İçeriğinde 4 milyara yakın video bulunduran görüntü paylaşım sitesi YouTube’a giriş epeydir mahkeme kararıyla yasaktı, biliyorsunuz.
Geçen akşam nihayet site yöneticilerinin içerik denetimi konusunda verdikleri sözlerden sonra tekrar erişime açıldı.
Yetkililer belki “bak doğru yaptık, sonunda kerataları dize getirdik” diyorlardır.
Ama YouTube’u erişime bir açıp bir kapatmak, yasakla sorunu çözmek gerçekten doğru olabilir mi hiç!
“Aç kapa, aç kapa... YouTube’u yalama yaptık” diye konuşuyor yeni yetmeler kendi aralarında...
İnternet sitelerinde “YouTube mu kapanmış, ben bilmem beyim bilir!” başlıklı kara mizah dolu yorumlar yapıyorlar.
Daha o yaşta yargısından yürütmesine, bu ülkenin bütün “iktidar” kurumlarının dünyayı, gelişmeleri ve interneti algılamakta nasıl zorlandığını görüyorlar.
Hayal kırıklıklarını bir parça bastırabilmek için dalga geçmeye vuruyorlar kendilerini.
Ne yapsınlar?
İnternetteki olumsuz içerik karşısında korkunun ecele faydasının olmadığını, bu içeriği önlemek konusunda yasakçılıktan farklı ve çok daha akılcı yollar aranması gerektiğini “büyükler”ine nasıl anlatacaklarını bilemiyor çocuklar!
***
Yazı arşivimi karıştırırken karşıma çıktı.
2002 yılının şubat ayı...
O zamanlar YouTube falan yok tabii ama çok bilgili(!), çok modern(!) basınımız birkaç ergenin intiharını bahane ederek “gençlerin internet haberleşmesini sınırlayalım,” “gençlik sitelerini kapatalım” diye tutturmuş!
Ben de Sabah’taki köşemde “internetten korkma, kendinden kork” başlığıyla bu konuya değinmişim.
Bu işlerin “sallandır iki siteyi, bakalım bir daha oluyor mu!” mantığını kaldırmayacağını yazmıştım.
Üzerinden yıllar geçmiş o günlerin...
İnternet bağlantısı cep telefonlarının bile vazgeçilmez özelliği haline gelmiş.
Üstelik de bu alanda yeni ve iddialı bir yasa çıkıp yürürlüğe girmiş...
Ama “kafa”mız değişmiş mi? Hayır.
İnternete şehir efsaneleri ve paranoyalarla beslenmiş bir gözle bakışımızda değişiklik var mı? Yok.
***
Geçen gün 15 yaşında bir çocuk bana şunu sordu ciddi ciddi:
“Bugün YouTube’u yasaklamayı rutin hale getirenlerin yarın toptan çözüm olsun diye Google’ı engellemeye kalkmayacağını kim garantileyebilir?”
Cevaplamakta duraksadım.
Ülkeyi yöneten akranlarım adına “Kuşkunda yerden göğe haklısın” demekten utandım.
Iıı, üüü gibi sesler çıkartıp lafı dolandırdım.
Sonra “canım Google başka, bir yere gitmeni önlemek için otoyolu ulaşıma kapatmak gibi bir şey olur bu” dedim. “Yok daha neler! Olmaz, hayat durur” dedim.
Dedim ama cümlemi bitirdiğim anda fark ettim ki...
Aslında bizim yasakçı kafamız hep böyle işlemiyor muydu!
Sıkışınca en kolayı yapar, yolu geçişe kapatmaz mıydık! Elmalar çürük çıkınca manavı kapatmaz mıydık! (...)
Artık bilişim dünyasının işleyişi bu “kafa”ya hiç uymuyormuş...
Ne gam!
Zihnimden geçenlerden ürktüm. Sustum.
İyi eğitimli, gözlerinden zekâ fışkıran çocuk halime bakıp göz kırptı.
Güldük sonra...
Buruk biçimde...
Vatan, 29 Mart 2008
|