4 Aralık 1950’de Roma’da imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), 3 Eylül 1952’de yürürlüğe girdi. Türkiye bu sözleşmeyi 18 Mayıs 1954’te onayladı.
Sözleşmenin 1’inci maddesi, “Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkese bu Sözleşme’nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlükleri tanır” der.
Sözleşmenin 19’uncu maddesi tarafların bu sözleşmeye uyup uymadığını denetlemek için bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni (AİHM) hükme bağlar.
Bu mahkeme insan haklarının korunması açısından çok iyi bildiğiniz gibi büyük öneme sahiptir.
Mahkemenin kararları bağlayıcı nitelik taşır.
Yarın AK Parti’nin kapatılması talebini görüşmeye başlayacak olan Anayasa Mahkemesi dün Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin (TBKP) kapatılması kararını neden yeniden görüşmeyi kabul etmediğine ilişkin kararın gerekçesini yayınladı.
Mahkeme, örgütlenme hakkına ve özellikle siyasi partilere nasıl baktığının ipuçlarını bu kararda gösterdi.
AİHM’nin “yeniden yargılama” talebi 7’ye 4’le reddedildi.
Son dönemde daha özgürlükçü bir bakış kazandığını sandığımız Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla Sözleşme’nin 11’inci maddesinde tanımlanan örgütlenme hakkını dar biçimde yorumladığını ortaya koydu.
AİHM siyasi partilerle ilgili kararlarında ısrarla örgütlenme hakkının kısıtlanmasının dar anlamda yorumlanması gereğine işaret etmişti.
Bu parti ise henüz faaliyetlerine başlamadan adında “Komünist” olduğu gerekçesiyle kapatılmıştı.
AİHM, TBKP ile ilgili kararında “TBKP’nin henüz faaliyetlerine başlamadan alınan, derhal ve kalıcı olarak kapatılması türünden aşırı sert bir tedbirin yanı sıra, parti liderlerinin başka herhangi bir siyasi sorumluluk üstlenmekten men edilmiş olması, güdülen amaçla orantılı değildir ve dolayısıyla demokratik bir toplumda gereksizdir. Dolayısıyla, bu tedbir AİHS’nin 11. Maddesi’ni ihlal etmiştir” demişti.
Anayasa Mahkemesi bu hükmü dikkate almadı ve kapatmakta ısrar etti.
Ocak 2008’de alınan kararın gerekçesi dün yayınlandı.
Bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin Avrupa içtihadıyla arasına mesafe koyduğunu göstermesi açısından çok önemli.
Kararın çoğunluk oyları, AK Parti davası açısından bir işaret fişeği şeklinde yorumlanabilir.
Karara karşı çıkan 4 üye, Başkan Haşim Kılıç ile üyeler Sacit Adalı, Fulya Kantarcıoğlu ve Zehra Ayla Perktaş.
AİHM kararlarının başka bir delil gerektirmeden doğrudan doğruya yeniden yargılama nedeni olduğunu hatırlatan Kılıç ve Adalı’nın şu uyarısını akılda tutmak gerekir:
“Anayasa Mahkemesi’nin yargılamanın yenilenmesi istemini, anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikleri göz ardı ederek reddetmiş olması temel hak ve hürriyetlere sağlanan güvenceyi etkisizleştiren bir uygulamaya yol açmaktadır.”
Sabah, 23.3.2008
|