Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

ABD, BOP'ta STK'ları kullanıyor ( 1 )

Türkiye üzerinden “ılımlı İslâm” modeli perdesinde “büyük Ortadoğu projesi”yle bölgeyi kuşatma harekâtı sürüyor…

Amerikan işgâl güçleri kontrolündeki Süleymaniye’de Türk özel güvenlik birimine mensup askerlerin başına çuval geçirilmesi, bu “harekât”ın ilk psikolojik savaş safhası oldu. Yahudi kökenli Amerikan Savunma Bakan eski yardımcısı Wolfowitz’in, “TBMM’de 1 Mart tezkeresi reddedilmeseydi Türkiye’nin başına bu gelmezdi” ifâdesi, bunun açık bir ikrarı.

AB’den müzâkere tarihi alan ve millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in kararıyla işgâlci Amerikan askerlerinin topraklarında konuşlanmasını reddeden Türkiye, ne yazık ki BOP’un hedef ülkesi…

Ne var ki AKP hükûmetinin Meclisi by pass ederek Anayasaya ve hukuka aykırı olarak “ABD’ye destek hamulesi” adı altında çıkardığı tebliğlerle; Türkiye BOP’un merkez üssü haline getirilmek isteniyor.

Ve ABD, bu projesini sâdece hükûmetler aracılığıyla değil, çeşitli taktiklerle sivil toplum kuruluşlarını da BOP’da ulaşmada istimal ediyor.

“MÜTEHARRİK-İ Bİ’L GAYR”

POLİTİKALARDAN SAKINMALI...

Neticede, Türkiye’yi bu kez daha kalabalık ve daha aktif bir görevle Tora Bora dağlarına çağırmaya hazırlanan ABD, NATO’ya bağlı ISAF güçleri etiketi altında Mehmetçiği Kabil dışında da “görev”e çağırıyor.

Bush’un yardımcısı Cheney, bu plânı da içine alan Ortadoğu gezisine çıkıyor. Önceki Amerikan Büyükelçisi Edelman’ın ilk olarak telaffuz ettiği, Afganistan’ın yanı sıra Irak’taki güvenliğin Türkiye’ye devredilip işgal koalisyonunun koruması vazifesi, Amerikan Dışişleri Bakanı Rice tarafından da teklif edildi.

Edelman’ın dört yıl önce Boğaziçi Üniversitesi - TÜSİAD Dış Politika Forumu tarafından İstanbul’da düzenlenen “Türk - Amerikan ilişkilerinde geleceğe bakış” konulu konferansta, “Şu anda NATO, Türkiye’nin liderliğinde Kabil dışında askerî bir ekibin bulundurulmasını ele almaktadır” demesi bunun ilk işâreti idi…

Gerçek şu ki George W. Bush giderayak aynı oyunu Irak için de oynamak istiyor. Türk askerinin Irak’a gitmesi için “sınır ötesi harekât”ta verdiği “istihbarat desteği”ne “bedel” olarak. IMF kredisi dahil yeni baskılara başvuruyor.

ABD, BOP’la “ılımlı İslâm” diye bir “tüp bebek” meydana getirmek peşinde. Bunun için devletleri, partileri, hükûmetleri, sivil toplum kuruluşlarını kullanmaktan çekinmiyor. İşi bitip “kullanma miâdı” dolduğunda bir günde atacakları “maşalar”la iş görme itiyadıyla… Türkiye hâriçten üflenen bu dehşetli plânın içine çekiliyor; hârici politikaların figüranı edilmek isteniyor. “Müteharrik-i bi’l gayr” politikalarla…

HER ŞEY KÜRESEL PROJENİN BEKÇİLİĞİ İÇİN

Gerçek şu ki Washington’un Türkiye ve bölge üzerinde tasarıları, ABD’nin proje ve çıkarlarına göre hesaplanmış.

ABD, Irak’ta panik içinde. Kurdurduğu 200 bin kişilik Irak ordusu savaşmıyor. “Demokrasi ve özgürlük” getirmek gerekçesiyle girdiği Irak’ta ABD kargaşa, kaos ve terör getirdi. Bir milyon insanı katletti, yine “düzeni” sağlayamadı; “savaş koalisyonu” askerlerinin verdiği zâyiat üç bini çoktan aştı.

Kısacası, 11 Eylül’le “küresel terör” yaftasıyla bütün İslâm dünyasını itham edip zan altına bıraktırmaya çalışan ABD, İsrail’i de bütün işgâl ve zulüm politikalarında destekliyor.

TBMM’nin mâlum tezkereyi reddetmesiyle İslâm âleminde ve dünyada büyük prestij toplayan Türkiye, değişik taktiklerle tuzağa düşürülmek isteniyor.

Kısacası, dünün “hîle ve fitne kuvvetiyle ayakta duran lâin İngiliz siyaseti”, bugün çoğu Yahudi lobileri elinde Amerikan siyasetine dönüşmüş. “İkinci Amerika”, “sefâhette ve dalâlette bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış, Deccal gibi bir tek gözü taşıyan kör dehası ile rûh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye eden İkinci Avrupa”nın menhus misyonunu üstlenmiş. (Lem’âlar, 120)

AB’nin Türkiye’nin demokratikleşmesi, temel hak ve hürriyetlerde ilerlemesi talebine karşı ABD, İngiltere ve İsrail’le birlikte BOP çerçevesinde, bölgedeki menfaatlerinin koruyucusu, merkez üssü ve jandarması yapmaya çalışıyor.

ABD, BOP İÇİN PARA AKITIYOR

Neticede “ılımlı İslâm” ya da “çağdaş İslâm” diye Türkiye üzerinden bölgede ve İslâm coğrafyasında ciddî farklılıklarla çatışma, kaos ve hatta iç savaş bataklığı ortamını oluşturma oyunu oynanmakta.

Yahudi lobisinin telkiniyle, Türkiye’nin ABD ve İsrail’le birlikte sözde “ön alma projesi”yle, “11 Eylül terör sendromu”na yakalanıp “terörle mücadele” yaftası altında bir Ortadoğu emirliği misâli İsrail’den sonra “ABD’nin jandarması” ve uysal uydusu olması için senaryolar sahnelenmekte…

“Büyük Ortadoğu projesi” hızla büyük kaos projesine dönüştürmek için İran’a “kitle imha silahlarını ürettiği”, Suriye’ye “Irak’taki direnişçilere yardım ettiği” iddiasıyla saldırı uyarısında bulunup ekonomik yaptırımlar ve tehditler savurmakta; bahaneler aranmakta. İsrail’in 100’e yakın nükleer başlık taşıyan kitle imha silâhı bulunduğu bilindiği halde…

Neo-con stratejisyenlerden “karanlıklar prensi” Richard Perle’nin, kritik müzâkere kararı öncesinde Ankara’ya “AB’yi bırakın ABD’ye gelin” demesinin amacı da bu idi.

Hatırlanacağı üzere senatör Joe Lieberman ve Chuck Hagel, Ortadoğu’da bir kalkınma bankası kurulması ve Fas’tan Afganistan’a kadar “değişim ve dönüşüm” kapsamında yer alan 22 İslâm ülkesinin de içinde bulunduğu ülkelere yardım sağlanması konusundaki tasarılarını Amerikan Kongresi’ne sunmuşlar ve teklifleri kabul edilmişti.

Türkiye’nin o zamanki Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu’nun da davet edildiği Kongre’deki sözkonusu toplantıda, bu çevrede Türkiye, İsrail’le birlikte BOP’ta adı geçen ülkelerin başında sayılmıştı…

YABANCILARIN FİNANSE

ETTİĞİ “YERLİ” STK’LAR

Buna göre, 500 milyar bütçe açığı bulunan ABD, bu açığını kapatmak için bölgedeki petrol ve enerji kaynaklarını elde etmek ve enerji hatlarını kontrolüne almak için kesenin ağzını açacaktı.

Bu “demokrasi ve özgürleştirme projesi”nden sonradır ki Libya’da darbeci Kaddafi “değişti”; ABD’nin Afrika’daki “bir numaralı ağzı” oldu. Öylesine ki Türkiye’nin AB’den müzâkere tarihi almasını, “El Kaide, teröristler Türkiye ile birlikte AB’ye girecek” diye patronunun rahatsızlığını iletti.

Bugün Pakistan’dan Orta Afrika’ya, Yemen’den Orta Asya’ya, Mısır’dan Malezya’ya kadar İslâm dünyası, hızla bu “proje fitnesi”nin tartışmasına sürükleniyor. Bu maksatla yabancıların finanse ettiği “yerli” sivil toplum kuruluşları, “çoğu yerde “demokrasi ve özgürlükler” paravanında, “ikinci Avrupa” anlamındaki hegemonya ve çıkarını hedefleyen Amerikan ve Batılı müttefiklerinin küresel menfaat ve çıkarına hizmet etmede kullanılıyor.

Gelinen noktada BOP’ün maksadının, “İslâm’ın liberalleştirilmesi” ve Müslümanların dünyevileştirilerek dönüştürülmesi olduğu artık saklanamayacak kadar açık. Ve bu rol, İslâm dünyasında ve Türkiye’de öncelikle STK’lara verilmiş. Dahası Türkiye’nin “laik devlet sistemi”ne sahip “Müslüman bir ülke” olarak, bu projeye “modelliği” öngörülmüş.

HÂRİCÎ STK’LARDAN MADDÎ “YARDIM”

ABD, “genişletilmiş büyük Ortadoğu projesi”yle kontrolündeki Asya ve Afrika ülkelerine yaptığı çeşitli “paket” ve “bütçeler”le doğrudan resmî devlet desteğiyle kalmıyor.

Bunun yanında Amerikan devleti güdümündeki ve çoğu Yahudi lobisi elindeki think tank kuruluşları, enstitüler, dernek ve vakıflar, paravan yerli özel kuruluşlar adı altında çeşitli sosyal, iktisadî projeler perdesinde dolaylı olarak “proje parası” aktarıyor. Bir dizi hâricî STK’lar kanalıyla yerli STK’lara maddî yardım perdesinde milyonlarca, milyarlarca dolar “bağışlanıyor”!

Yalnız devletlere değil, bu ülkelerdeki etnik gruplara ve sivil toplum örgütlerine de “demokrasinin yerleşmesi ve özgürlükler” adı altında “BOP ortaklığı” ve desteği için yardımda bulunduğunu açıkça ilân etmekten de kaçınmıyor.

Yine hatırlanacağı üzere dönemin ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ın ev sahipliğinde İstanbul Arnavutköy’deki ABD Konsolosluk binasında yapılan ve gizli tutulan bir toplantıda Türkiye’deki STK’lara yardım konusu ele alınmıştı.

Toplantıya, Türkiye Gönüllü Teşekkülleri Vakfı’nın yanı sıra, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Vakfı, TÜSEV, Tarih Vakfı ile Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı da katılmıştı.

700’e yakın sivil toplum kuruluşunu, vakıf ve derneği barındıran Türkiye Gönüllü Teşekkülleri Vakfı konuyla ilgili yaptığı ve aslı TGTV’nin internet sitesinde yayınlanan açıklamada Vakfı temsilen toplantıya katılan Avukat Hasan Mollaoğlu, iki saat süren toplantıya Büyükelçi Edelman’ın yanı sıra, İstanbul Başkonsolosu Dr. David L. Arnett, konsolosluk görevlileri Jonathan Henriq ve Walter Douglas’ın da bulunduğunu belirtmişti.

Toplantıda Başkonsolos Arnett BOP’u etraflıca tanıtmış; Ortadoğu’da ve BOP alanına giren diğer bölgelerde bulunan “Müslüman toplumların demokratikleşmesi ve özgürleştirilmesi”nden bahisle STK’lara yönelik fonları hakkında bilgi vermişti…

ABD, STK’LARA KANCA ATIYOR…

ABD Büyükelçisi ve Konsolosluk yetkililerinin kapalı kapılar ardında STK temsilcileriyle yaptıkları gizli toplantılar ve ardından devam eden ziyaretler hâlâ muamma ve bilinmezliğini koruyor.

Lâkin sözkonusu toplantıdan sonra TGTV temsilcisinin vakfın internet sitesinde yayınlanan sözleri, ABD’nin tıpkı Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi İslâm coğrafyasına “demokrasi götürme” adı altında uygulatmak istediği plâna start verdiğini ve bunun için sivil toplum kuruluşlarına kanca atılarak aracı yapmak istediğini açıkça ortaya koyuyor.

TGTV Temsilcisinin verdiği bilgiye göre ABD sivil toplum kuruluşlarını BOP emelinde kullanmak maksadıyla markaja almaya devam etmiş. Bunun için Amerikan Konsolosluğu’ndaki mâlum toplantının ardından Konsolosluk görevlileri bazı STK’ları ziyaret etmişler.

TGTV’yi ziyarette ise gerçek niyetlerini açığa vurmuşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla niçin bu ilişkileri kurduklarını açıkça anlatmışlar. Bu çerçevede, istenildiği takdirde uluslararası toplantılar tertiplenebilecek ve ABD’de kariyer yapmak isteyen kişilerin gönderilmesine kolaylıklar sağlanabilecekmiş…

Mollaoğlu’nun tesbitleri, ABD’nin STK’ları kullanma plânı açısından her şeyi apaçık ortaya koyuyor: “ABD Basın ve Kültür İşleri Konsolosu Walter Douglass, Siyasî İşler Konsolosu Jonathan Henick, Amerikan Bilgi ve Belge Merkezi Müdür Yardımcısı (eski Amerikan Kütüphanesi Müdür Yardımcısı) Dilek Bıçakçı, Kültür İşleri Görevlisi Alev Alemdar, 18 Şubat 2004’te Vakfımızın Oğuzhan’da bulunan merkezine ziyarete geldiler. Walter Douglass, ziyaret sebebini, ABD’nin STK’ların demokrasiye olan katkılarını önemsediklerini söyledikten sonra, ‘büyük Ortadoğu projesi’nde demokrasinin geliştirilmesinde NGO’ların çalışmaları gerektiğini, insan hakları ve demokrasi konusunda Türkiye’nin model olması gerektiğini ve Washington’un bu konuda inisiyatif koyduğunu belirtti.”

RANT RAPORU, BİR “SİYASÎ VE ASKERÎ PROJE”

Diğer yandan Rand Corporation tarafından hazırlatılan “11 Eylül’den sonra İslâm dünyasında ABD stratejisi” başlıklı rapor, aslında finans desteğiyle ecnebî kıskacına alınan STK’ların ne maksatla kullanıldığını açığa çıkarmakta…

Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından Rand’a sipariş edilen ve ABD’nin İslâm coğrafyasını nasıl kolonileştireceği sorununa cevap aranan çalışma, gelecekte yapılması plânlananları değil, bugün Türkiye’de ve bütün Müslüman ülkelerde yürütülen çalışmaların maksadını ele vermekte. 15 Aralık 2004’te duyurulan “U.S. Strategy in the Muslim World After 9/11” başlıklı 567 sayfalık “Civil Islam”ın yazarları, Cheryl Benard’ın yanı sıra, Rand uzmanı Angel Rabasa, Christina Fair ve yine Rand çalışanlarından olan ve halen “U.S. Institute of Peace”in başında bulunan siyonist öncülerden Daniel Pipes.

Raporda geliştirilen “yeni proje”ye göre, artık işgal yerine Müslümanların dinini, kültürün, alışkanlıklarının ve hayat tarzlarının temelden değiştirilmesi; böylece Müslümanlar arasındaki –etnik ve mezhebî farklılıkların- kışkırtılması; yeni yeni bölünme ve parçalanması önerilmekte. (Yeni Asya, 13.01.2005 )

Buna bakıldığında, Thomas Friedman’ın sözünü ettiği, ABD’nin İslâm dünyasında giriştiği “köklü devrim harekâtı”nın ana stratejisi, “demokratikleşme” büyüsü adı altında Müslüman elitler üzerinden gerçekleştirilmesi plânlanan projeyle tıpatıp örtüşüyor.

Keza 2003 tarihli 83 sayfalık bir diğer Rand raporu, bizzat hazırlayıcılarının da tanımladığı gibi “ABD liderlerinin İslâm dünyasına yönelik bir yeniden yapılandırma / şekillendirme stratejisi” olarak tam bir “siyasî ve askerî proje” olarak uygulamaya konulmuş.

Bunun içindir ki “ABD stratejileri”ne temel olması amacıyla Müslüman dünyadaki dinî eğilimler ve Batı Afrika’dan Filipinler’e uzanan bölgede potansiyel “partner”ler aranıyor.

BOP STK’LARCA BENİMSETİLECEK

Konu ile ilgili olarak ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu yetkililerinden bilgi almak isteyen gazetecilere, Başkonsolosluk Basın Kültür Merkezinin, “toplantının özel olduğunu, konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapmak ve katılımcıların listesini açıklamak istemediklerini” cevabını vermesi ise meselenin esrarengizliğini koruması bakımından ibret verici.

Türkiye’nin “ılımlı İslâm” olarak merkez seçildiği bu plâna göre, yerli STK’ların işbirliğiyle plân önce Türkiye’ye benimsetilecek.

Bunun içindir ki geçen dönem zaman zaman AKP ve CHP’den milletvekillerini evindeki “özel kokteyller”de ağırlayan Amerika’nın Ankara eski büyükelçisi Edelman, her fırsatta bizzat Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül ve hükûmete BOP’a daha aktif katılım dâvetlerinde bulunmuştu.

Edelman bununla da kalmamış; Türkiye’deki sivil toplum örgütleri kuruluşlarının temsilcilerine ve hatta kamuoyuna defalarca açık açık “Ortadoğu’da demokrasiyi sivil toplum örgütleriyle ancak başarabiliriz, bize yardım edin” çağrılarında bulunmuştu.

Konya’daki sivil toplum kuruluşlarının 56 sivil toplum temsilcisinin katıldığı toplantının ardındaki “sonuç bildirgesi”nde “küreselleşme sürecinde uluslararası ilişkilerde devlet dışı aktörlerin rollerinin arttığı”nın ve bu süreçte ülke egemenliğin çeşitli maskelerle ecnebîlere peşkeş çekildiğinin deklâre edilmesi, bunun açık bir delili oldu.

Devam edecek

Cevher İLHAN

24.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri