Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Müktesebatımı ve vicdanımı iptal mi edeyim?

Hafta başında Türkiye’den bu sefer kendimle ilgili nahoş bir haber aldım: Arat Dink ve Serkis Seropyan’ı ‘Türklüğü aşağılamak’tan mahkum eden mahkeme kararını eleştiren ‘301 Zihniyeti’ başlıklı yazım yüzünden, hakkımda suç duyurusunda bulunulmuş. Demek ki, ceza koğuşturması ve davası yakındır.

‘Şikáyetçi’ hakim söz konusu yazıyla hem mahkemeye hakaret ettiğimi (TCK m.125) ileri sürüyor, hem de ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ (TCK m.277) ettiğimi...

Bundan üç yıl once, yine böyle bir vesileyle ‘Sözün Bittiği Yer’ diye bir yazı yazmıştım. Şikáyet dilekçesini okuyunca yine aynı duyguya kapıldım. Hakikaten de ‘sözün bittiği yer’deyiz.

Neden derseniz? Bir kere, ortada mahkemeye hakaret diye bir şey yok. O yazıda mahkemenin kararını tamamen teknik açıdan eleştirmiş ve karara hukuk-dışı unsurların karıştırılmasının yanlışlığına dikkat çekmiştim. Bunun mahkemelerimiz arasında yaygın bir yanlış olduğunu gözleyen bir hukukçu olarak bu konuda elbette sessiz kalamazdım. Esasen, okuyucularım da güncel hukukî meselelerde benden genellikle bilgilendirici-aydınlatıcı yazılar beklerler.

‘Adil yargılamayı etkileme’ meselesine gelince, çoğu kimse hukuk böyle bir suçun ‘hikmet-i vücud’unu maalesef idrak edebilmiş değil. Bundan kasıt mahkeme kararları hakkında hiçbir şey yazılıp söylenmemesini temin etmek değildir. Tabiî ki her eleştiri veya inceleme yazısı mahkemeleri etkiler. Mesele ne türden bir etkinin söz konusu olduğudur. Esasen, bir hukukçunun uzmanlık bilgisine dayalı yazı yazması hakimlere yardımcı olur ve ‘adil yargılama’ya katkı yapar.

Kanun’un önlemek istediği bu türden eleştiriler değil fakat tamamen saded harici müláhazaların eseri olduğu belli olan, adaleti saptırmaya dönük yazı ve haberlerdir. Ayrıca, böyle saiklerle hareket eden öznenin bu yolla adaleti saptırabilecek cesamette de olması gerekir. Onun için, asıl şaşırtıcı olan, sansasyonel manşetli ‘haber’leriyle mahkemeler üzerinde baskı kurmaya çalışan, hatta bu yolla düşünen-yazan insanlar aleyhine kararlar çıkmasını kolaylaştıran koca koca basın-yayın organlarını dururken, mahkemeleri etkileme gücü onlarınki yanında ‘devede kulak’ bile olmayan benim gibi yazarlara dava üstüne dava açılmasıdır.

Esasen etkileme ve etkilenme her alanda normal bir şeydir. Mesele, etkilemenin hedefi olan kişinin ‘kötü’ etkiler karşısında ‘istikamet’ini yitirmeyecek kişilik yapısına ve donanıma sahip olmasındadır. Böyle olmaları gerekenlerin başında da hakimler gelir. Her yazıp-çizilen şeyden etkilenip adaletin yolundan sapabilecek karakterdeki kişi zaten hakim olamaz.

‘Sözün bittiği yer’de olduğum duygusuna kapılmamın bir nedeni de, son on yılda hepsi de meslekî görüşlerimi açıkladığım için maruz kaldığım takibatların çoğunda yaptığım teknik-hukukî savunmaların maalesef bir etkisi olmadı. Bunların doğru-dürüst okunmuş olduğundan bile şüpheliyim. Ayrıca, hakkımdaki şikáyetin yazımın yayımlanmasından neredeyse üç ay sonra yapılmış olması da huzursuz edici bir durum.

Türkiye’deki hukuk uygulamasının yanlışlarını eleştirdiğim hemen hemen her durumda hakkımda cezaî ve/veya hukukî takibat yapıldığına göre, benden meslekî müktesebatımı ve de vicdanımı iptal etmemi mi istiyorlar?...

Star, 1.3.2008

Mustafa Erdoğan

04.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Müttefikimiz çocuk öldürüyor

  Çekilmenin püf noktası

  Müktesebatımı ve vicdanımı iptal mi edeyim?

  Madem öyle...

  Sınırlar ve demokratikleşme üstüne


 Son Dakika Haberleri