“Futbol oynarken vurulan çocuklardan sağ kalan biriyle konuşuyorum.
Ağlayarak anlatıyor: ‘Kuzenimin kafası kopmuştu. Bedeninden çok uzağa fırlamıştı. Kollar, bacaklar sahaya yayılmıştı. ‘
O sırada çocuğun kollarını açıyorlar. Kolları tamamen yanmıştı ve neredeyse et kalmamıştı.”
Bir gazeteci, hafta içindeki İsrail saldırısının “top oynayan çocuk kurbanları” nı böyle anlatıyor.
Biliyorsunuz, önceki gün daha beteri geldi.
Gazze’de çoluk, çocuk altmış ölü.
Evlatlarına kahvaltı hazırlarken öldürülüvermiş bir anne.
Hani geçenlerde Ankara’daydı; İsrail Savunma Bakanı Barak, “Siviller de vurulduğu için mutlu olduğumu söyleyemem ama Hamas roket saldırılarının bedelini ödemeli” diyor.
Biliyorsunuz, Hamas, seçimlere katıldığı, seçim kazandığı halde “terör örgütü” sayılıyor.
Çünkü, “sivilleri de vuran terör eylemleri” nde bulunuyor.
Kabul. Bu doğru. Hamas sık sık cinayet işliyor.
Peki “sivilleri de vuran terör eylemleri” bir devletten geliyorsa, üstelik çok daha fazla sivili öldürebiliyorsa, o katillere ne demek gerekiyor?
Şunu:
Müttefikimiz, dostumuz, stratejik ortağımız, anlık istihbarat kaynağımız, operasyon destekçimiz, operasyon bitirirken asla telkinini melkinini almadığımız ABD’nin, devletimizin tüm zirve mürettebatı ile Washington’una gidip geldiğimiz Başkan’ının açık Sözcüsü açıklıyor:
“Siviller için üzgünüz. Ancak, sivilleri hedef alan terörist roket saldırısı ile İsrail’in meşru müdafaası arasında açık bir fark mevcuttur.”
Öyle. “Açık fark” mevcut:
Çünkü, eğer rakamsa, “terörist” Hamas’ın roketle vurduğu sivil sayısı, “meşru müdafaacı” İsrail’in füze ile, bomba ile, tank ile, mermi ile vurduğu Filistinli sivil sayısından fark yiyor!
“Terörle mücadele” diye işgal edilen Irak’ta sadece şubatta 636 sivilin ölmesi de böyle bir şey.
“Terör suçu ile tüm dünyada mücadele eden” ABD’de, 2 milyon 300 bin kişinin, her 100 yetişkinden birinin cezaevlerini doldurması, çoğu yoksulluğun şiddeti içinden gelen suçluları orada tutmak için yılda 55 milyar dolar harcanması, 20 ila 34 yaş arasında her 9 siyah erkekten birinin (biri de askerde) “içeride” olması da öyle.
Açık farkı yiyenler belli.
Çünkü bu sistemler kendi kirli, kanlı, cerahatli ellerini saklıyorlar!
Biz ne diyebiliriz?
Tanklarımızı, Filistinli çocuğun kollarını yakan tankların İsrailli firması modernize ediyor.
Uçaklarımız Konya’da, o çocukları bombalayan İsrail F-16’larıyla birlikte uçmuş.
İsrail’den, ki çok münasiptir “insansızlık”; “insansız uçak” filan alacağız.
ABD ile İsrail zaten bizim “terörle mücadelemiz”i de destekliyor.
ABD’den de yeni silahlar alacağız.
Bu büyük ülkede büyük medya geçinip Filistin’in “makul” Başbakanı Abbas’ a dahi “Soykırımdan beter” dedirten katliamı, aklınca okurundan kaçıran, küçülten büyük gazetecilik mevcut.
Biz ne diyebiliriz?
Belki de, BM ve ABD isteği, İsrail onayıyla, yarın Gazze’ye “barış için” asker gönderebiliriz.
Ölü çocukların oraya, ölü çocukları iyi bilen bir ülkeden!
Sabah, 3.3.2008
|