Bu yazıyı bitirdiğim saatlerde henüz anayasa değişikliğiyle ilgili köşkün kararı açıklanmamıştı.
Onaylanması kuvvetle muhtemel.
Yalnız bu arada ilgimi çeken bir gelişme oldu. Görüşlerine değer verdiğim kimi yazarlar bir çıkış yaptılar ve cumhurbaşkanından bu değişikliği veto etmesini istediler.
Normal şartlarda değerlendirildiğinde bu isteğe hak vermemek mümkün değil. Normal şart derken başta hukukun üstünlüğünü sonra da kanaat önderlerinin sağ duyu ile hareket ettikleri bir ortamı kastediyorum.
Ortamın böylesine gerildiği bir dönemde devletin tepesindeki yöneticilerin sükuneti sağlayacak adımlar atabilme erdemini göstermesi beklenir. Veto isteyen yazarlar da bu iyi niyetle veto talebinde bulunuyor. İyi insanlardan iyi niyet tezahürlerinden başkası beklenmez.
Normal şartlarda bana göre de veto edilmesi gerekir. Hem de üç sebeple.
Birincisi, bir hukuk devletinde böylesine komik bir yasak olmayacağı için bu tür bir değişiklikle uğraşmak abesle iştigaldir. Ne kadar eleştirirsek eleştirelim mevcut anayasada ve yasalarda başörtüsünü yasaklayan bir hüküm yoktur. Yasak tamamen fiili ve keyfi bir yasaktır. Başörtüsü yasağı uygulayanlar suç işlemektedirler. Olmayan bir yasak kaldırılmaya çalışıldığı için veto edilmelidir.
İkincisi, eğer ihtiyaç var da değiştirilmesi gerekiyorsa bu değişikliğin dar bir alanda kıyafet özgürlüğü getirirken daha geniş alanlarda anayasa kuvvetiyle yasakladığı için temel hak ve özgürlüklere, çağdaş dünya ve özellikle müzakere sürecinde bulunduğumuz AB kriterlerine ters düştüğü için veto edilmelidir.
Üçüncüsü de böylesi bir değişiklik haklı olarak gerekli olsa da ortam gerildiğinde sükuneti temin etmek için ileri bir zamanda görüşülmek üzere veto edilmelidir.
Bu üç sebebin üçü de normal şartlar için geçerli.
Ama Türkiye bir türlü normal şartlara kavuşmuyor ki.
Herkes kendine demokrat.
Hukukun üstünlüğü yani adalet, temel hak ve özgürlükler insan hakları gibi kavramların edebiyatı yapılıyor ama uygulama maalesef olması gereken düzeyde değil.
367 garabetini başka bir ülkede yaşamadık.
Görevini yapan savcıların mesleklerinden nasıl men edildiklerini başka bir ülkede görmedik.
21 yüzyılda üniversite önünde başörtüsü kontrolü yapan dünyanın tek ülkesi Türkiye’den başkası değil.
Kimi öğretim üyeleri ve kimi siyasetçilerin darbe çağrısında bulunduğu idam sehpalarını hatırlattığı ülke de Türkiye’den başkası değil.
Böylesi düzenlemelerin bence bekleme ile gerçekleşmesi imkan harici. Ne zaman yapılırsa yapılsın bu zümre aynı tepkiyi verecek ve aynı gerginliği yine yaşayacağız.
Dolayısıyla herkes iyi niyetli olsa bence de veto edilmelidir. Ama verilecek veto, yasağın onaylanmasına yorulacağı ve yasağı daha da derinleştireceği için onaylanması ve daracık bir alanda da olsa özgürlükten yana tavır konulması bana daha isabetli geliyor.
Ve bu kadarla yetinilmelidir. 17. madde düzenlemesi bu anormal şartlarda düğümü kördüğüm yapabilir.
Bundan sonrası YÖK’e bırakılmalıdır.
Yeni Şafak, 16.2.2008
|