Özgürlük ve hak, insanların önünü açmak başka şeydir; “sözde laik fetva” ya karşı “muhafazakar, milliyetçi fetva” çıkarmak başka şey.
“Türban” yıllardan beri tüm ikiyüzlülüklerin cilasının aktığı yer.
Bilhassa erkek pişkinliklerinin cerahati, doğrudan, türbanlı ve türbansız kadınların, kızların ruhuna akıyor aslında.
Bir tür cumhuriyetçilik ile laiklik, esastan kadın erkek eşitliği savunmadı, esastan eşitlik ile adalet, özgürlük, hak ufku çizmedi.
Kadınların hukukunun, öğrenim yolunun önünü açmayı, başı açık yahut kapalı özgürleşmesini, bağımsızlaşmasını dert edinmedi.
Başı kapalı olanın başını açtırmak;
İster zorla, ister iradesiyle kapamış olsun, her halükarda cebren açtırmak veya onu kapı dışı etmek büyük zafer sayıldı.
Hükmen zaferiniz başkasının hükmen yenilgisiyse, onun zaferinin ne olacağı da çok açık!
“Muhafazakâr demokratlık” da, hakiki özgürlük kültürü edinmeden, hakiki demokrasi ufkuna sahip olmadan, harbiden kadın erkek eşitliği derdi bulunmadan, o “anti-demokratik” tavır sayesinde “otomatik demokrat” saydı kendini.
Şimdi hepsi birden buyuruyor:
Üniversite kazanan kız, girebilmek için başını açmalı. Erkek için bir şart, yok.
Hayır, üniversite kazanan kız, türbanı arkadan bağlayarak da girebilmeli. Erkek için bir şart, yok.
Olmaz, uzlaşalım: Üniversiteyi kazanan kız, oraya şimdilik başörtüsünü çeneden bağlayıp girebilmeli. Erkek için bir şart, yok.
Bu özgürlükçülük değil, çirkinliktir.
Bu muhafazakârlık değil, çirkinliktir.
Bu milliyetçilik değil, çirkinliktir.
Bu laiklik de değil, çirkinliktir.
Sabah, 31.1.2008
|