Ben dini özel yaşamların bir parçası olarak gören, toplum yaşamımda seküler görüşlü ve dini kurallarla yaşamamakta olan bir insanım. Mutlaka başkalarının da bu konuda değişik görüşleri olacaktır
Birkaç hafta önce oğlum geldi yanıma ve bana aniden şu cümleyi söyledi. Kendisine hiçbir şey sormamıştım halbuki ama o yine de söyledi.
Dediğini duyunca öylece bakakalmışım. Rana öyle diyor. Bir yandan da gülümsemeye çalışıyormuşum.
"Amerika İsa'dan uzaklaşmaya başladı. Artık Muhammed'e yaklaşıyorlar" dedi.
Oğlum henüz beşbuçuk yaşında. Okumayı yeni öğrenmeye başlayacak. Bizim ev de öyle fazla dini konuların konuşulmasıyla bilinen bir yer değildir. Kendi kendime "Bunu mutlaka okulda duymuş olmalı" dedim.
Üstelik doğru bir gözlemdi de...
Evet; Amerika'da İslam'ı seçenlerin sayısı hızla artıyor ama ateistlerin sayısı da artmakta. Oğlan bir gün bunu da sorarsa, ne diyeceğim hiç bilemiyorum...
Zor sorunlar, iyi bilgi birikimi gerekiyor.
Oğlana bu tür bilgilerin öğretilmesine karşı değilim. Her türlü bilgiyi alsın ama bunları düzenleme yöntemleri de anlatılsın, öğretilsin çocuklara.
(...)
Varmaya çalıştığım sonucu kuvvetlendirecek bir başka olay da evde yaşandı. Oğlumuzun kız arkadaşları var. Arada bir oyun oynamaya geliyorlar. Onlardan bir tanesi geçenlerde yanıma yaklaştı; "Serdar amca, ben dua öğrendim. Okuyayım mı?" dedi. "Tabii ki, oku bakayım" dedim. Duayı baştan sona Arapça okudu. "Peki ne anlama geliyor bu" diye sordum, "Bilmiyorum, daha öğretmediler" dedi.
İşte o aşamada üzerinde bir süredir düşünmekte olduğum bir mesele kafamda netleşti. Bu ülkede her çocuğun hayatının bir aşamasında din eğitiminden geçmesi gerekiyor.
Bu genel ilkede anlaşırsak daha sonra anlaşmak zorunda olduğumuz ikinci aşamaya geleceğiz. O da bunun hangi aşamada verilmesinin daha doğru olduğu.
Bence çocuklar öğretilen bilgileri harmanlayıp düzenleme ve soyut düşünce üretme aşamasına geldiklerinde onlara teoloji öğrenmiş öğretmenler tarafından din bilgisi verilmeli.
Akşam, 14.1.2008
|