28 Şubat sürecinde Egemen Medya'yı yönetenlerle Genelkurmay'ın rolleri birbirine karışmıştı.
Tankların yerini öğrendiği an "Zırhlı Birlikler Komutanı"na dönüşen Org. Zafer Mutlu, hükümeti devirmek için "Saldırın!" emri veriyor; Çevik Bir ve Erol Özkasnak gibi "darbeci generaller" ise Sabah, Hürriyet ve Milliyet'e manşet yazdırıyordu!
Üst düzey komutanlar, bir yandan bu gazetelere röportaj verip hükümete tank gösteriyorlar; diğer yandan da gazete yöneticilerine telefon edip nasıl manşet atmaları gerektiğine varıncaya kadar yayınlara müdahale ediyorlardı.
Mesela, Çankaya'daki Susurluk Zirvesi'nden sonra Hürriyet -dönemin başbakanı Erbakan'ın Köşk'te sarf ettiği "Susurluk'ta askerler de vardı" cümlesini manşet yapmıştı.
Komutanların bu yayından rahatsızlık duyduklarını söylemeye gerek var mı?
Beş üst düzey komutan, Hürriyet'in "28 Şubat fanatiği" yayın yönetmeni E.Ö.'yü ayrı ayrı telefonla arayarak ertesi gün tam tersi bir manşet atmasını sağlamışlardı!
Kuşkusuz 28 Şubat'taki Medya Cinayetleri'nde Sabah'tan çok daha hızlı silah çeken "esas kovboy" Hürriyet'ti.
Hürriyet, "Devlet Gazetesi" sıfatıyla "Gizli İktidar"ın en kıymetli tetikçisiydi.
Son iki yıldır "Gizli İktidar/Statüko" artık egemenliğini yitirmiş durumda: Ama elbette Hürriyet (Doğan Gurubu) aynı fonksiyonunu santimetre karesine kadar icra ediyor.
Bundan neredeyse tam bir yıl önce -17 Ocak 2007'de- Hürriyet'in manşetinden yaptığı tuhaf bir "28 Şubat Numarası"na tanık olmuştuk.
Sözünü ettiğim yayın Hürriyet'in -artık tamamen kaybetmiş bulunan- 28 Şubat'çı çizgiye ne kadar bağlı olduğunu da çok iyi örnekliyordu.
17 Ocak'ta Hürriyet'in taşra baskısının manşeti "Aman Sincan Sanmayın" şeklindeydi!
Manşetin duyurduğu haber şöyleydi: "Toplumsal bir hareket halinde kendiliğinden devreye giren askeri birlik olarak 1997'de kurulan EMASYA (Emniyet Asayiş Yardımlaşma) birimi meydana çıkmaya hazırlanıyor.
İstanbul'da Birinci Ordu Komutanlığı'nın emrinde bulunan 52'ci tümen bünyesindeki EMASYA birliği tatbikat hazırlıklarına başladı.
Tatbikatı, gösteri ve mitinglerin en önemli adresi olan Çağlayan Meydanı'nda yapmayı planlayan komuta kademesi, tanklı toplu birliklerin medyaya yansımasından ve görüntülerin yanlış anlaşılmasından endişe ettiği için hukukçulardan görüş alıyor."
Hürriyet bu "kumpas haber"in manşetini (fazla açık verdiklerini düşündüklerinden olsa gerek) şehir baskılarında "Askerin Hassasiyeti" diye değiştirmişti!
Gazete "Aman Sincan sanmayın" derken aslında kasten "Sincan'daki tankları" hatırlatıyordu!
Birinci Ordu Komutanı, Hürriyet'i anında yalanlamış ancak gazete bu yalanlamaya kulak dahi asmamıştı: Hürriyet'in bu bilgileri "başka bir askeri kaynak"tan aldığı belliydi.
Haberde adı geçen EMASYA yapılanması 28 Şubat şartlarında oluşturulmuş; malum süreçteki operasyonların omurgası olmuş bir mekanizmaydı.
Hürriyet'in haberinde "Çağlayan Meydanı'ndan tanklar geçerse sakın ha yanlış anlamayın" deniyordu: Oysa, böyle bir durumda tankların oradan geçmesinin tek bir anlamı olur,-o da darbedir!
"28 Şubat'ın kaybedenlerine dahil" bazıları yeni bir Sincan düşlüyorlardı; Hürriyet de Çağlayan'da tankların yürüme ihtimalini seviyordu! O manşetle -kamuoyuna "tanklar yürürse kötü bir niyet yoktur" anlamına gelen bir yanılsama yaptırtmak istediler; "yürümesi muhtemel tankları" sempatik göstermeye çalıştılar!
Sonuçta elbette EMASYA'nın Sincan'vari tankları yürümedi: Çünkü artık devir değişmiş, darbeler dönemi kapanmıştı.
Yeni Şafak, 14.1.2008
|