Gördüğümüz duyduğumuz, dokunduğumuz, tadını, kokusunu hissettiğimiz her uyarının algılamada etkisi olduğunu biliyoruz.
İnsan dünyaya gelip gözünü açtığı, seslere, dokunmaya tepki verdiği dönemden itibaren, beş duyu organı ile kesintisiz kayıt yapan kamera gibi bilgi biriktiriyor.
Her şeyi öğrenmeye mecbur olduğu için her an ve saniye algılama sistemi aktif durumdadır.
Hayatın akışında, davranışların düzenlenmesinde, düşüncelerin yapılanmasında, beş duyu ile algıladıklarımızdan çıkardığımız sonuçlar ve karar etkili olmaktadır.
Fikir, düşünce, inanç, kanat, niyet, mesaj, istek, iletişim işlevleri için bir takım semboller ve araçlar kullanılmaktadır.
Hayat süreci çok boyutlu unsurları içine almaktadır.
İnsanın mahiyetinde yaratılıştan verilmiş, duyular, duygular, bedenin ruhun tekâmül ve inkişafı için her birinin özelliğine göre ihtiyaçları vardır.
İnsanda ne kadar duyu ve duygu, algılama çeşidi varsa o kadar midesi ve ihtiyacı var demektir.
Bediüzzaman Said Nursî, insaniyet midesi başlığı altında her duygunun da bir midesi olduğunu ve bu midelerin kendine özgü rızkları ile Allah'ın isimlerini fark edebildiğini ders veriyor
Her midenin talebinin karşılanması konusu hayat felsefesi, yaşama anlayışı, zevkler, renklerin farklılığını bütün olarak ele alıp ifade edilen kavramın adına "Paradigma" diyoruz. İnsanların karakter farklılığının diğer bir ifade şeklidir "Paradigma"
Paradigma değerler sistematiğinin tek kelime ile ifade edilen kavramın sembol adıdır.
Paradigmanın her insanda farklı oluşu doğuştan ileri yaşlara kadar insanın aldığı hayat dersinin farklılığındandır.
Ebedî yaşama arzusu ile doğuştan fıtratına konulmuş bu isteğin gerçekleştirilebilmesinin kriterleri mutlaka bir rehber tarafından öğrenilmesine ihtiyaç vardır.
Akıl bunu hiçbir yardım almadan çözemez. Akıl gördüğü ve yaşadığından elde ettiklerine bakarak hayatın devamı için şu an ne yapmak gerektiğine çözüm arar.
Şu andaki zevk ve acı ekseninde davranışlarını tanzim eder.
Gelecek dediği şey yarın hayatın devamı için yiyeceği, barınmayı nasıl elde edebilmeye odaklanır.
Ebedî yaşamanın haberi ve formülünü rehbersiz bulamaz.
Hayatı daha geniş perspektifte, hatta sonsuz bir süreci içine alacak şekilde düzenlemenin yollarını da öğrenmekle doğru paradigmayı oluşturabilir. Doğru paradigma, kuvvetli bir iman, sağlam bir itikat ve Salih amel denilen doğru davranışlardır.
Doğru paradigma sınırsız bir hayatı, ebedî bir mutluluğu kazandıracak inanç ve değerler sistematiğidir.
Doğru paradigma doğru mesajların, uyarıların ortam ve ikliminde oluşabilir.
Gözler gerçek güzelliği görecek, kulaklar ruha ulvi duygular aşılayan sesleri duyacak, eller, estetik eserler verecek, şefkatin sıcaklığını hissettirecek, dil helâli tadacak vesselam.
Bunun için çevremiz, gördüklerimiz, duyduklarımız, bütün algılama sistemlerimizle hissettiklerimiz etkili olmaktadır.
Eğer, mesaj veren, mesajın çıkış noktası isek, yansıttığımız her mesajın sembolü olumlu paradigmadan yansıyan davranışlar olacaktır. Çünkü "bal küpünden bal, sirkle küpünden sirke sızar"
Bir hadiste Veli insan kimdir?" diye sorulduğunda, Peygamberimiz (asm), "görüldüğünde Allah'ı hatırlatan insandır" diye buyurmuşlardır. Nuranî simalara dikkat.
Doğru paradigmaların hayatın her alana yansımış ve derin geçmişe dayanan şekline kültür diyoruz.
Mabetler, ortak yaşama alanları, evlerimiz, parkımız bahçemiz, kıyafetimiz, selâmlaşma, yardımlaşma, daha bir çok semboller inançlarımızın göstergelerine de "Ritüeller" diyoruz.
Kültür ve geleneklerimiz, san'atımız, müziğimiz araştırıldığı zaman çok zengin değerler sistematiğine sahip olduğumuz görülecektir.
Hayatımızı anlamlı kılıp güzelleştiren ritüeller önemlidir. Ritüellerimizi tanımlama için sosyal bilimciler ve san'at erbabının dikkatini çekmek istiyorum.
|