San'atçı Yavuz Bingöl'ün seslendirdiği ve benim de sözlerini çok beğendiğim bir şarkısı var;
Bekle kar altında kalan buğday tanesi,
Yine onun sularıyla yeşereceksin,
Gözyaşların çare değil ağlama büyü,
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin.
San'atçı bu şarkıyı oldukça içten söylüyor, ancak beni şarkının ritminden ziyade sözleri ilgilendiriyor. Gerçekten oldukça anlamlı ve bir o kadar da vizyonu olan bir şiir olma özelliğine sahip. Sakın, şiirin de vizyonu mu olurmuş, demeyin. İşte bu şiirin vizyonu var. Şair bu eserinde buğday tohumuna başak olma hedefini gösteriyor. Ancak, elbette burada bir mecaz var. Konu her ne kadar buğday tanesinin filizlenip, boy vermesiyle ilgili görünse de, asıl ana fikir, insanın her zorluğa rağmen ayakta durmasını bildiği takdirde, yılmadan azimle ısrar gücü mekanizmasını işlettiği sürece, menzil-i maksuda ulaşacağını ve başarı ipini göğüsleyeceğine işaret ediyor.
Benim en sevdiğim mevsim bahardır. Zira bahar, Yüce Yaratıcının güzel isimlerinin yansıdığı ve muhteşem renk cümbüşlerinin parladığı bir mevsimdir. Ölümden sonra dirilmenin temsilcisidir bahar mevsimi. Bütün güzelliklerin sergilendiği bir san'at galerisidir. Ancak bu güzelliklerin sergilenmesinin alt yapısını da kar, yağmur, fırtına gibi görünüşte çirkin, ancak gerçekte çok güzel neticeler veren fiiliyatlar oluşturmaktadır. Eğer kar, boran, fırtına, yağmur gibi zahiren acı ancak sonuçları itibariyle tatlı olan hadiseler olmasaydı, baharın güzelliklerinden bahsetmek de hayal olurdu. Bunlar, birbirlerinin mütemmim cüzleri, yani tamamlayıcı parçalarıdır.
Bir de "Yıkılmadım ayaktayım" şarkısı var. Gerçi burada hep şarkılara takıldık; ama bu şarkıların içinde hayatın güzelliklerini çok harika bir şekilde yansıtan sözlere sahip şarkılar da bulunmaktadır. Biz şarkıların bu yönüne odaklanırsak, onlardan azamî derecede faydalanabiliriz. Bu arada, bir anekdotu da araya sıkıştırmadan geçemeyeceğim. Bizim bir arkadaş otobüste seyahat ederken teypte, "Gönlümün sahibi sensin, orda yalnız sen varsın" şarkısı okunuyormuş. Bizim arkadaşın gözlerinden yaş akmış. Yanındaki arkadaşı merakla, "Ne o hocam, yoksa sen de mi âşık oldun?" diye sormuş. Bizim arkadaş, "Kalbimin sahibi Allah, orda yalnız O var. Aklıma gelince gözlerim yaşardı" diye karşılık vermiş. Yani şarkılar da bakış açısına göre şekillenebilmektedir. Neyse, "Yıkılmadım ayaktayım" şarkısına tekrar gelelim. Kişisel gelişim sürecinde ve hedefe ulaşma yolunda her türlü sıkıntılarla ve zorluklarla karşılaşabiliriz. Ancak eğer biz yıkılmayıp ayakta kalmasını bilirsek, o zaman tıpkı buğday tanesi gibi, bu sıkıntılarla baş edeceğiz; filizlenip, boy vereceğiz. Eğer biz, bu sıkıntılara ve problemlere boyun eğecek olursak, o zaman teslim-i silâh etmiş olacağız ve asla sahil-i selâmete ulaşamayacağız.
Tohumun başak olma hikâyesi, tıpkı çocuklarımızın gelecekte sahip olacakları kariyer hikâyelerine benzemektedir. Çocuklarımıza yapacağımız her türlü terbiye, eğitim ve öğretim faaliyetleri, onların yükselme ve kariyer sahibi olma serüvenlerinde bir yatırım faktörü olacaktır. İnsan üretim faktörlerinin en önemli bir üyesi olduğuna göre, insana yapılan yatırım üretken bir toplum olmanın en temel prensiplerinden birini oluşturmaktadır. O halde, çocuklarımızın en iyi bir şekilde yetişebilmeleri için, başta ana baba olmak üzere, bütün ilgili kesimlerin azami çabayı sarf etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde bu tohumlarımızın başak olma serüvenleri de engellenmiş olacaktır.
|