2008 yılında Ak Parti hükümeti ekonomide ciddi bir sınavla karşı karşıya; hem dünya şartları hem de iç zorunluluklar bu alanda bir 'ince ayar' gerektiriyor. Dün bu konuya ayrıntılı bir biçimde değindim. Ancak hükümetin karşılaşacağı tek sınav ekonomi değil; en az ekonomi kadar zorlu ve üstesinden gelinemezse olayların gidişini -dolayısıyla siyasî istikrarı- olumsuz etkileyecek başka satır başları da var hükümetin önünde.
Lâiklik sözgelimi. Türkiye son seçimle 'irtica' paranoyasının etki alanından kısmen de olsa çıkmışa benziyor; ancak yine de 'lâiklik' konusu hâlâ bir saatli bomba gibi. Özellikle hükümetin güçlü isimlerinden birinin Çankaya Köşkü'ne çıkmasıyla, Ak Parti, -bazılarına göre- frensiz kaldı. Buradan çıkan sonuç şu: Parlamentoda güçlü bir çoğunluğa hükmeden hükümet, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de yardımıyla, ülkeyi farklı bir zemine doğru yönlendirebilir.
Gelişmeler bu beklenti istikametinde olursa bir türlü, Ak Parti ve hükümet hiçbir fren kalmadığı halde anayasal düzene saygıda kusur etmez iseler bir başka türlü. İktidar partisi ve hükümet bu çetin sınavı 2008'de başarıyla geçmek zorunda...
Benzer bir dikenli konu 'anayasa' elbette. Hükümet bir ilk olarak 'sivil anayasa' hazırlığını ciddi biçimde sürdürüyor. Halkın beğenisine sunulacak anayasa nasıl bir metin olacak? 1982 Anayasası'nın maddeleri teker teker ele alınıp alternatif bir metin mi yazılacak, yoksa 'sıfırdan' bir anayasa mı hazırlanacak? Ele geçen fırsatın konjonktürel gerginliklerden etkilenerek heba edilmesi de mümkün, başka ülkelere de örnek veya esin kaynağı olabilecek bir evrenselliği gözeten bir anayasa metnine kavuşmak da... Bir yabancı gazetenin dün yazdığı gibi, Ak Parti'nin bu alandaki tercihi Türkiye için de bir sınav teşkil edecek. Ya 'çeteler' ne olacak?
Türk kökenli bir rahibe suikast tuzağı kurmaya çalışan kişinin yılın son haftası yakalanması, 2007 yılını, ister istemez 'çeteler yılı' haline getirdi. 19 Ocak'ta Hrant Dink'in katliyle başlayan süreç yüzünden... Kendilerine göre 'tehlikeli' gördükleri kişilerin vücudunu ortadan kaldırmayı ve bu yolla ülkeyi istikrarsızlığa sürüklemeyi düşünebilecek kadar gözü dönmüş insanlardan oluşan bir çeteler gerçeği var Türkiye'nin. Geçmişin 'gölge devlet' izlerini taşıyan bu oluşumlarla mücadele göze alınabilecek mi? Dosyaların üstü örtülmeye çalışılırken, hükümet, eski dosyaları açıp bir karşı-atağa geçebilecek mi?
22 Temmuz seçimlerinin ve ardından yapılan referandumun sonuçları bir yönüyle çetelere de tepki sayılamaz mı? Sayılabilir. Seçimin yapılabilmesini de, ardından gelen bütün siyasî gelişmeleri de çetelere tavır konulmasına borçluyuz.
Refahı daha geniş kitlelere yaymayı ön planda tutan yeni bir ekonomik yaklaşımı... Lâiklik ekseninde 'gizli gündem' olmadığı mesajının güçlü bir biçimde dosta-düşmana verilmesi... Başka ülkelere de esin kaynağı olabilecek çağdaş bir demokratik anayasa... Kesin bir tasfiyeyi sağlayacak kapsamda çetelerle mücadele... Ak Parti ve Tayyip Erdoğan hükümeti ülke içerisinde bu sınavlardan yüz akıyla çıkma mücadelesi verecek 2008 yılında. Umarım başarılı olur ve sınavı geçerler.
Yeni Şafak, 3.1.2008
|