Birlik ve beraberliğin simgesi olan bir bayramı daha geride bırakmak üzereyiz. Kendimizi bilmiyoruz ama bayram Asr-ı Saadet’ten bu yana her yıl olduğu gibi bu yıl da görevini bütün İslâm âleminde yerine getirdiği bir gerçek. Yalnız İslâm âlemine değil dünya barışına da katkısı büyük. Başka dinlerde olmayan bu coşku, bu birlik ve beraberlik gösterisi her yıl iki kez tekrarlanıyor.
Yılda iki kez bile olsa tevhit inancına sahip her insan, bayramların vermek istediği bilinci sorgular ve sorgulamalı. Başta Kâbe’de, Arafat’ta ve Mina’da, camilerde, sokak ve caddelerde, evlerde, hatta yeryüzünde ve gökyüzünde tekbirlerle muştulanan birliği ruhlarımız da özümsemeli bu Kurban Bayramı günlerinde.
Bayramın çevreye yaymak istediği en büyük meltemimsi hava sevinçtir ve birliktir. Bayram günlerinde oruç tutmanın yasaklanmasının esprisi de budur. Yediden yetmişe büyük bir sevgi halesinin içinde olması, dargınların barışması, nefislerin unutulması, çıkarların terk edilmesi, fedakârlıkların ön plana çıkması, nefis muhasebelerinin yapılması, düşünce yelpazesinin açılması, çevreye müsamaha ile bakılması, dünyamızda başkalarına da yer verilmesi ve tek vücut halinde birliğe koşulması bayramın sadece birkaç güzelliği. Kurban Bayramı günlerinde kurban kesmeye teşvik edilmesinin de anlamı böylesi bir İslâm şiarının diri tutulmasını amaçlamış olmasıdır. Bugünlerde insanlar bol bol yiyecek, içecek, meşru yolda eğlenecek ve bunun sonucunda mutluluklarının şükrünü yerine getirecekler.
Bayram günlerinin yoğun bir sevinç içinde geçmesi konusunda Buhari’de ilginç bir hadis var. Bir bayram gününde olan olayı Hz. Aişe’nin dilinden dinleyelim: “Yanımda iki cariye def çalıp Buas Harbi üzerine türküler söylerken Resulullah içeri girdi. Yatağın üzerine sırtüstü uzanarak yüzünü örttü. Az sonra (babam) Ebubekir girdi. Türkü okuyan cariyeleri görünce, ‘Resulullah’ın huzurunda şeytan sazı ha!” diye bana kızdı ve cariyeleri azarladı. Ancak, Resulullah karşı koyarak, ‘Ey Ebubekir, bırak onları söylesinler, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır” dedi. Onlar sohbete dalıp ilgileri kesilince cariyelere göz ettim; hemen sıvışıp çıktılar.”
Müslümanların sevincini pekiştiren meşrû eğlencelerin cevazını gördüğümüz bu rivayetten bizim de alacağımız mesajlar var elbette. Tevhit insanlarının arasında sevinç ne kadar kuvvetli olursa bayramımız sadece bizde kalmaz bütün insanlığa yaygınlaşma özelliğine sahip olur. Bu hali sokaklarda ve caddelerde gözlemek pekâlâ mümkün. Bayram günlerinde hayvanlar gülüyor, çiçekler gülüyor ve dağ-taş gülüyor; bütün kâinat sevinç içindedir.
Tevhit insanının gülmesi asıl elbette; çünkü Müslüman’ın her davranışı bütün kâinatla ilgilidir. Tarihte inananlar, Müslümanlar ne zaman gülmüşse bütün insanlar da gülmüştür. Müslümanların o şaşaalı zamanlarını hatırlayın! Asr-ı Saadetteki gülüş çok kısa zaman içinde bütün dünyayı kaplamış olması bunun en büyük delili. Günümüzde Müslümanların dünyanın değişik bölgelerinde boynu bükük olmaları ve topyekûn gülmemeleri yeryüzündeki milyarlarca insanları olumsuz etkiliyor. Küçük devletler büyük devletlere karşı büyük bir güvensizlik duyuyor. Dünyanın tepesinden inen bu güvensizlik her bölgede yaşayan bireye kadar bulaşıyor.
Birey olarak merkezden başlamalıyız, önce biz, sonra en yakın çevremiz tebessüm etmeli. Daha sonra dalgalar halinde bütün dünyayı sarmalı bu gülüş, bu sevinç. İşte bayramların esprisi de budur! Bu Kurban Bayramı da sanırım bunları çağrıştırıyor bizde. Dünya kadar büyük gülüş, hiç şüphe yok ki birey olarak bize bağlı. Müslüman’ın sorumluluğu bu ise, sorumluluğunu yerine getirdiği zamanki mutluluğu ve ödülü de bu denli büyüktür.
|