Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Asker neden siyasete karışmamalı?

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, askerler gözüyle Kürt sorununu konu alan, “Komutanlar Cephesi” başlıklı bir kitap yayımladı (Detay Yayıncılık, Ankara 2007). Kitap, TSK’nın en üst kademelerinde görev alan generallerle yapılan (bir bölümü Milliyet’te 3 - 7 Kasım tarihleri arasında yayımlanan) mülakatlara dayanıyor; TSK komuta kademesinde yaygın bakış açılarını yansıtması bakımından son derece öğretici.

Mülakatların en ilginç olanlarından biri, 2002-04 arasında Kara Kuvvetleri komutanı ile yapılanı. Emekli Org. Aytaç Yalman şöyle diyor: “Aslında Türkiye’nin sorunu henüz sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi. Bu yapılabilseydi, sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. Ama maalesef bunun yapılamadığını görüyoruz... O aşamada sorunun ‘kendini ifade’ olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını türküsünü dinlemek, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa biz o dönemde ‘Kürt yoktur’ diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta, işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz ‘yıkıcı faaliyetler’ kapsamında görüyoruz.”

1984-99 arasında en az 30 bin yurttaşın ölümüne mal olan ve bugün de devam etmekte olan çok vahim bir iç çatışmadan sonra ancak, yanlış yapıldığının kabul ve itiraf edilmesinin esas çarpıcı örneği ise 1980-83 arasındaki askerî yönetiminin başı emekli Org. Kenan Evren’in söyledikleri: “12 Eylül’de hatamız oldu. Kürtçe konuşmayı yasakladık... Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Ama biraz ağır yasak koyduk. Sonra bu yasak kaldırıldı, ama hataydı. Hata olduğunu sonradan anladım...”

Bila’nın mülakatlarının çok açıkça ortaya koyduğu husus şu: Vahim hataların tekrarlanmasını önlemek için askerlerin siyasete karışmayıp, kendi işlerini yapmalarını sağlamak mecburiyetindeyiz. Bunun çok açık olan nedeni şu: En azından 12 Eylül askerî yönetiminden sonra iktidara gelen sivil yöneticilerin büyük çoğunluğu, Kürt kimliği inkâr edildikçe, kendini Kürt sayan yurttaşlara anadillerini serbestçe kullanma ve kültürlerini özgürce yaşama hakkı tanınmadıkça, yani Kürt sorunu halledilmedikçe Türkiye’nin PKK sorununu aşamayacağının bilincindeydi.

Erdal İnönü’nün genel başkan, Deniz Baykal’ın genel sekreter olduğu SHP, Diyarbakır milletvekili Fuat Atalay’ın kaleme aldığı 1990 tarihli “Doğu ve Güneydoğu Raporu”nda ilk kez “Kürt kökenli yurttaşların, bu kimliklerini hayatın her alanında özgürce ifade hakkı”ndan söz etti. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1991’de Kürtçe yasağının kaldırılmasına öncülük etti, Kürtçe eğitimin serbest bırakılmasını savundu; “Ben karşıyım ama federasyonu bile tartışmalıyız” dedi... Muhalefetteki Süleyman Demirel, “Atatürk milliyetçiliğinin şoven bir yanı yok değildir. Biraz, yer yer ırkçılık da kokar. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ lafı biraz da yoruma bağlıdır. Aslında Türk’ü esas sayar...” diyebildi (Hasan Cemal, Kürtler, s. 122); 1991’de iktidara geldiğinde Erdal İnönü ile birlikte Diyarbakır’a gidip “Kürt realitesini” tanıdığını ilan etti... Başbakan Tansu Çiller bir ara “Bask modeli”nden söz etti... Başbakan Mesut Yılmaz bir ara “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi... Ama hiçbiri sorunu çözme sorumluluğunu ve inisiyatifini üstlenemedi; hepsi işi, meslekleri gereği, silahla çözümden başkasını bilmeyen askerlere havale etti.

2002’den bu yana Başbakan Erdoğan, AB reformları çerçevesinde, Kürt kimliğini tanıyan reformlara öncülük etti. 2005 yazında Diyarbakır’da, “Büyük devlet, büyük millet, kendisiyle yüzleşip hata ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahiptir.” dedi. Şimdi soru şu: Başbakan 22 Temmuz seçimlerinde Güneydoğu dahil bütün Türkiye’nin verdiği güçlü yetkiye dayanarak Kürt sorununun çözümü yolunda inisiyatif yüklenecek mi, yoksa o da diğerleri gibi çözüm olmayan “askerî çözüm”e teslim mi olacak?

Zaman, 17.11.2007

Şahin ALPAY

18.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Parti kapatmak yanlıştır!

  Başbakana çalım mı?

  Bu bir tuzaktır

  Terörün de, ırkçı iklimin de panzehiri demokrasi!

  Asker neden siyasete karışmamalı?


 Son Dakika Haberleri