Osmanlı padişahlarından 3. Murad’ın, annesi Nurbanu Valide Sultan adına 1570-1583 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırdığı Valide-i Atik Cami ve Külliyesi, asırlardır Üsküdar’ın tarihi dokusuna manevi güzellikler katıyor.
İstanbul’un Anadolu yakasındaki 3 Selatin caminden biri olan Valide-i Atik, ölümünden 5 yıl önce tamamladığı için Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eserleri arasında yer alıyor.
Venedik doğumlu olup 2. Selim ile evlenince Müslümanlığı kabul eden Nurbanu Valide Sultan’ın anısına yaptırılan cami, bir büyük, 6 yarım kubbeden oluşuyor. Edirne’deki Selimiye Camisi’nin minyatürü olarak tasarlanan caminin kubbe ağırlığının 2 fil ayağında taşınması, bu esere büyük bir hayranlık kazandırıyor.
Üsküdar Müftülüğünden alınan bilgiye göre, caminin avlusu, C biçiminde inşa edildi. 3 giriş kapısına sahip avlu, zarif revaklar ve çok sayıda kubbe ile çevrilerek, caminin inşası sırasında dikildiği söylenen 2 ulu çınarla gölgeleniyor.
Son cemaat yerinin önünde 16 dış bükey yüzü bulunan bir şadırvan yer alıyor. Caminin orijinal son cemaat yeri, ilk yapıldığında 5 birimli kubbeli bir revak şeklindeydi. Ancak cami büyütüldüğünde dışına bir revak daha eklendi. İç revağın pencereleri, çiçek ve yaprak motifli, yazıtlı çini panolarla taçlanıyor ve hem sütun başlıkları hem de taç kapının kavsarasında eşsiz oymalar bulunuyor.
Mimar Sinan’ın inşa ettiğinde cami, yanlarda 4 yarım kubbeyle altıgene dönüştürülen merkezin kubbeyle örtüldüğü, mihrap nişi dışa taşkın ve girişi basık kemerli bir yapıydı. Mermer sütunlarla desteklenen, yapıyı 3 yönden dolanan mahfiller, yan taraflarda 17. yüzyılda yapılan tadilat nedeniyle daha da genişletildi.
Mihrap nişi, 2 sıra yazıt ve bahar dalları ve vazodan çıkan lalelerle bezeli İznik çinileriyle çevrili bulunuyor. Pencerelerin üzerindeki çini panolarda ise yazıtlar yer alıyor. Mermer mihrap nişi, minber ve ahşap vaaz kürsüsü, zarif ve kaliteli oyma bezemelere sahip.
Bu arada, Valide-i Atik Camisi’nin yapımından artan malzeme ile Kurban Nasuh Cami ve Tabaklar Mescidi inşa edildi.
VALİDE-İ ATİK KÜLLİYESİ
Valide-i Atik Külliyesi, Mimar Sinan’ın İstanbul’un Anadolu yakasında yapmış olduğu en büyük külliye olarak dikkat çekiyor.
Valide-i Atik Cami ve medrese, külliyenin merkezini oluşturuyor. 28 dönüm alan içerisinde kurulu külliye, 11 bölümden oluşuyor. Bu bölümün içinde bulunan sedir ağacının da Orta Doğu’nun en yaşlı sedir ağacı olduğu rivayet ediliyor.
Külliyede cami, medrese, tekke, sübyan mektebi, hamam, aşhane, tabhane, kervansaray, darüşşifa, aşçıbaşı konağı, darulkurra ve darulhadis bölümleri yer alıyor.
Avlunun kuzey duvarındaki kapıdan geçip merdivenlerden inince medresenin yer aldığı terasa ulaşılıyor. Düzensiz biçimli ve ağaçlarla dolu avlu, 3 yönde 18 adet kubbeli öğrenci hücresi ve önlerindeki revaklarla çevrili.
Kuzey kenarın ortasında yer alan dershane, alttaki sokak üzerinde bir çeşit köprü gibi duran kemerlerle taşınıyor. Her hücrede öğrencilerin ısınması için birer ocak bulunuyor.
Cami ve medresenin doğusundaki darüşşifa, İlim Hizmet Vakfına kiraya verildi. Bu yapı, düzensiz biçimli merkezi bir avluyu çeviren 40 adet kubbeli hücre ve revaklarla çevrili olup doğu kenarın ortasında büyük bir salonu bulunuyor.
Medresenin batısında imaret ve güney bitişiğinde ise kervansaray yer alıyor. Tekke ve sübyan mektebinde ise Üsküdar Belediyesince restorasyon yapılıyor. Restorasyon bitince burada meslek edindirme kursları düzenlenecek. Aşçıbaşı konağı, Çamlıca Saz Evine kiralandı.
OSMANLI’NIN İLK AKIL HASTANESİ
Marmara Üniversitesi (MÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) öğretim görevlilerinden Ayşe Akyıl, külliyenin görkemli yapılar topluluğundan oluştuğunu söyledi.
Külliyenin merkezinde cami ve medreseye yer verildiğini anlatan Akyıl, şöyle konuştu:
‘’Külliyenin önemli parçalarından olan darüşşifa, yani bugünkü adıyla hastane, 1870’lerde İstanbul’da baş gösteren kolera salgını sırasında önemli bir rol üstlendi. 1873’ten sonra da Osmanlı’nın ilk akıl hastanesi olarak ünlü doktor ve ülkemizde psikiyatrinin kurucularından Dr. Mazhar Osman’ın başhekimliğinde hizmet vermeye başladı. 1935’te Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından tütün bakım atölyesi olarak kullanılmaya başlandı. Darülhadis ve darülkurra grubu ise son yıllara kadar Toptaşı Cezaevi olarak işlev görürken, önemli değişikliklerle mimari karakterini çok büyük ölçüde yitirdi. Toptaşı Cezaevi döneminde bu binada, Çetin Altan, Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Necip Fazıl Kısakürek, Nihal Atsız, Can Yücel, Rıfat Ilgaz ve Nuri Çolakoğlu gibi isimlerin kaldığı biliniyor.’’
Akyıl, külliyenin 2003 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından M.Ü. Rektörlüğüne tahsis edildiğini kaydetti.
Valide-i Atik Cami Koruma Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Yakup Gürcan da Mimar Sinan’ın bu külliyeyi, Davud ve Kurban Nasuh isimli kalfalarıyla birlikte inşa ettiğini belirtti.
Camide 1992 yılında başlayan restorasyonun bitirilemediğini, 2000 yılında kurduğu dernek vasıtasıyla caminin bakımını üstlendiklerini anlatan Gürcan, ‘’Burası, Selatin camileri arasında en bakımlı, en güzel camilerden biridir. Burada 800 kişi aynı anda namaz kılabiliyor. Külliye, Üsküdar’ın en yüksek, havadar yerlerinden birinde bulunuyor. Külliyenin yanındaki mezarlıkta caminin yapımında çalışan kişilerin ve bazı komutanların kabirleri yer alıyor’’ diye konuştu.
Gürcan, Kabe’nin örtüsüne ait parçaların sancak haline getirilerek Selatin camilerinin minberlerinde tutulduğunu belirterek, ‘’Derneğimiz kurulduktan sonra Valide-i Atik Camisi’ne ait 2 sancağı depolardan birinde bakımsız halde bulduk. Üzerinde Arapça Allah lafzı bulunan sancakları yıkayıp ütüleyerek caminin minberine astık’’ dedi.
|