10. İstanbul Bienali’nin bu yılki küratörü Hou Hanru’nun bienal kataloğunda Kemalist modernleşme modeli için ‘tepeden inme bir dayatma’ gibi sözler kullanması tartışma konusu oldu. Bienalin küratörü Hou Hanru’yu öğretim elemanları adına kınayan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (MÜGSF) Dekanı Prof. Nazan Erkmen’in bildirisine İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) cevap verdi.
“İmkânsız Değil Üstelik Gerekli: Küresel Savaş Çağında İyimserlik” başlığı altında düzenlenen ve 8 Eylül’de başlayan 10. Uluslararası İstanbul Bienali’nin bu yılki küratörü Hou Hanru’nun bienal kataloğunda yer alan metnine MÜGSF’den tepki geldi. Fakülteye bağlı 131 öğretim elemanı adına hazırlanan ve fakültenin dekanı Prof. Dr. Nazan Erkmen’in imzasını taşıyan “Bienal’e kınama” adlı metinde Hanru’nun hazırladığı yazının Bienal’e gölge düşürdüğü savunuldu.
Prof. Dr. Erkmen’in bildirisine İKSV yazılı bir açıklamayla cevap verdi.
Vakıf Yönetimi, Erkmen tarafından açıklanan bildiriyi üzülerek okuduklarını ve sanatla siyasetin ilişkisi anlamında büyük titizlik gösterdiklerini ifade etti. Açıklamada şöyle denildi: “Küratörümüz Hou Hanru bu düşüncelerini Çağlar Keyder, Sibel Bozdoğan, Reşat Kasaba gibi önde gelen bilim adamlarının kitaplarından yararlanarak geliştirmiş ve sözlerini bu kaynaklardan yaptığı alıntılarla desteklemiştir. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Sayın Nazan Erkmen’den siyasal yaklaşımlardan önce Bienal’e sanatsal açıdan bakması ve bu konuda eleştirilerde bulunmasını beklerdik. Sanatçı düşüncelerinde özgürdür.”
San Francisco’da bulunan küratör Hou Hanru ise İKSV’nin açıklamasının dışında konuyla ilgili bir yorum yapmayacağını belirtti.
HOCALAR HABERSİZ
Tüm MÜGSF öğretim elemanları adına yapılan açıklamadan pek çok öğretim elemanının haberi yok. Bildiri fakültede imzaya açılmamış, ama Fakülte Kurulu kararıyla yayımlanmış. Fakülte öğretim üyelerinden Ahu Antmen, Elif Çelebi, Esra Aliçavuşoğlu metnin yayımlandığını gazetelerden öğrenmiş, Hakan Onur ise haberdar ama tümü metnin altında ‘imzalarının olmadığını’ vurguluyor.
SANATÇILAR KIZGIN
Dünkü Radikal ve Milliyet’te yer alan sanatçı görüşleri şöyle:
Vasıf Kortun (Küratör) : “Atatürk bir put mu? Türkiye devletinin kuruluşu tartışılmayacak mı?” Hanru'nun yazısı uzun, çok iyi ve kapsamlı. Bu yazı içinden cımbızla bir bölüm alıp hedef göstermek sakıncalı
Adnan Yıldız (Küratör): Keşke sanat eğitimi alanında modernizmimizi, Hanru’nun özellikle mimari olarak son derece doğru saptadığı yerden tartışacak kadar cesur ve eleştirel bir üniversite dünyamız olsaydı. Akademisyenlerin çoğunun başlarında onlara bu bildiriyi imzalatan tepeden inmeci, ‘çağdaş Türk aydını’ piyesini sürdürmeye meraklı hocaları var. Asıl tam tersi olmalıydı!
Ahu Antmen (Eleştirmen/ MÜGSF Öğretim Üyesi): Bence hayatta her şeye eleştirel bir akılla bakılabilmeli. Kınama, yasaklama türü tepkilerin mikro ya da makro düzeyde insan ilişkilerinde çözümsüzlükten başka bir şey ürettiğini görmedim.
Extramücadele (Sanatçı): Murat Belge’nin bir yazısından alıntıyla cevap vermek istiyorum: “Ya devrimler kötü ya bu halk kötü”.
Haldun Dostoğlu: Bu imzayı atıp açıklamayı yapanlar herhalde Hou Hanru’nun metninin tamamını okumamışlar, eserleri izlememişler. Her zaman yapıldığı gibi metindeki bir görüş üzerinden fikir belirtmeye kalkıyorlar. Çok yazık, hâlâ buralardayız.
Halil Altındere (Sanatçı): Hou Hanru çok güçlü bir kavramsal çerçeve çizdi. MÜGSF’nin bildirisini aceleci ve yanlış anlama sonucu yapılmış bir açıklama olarak görüyorum. Hanru’nun metni kısa ama derin ve bütün dünya sorunlarını tartışıyor. Hanru, Cumhuriyet modernizmini elbette eleştirebilir aradan geçen yıllar arasındaki fark ortada. Bugüne kadar yaptığı iyi çözümlemeleriyle övgü toplayan Hanru’ya böyle bir açıklamanın gelmesini talihsizlik olarak görüyorum.
Kemalizmdeki çelişki!
Hanru, bienal kataloğundaki yazısında şöyle demişti:
“Kemalist proje tarafından savunulan modernleşme modelinin yine de sisteme dahil bazı çözülemez çelişkiler ve ikilemlerle dolu ‘tepeden inme bir dayatma’ olması; reformların, devrimci birer araç olarak gerekli olmalarına rağmen yarı askeri bir şekilde dayatılması demokrasi ilkesine aykırıydı; milliyetçi ideoloji evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde işledi ve toplumsal bir elit önderliğindeki ekonomik ilerleme toplumsal bölünme üretti. Popülist siyasi ve dini güçler, taleplerini toplumun tabanında yeniden oluşturmayı ve yönlendirmeyi ve bu talepleri kendi çıkarları yönüne çevirmeyi başardılar.”
|