Türkiye’de başörtülülerin potansiyel suçlu gibi gösterildiğini kaydeden Ermeni asıllı yazar Jaklin Çelik şu görüşleri dile getirdi: “Bu ülkede türban takmak isteyen insanlar var. Bana kalırsa bu bir tehlike değil, asıl bunu görmezden gelmek bir tehlike unsuru haline gelebilir. O zaman olay ideolojikleşir. İşte ondan korkulur! Ama bizde yasakçı bir zihniyet var. Her yasak bir süre sonra toplumsal travmaya dönüşüyor.”
Ermeni asıllı kadın yazar Jaklin Çelik, başörtüsü takmanın bir tehlike olmadığını vurgulayarak, asıl bunu görmezden gelmenin bir tehlike unsuru olduğunu kaydetti.
Akşam gazetesine konuşan Diyarbakır doğumlu Ermeni asıllı kadın yazar Jaklin Çelik, İsmail Türüt’ün seslendirdiği şarkıya yapılan klipte, Ermenilerin potansiyel suçlu gibi gösterildiğini ve rahatsızlık sebebi olduğunu belirterek, “Bunlar çok tehlikeli şeyler. Bunu türban meselesinde de görüyoruz” dedi.
Başörtülülerin de potansiyel suçlu gibi gösterildiğini kaydeden Ermeni yazar Çelik, şunları kayeddetti:
“Bu ülkede türban takmak isteyen insanlar var. Bana kalırsa bu bir tehlike değil, asıl bunu görmezden gelmek bir tehlike unsuru haline gelebilir. O zaman olay ideolojikleşir. İşte ondan korkulur! Ama bizde yasakçı bir zihniyet var. Her yasak bir süre sonra toplumsal travmaya dönüşüyor.”
KORKULARIN GELECEĞİNE
GÜVENMEMEK GEREKİR
Çelik, Türkiye’de hep bir İranlaşma korkusu olduğunu ifade ederek, “Korkuların geleceğine bu kadar güvenmemek gerekir. Önce izin vermek gerekir. İş rayından çıkarsa bakılır” diye konuştu.
Demokrasi çatısı altında başörtüsünün serbest kalması gerektiğini vurguluyan Jaklin Çelik, şöyle devam etti:
“İş rayından çıkarsa aynı çatı altında başka türlü formüller bulunur. Ama hep bir darbe miti var. Çünkü ordu var. Ama şunu da unutmamak gerekir ki Türkiye, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke. Çoğunluğun sesine kulak kabartmak, o seslerin taleplerini dinlemek gerektiğine inanıyorum. Türkiye Müslüman ama ibadete zorlamayan bir ülke. Oysa artık ibadet konusunda çevrenin baskı oluşturabileceğinden bahsediliyor. Bütün düşüncelerimizde toptancıyız. Farkındaysanız bütün korkularımız bahsedilir şeylerden öteye gitmiyor. Ama bir de gerçekler var. Biz herşeye İstanbul odaklı bakıyoruz. Bütün korkularımızda İstanbul merkezli bir huzurun yok olması üzerine şekilleniyor. hristiyan ülkelere baktığınızda oralarda da dominant dini öğeler var. Burada neden rahatsız ediyor? İslam’la ilgili bir problem olmasın? Ben dinden bu kadar uzak durmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda da insanları ibadete zorlayan organize bir gücün olduğunu düşünmüyorum. Bazı şeylerle barışık yaşamayı bilmek gerekiyor.”
|