Gelinen noktada, birinci derecede etken olan olay, eşi türbanlı olan birinin cumhurbaşkanı olmasıdır. Ben değil, eşi türbanlı, kendi türbanlı olan bir kadının cumhurbaşkanı olabilmesinden yanayım. Bu ilkesel kanaat başka bir şey, bir toplumun bir noktada yoğunlaşan gerilimlerinin düşürülmesi ve buna yönelik siyaset izlemek başka şey. Cumhurbaşkanlığında ısrarın bu toplumda belli algıları tetikleyeceği, gerilimi artıracağı aşikârken, makamda, mevkide ısrar ederseniz, uzun vadede özgürlüklerin yolunu açmak bir yana, zora sokarsınız. Şu anda olan budur. Yok mesele makam mevki değil, sorunları tepeden çözmek fikri ise, hemen söyleyeyim bu da son derece sakat bir fikir.
Türban konusu, sıradan bir özgürlük, mağduriyet konusu değil, açıkça konuşulmayan, konuşulamayan bir sürü mesele türban sembolü üzerinden konuşulmaya çalışılıyor, önce bazı şeyleri açıkça konuşalım, bunun yolunu açalım, sağlıklı olan bu.
Hal böyle iken, Cumhurbaşkanı, aday iken, mesela, ‘Eşim değil ben cumhurbaşkanı olacağım’ diyordu.
Bu ne demek, türbanlı bir kadının kamu alanındaki yasaklı konumunu teyit etmek değil mi?
Ne bu samimiyetsiz dille, ne de aslında kanunla, yönetmelikle bu sorunu çözmek imkânsız.
Radikal, 20.9.2007
|