Son yıllarda beklenen yağışların düşmemesi, tarih boyunca Anadolu topraklarında yaşanan kuraklık ve ortaya çıkardığı etkileri yeniden akıllara getirdi.
Konya’daki kütüphanelerde yapılan araştırmaya göre, tarihî kaynaklar Hititler’in son döneminde yaşanan, imparatorluğun yıkılma sürecini hazırladığı belirtilen kıtlığın yanı sıra, Anadolu’da yine milattan önce 1800, 1300 ve 800’lü yıllarda yaşanan kuraklığın, halkı zor durumda bıraktığını ortaya koyuyor.
Osmanlı döneminde yaşanan 2 önemli kuraklık da tarihî kayıtlarda yerini alıyor. Konya bölgesinde tarihi kayıtlar, bu kuraklık dönemlerinde yağmur yağmaması sebebiyle, geçimini büyük ölçüde tarımsal faaliyetlerle sağlayan bölge halkının büyük sorunlarla karşı karşıya kaldığını gösteriyor.
Osmanlı’nın son dönemlerinde Sultan 1. Abdülmecit’in padişah olduğu 1844 yılında, Sultan Abdülaziz döneminde ise 1873-1874 yıllarında yaşanan 2 büyük kıtlığın boyutlarını günümüze, kuraklıktan bugün olduğu gibi yine en fazla etkilenen yerler arasında bulunan Konya’daki şairlerin yazdıkları destanlar taşıyor.
Bu şairler, yaşanan kıtlık yıllarını, milletleri derinden etkileyen tarihî ve sosyal olayları anlatan manzum edebî eser türü olan, Türk halk edebiyatının da en önemli türlerinden destanlarla anlatma yolunu seçmiş.
Dönemin edebiyatçıları Saadet Nüzhet Ergun ve Mehmet Ferit Uğur’un derlediği 1926 yılında basılan ve orijinali Konya’daki müzelerde bulunan, ‘’Konya Halkiyat ve Harsiyatı’’ adlı eserde, 1844 yılındaki kıtlıkta şair Silleli Zehri, 1873-1874 yıllarında ise şair Matlubi’nin kaleme aldığı ‘’Kuraklık Destanları’’ dikkat çekiyor.
İlki 31, ikincisi 32 kıtadan oluşan destanlarda şairler, halkın şiddetli kuraklığın hüküm sürdüğü yıllarda içinde bulunduğu zor şartları anlatırken, bir yandan dönemin yöneticilerinin kıtlığın etkilerinin azaltılması için aldığı tedbirleri de dile getiriyor.
|