Manşet göz yaşartıcı: ‘Ekselansları bu medeni değil’...
Kim kime diyor?
Cumhurbaşkanı Sezer, Almanya Cumhurbaşkanı Köhler’e... Medeni olmayan ne?
Türk vatandaşlarının Almanya’ya kabulü ve Alman vatandaşlığına hak kazanmalarının önüne büyük engeller getiren Göç Yasası...
Bu yasa, 7 Temmuz’da Eyaletler Meclisi tarafından kabul edildi.
Ve Köhler’in onayına sunuldu..
Yasanın değiştirilmesi için yürütülen diplomatik çabalardan sonuç alamayan Türkiye, Sezer’in mektubuyla son bir girişimde daha bulunmakta.
Sezer, Köhler’e gönderdiği mektubunda, ‘göç yasasında yapılan kısıtlayıcı değişiklikleri ‘medeni anlaşmalara ters’ düştüğünü’ yazıyor. Yurttaşlarımızın hakkını, hukukunu koruyan bir girişim..
Ama anlamlı ve etkili olması için, mektubu gönderen ülkenin de ‘tutarlı’ olması gerekmez mi?
***
Almanlara neden kızıyoruz?
Çünkü son zamanlarda çok sayıda Türk kökenli vatandaşımızın Alman vatandaşlıklarını iptal ettiler..
Baktım açıklamalarda ‘nedeni’ yok.
Halbuki ‘nedenini’ ben bizzat oradaki vatandaşlarımızdan dinledim... Bizim devlet, oradaki vatandaşlarımızı Alman vatandaşı olmaya özendiriyor...
Ama Alman vatandaşı olabilmek için daha önce sahip olduğun vatandaşlıktan çıkmak gerekiyor...
Bizim devletin vatandaşlarımıza gayrı resmi olarak söylediği şu:
‘Türk vatandaşlığından çıkmadan Alman vatandaşı olun, biz bunu yansıtmayız.’
Almanya, Resmi Gazete’yi izleyerek, Alman vatandaşlığına geçenlerin Türk vatandaşlığından çıkmadığını görüyor... Bunun üzerine hem vatandaşlıktan atıyor, hem de mali yardımlarını geri istiyor.
***
Almanlara neden kızıyoruz?
Çünkü Almanya, Türkçe anadil derslerine verdiği desteği kademeli olarak kaldırıyor...
Biz kendi Kürt vatandaşlarımıza ya da ana dili farklı olan vatandaşlarımıza böyle bir hak veriyor muyuz?
***
Almanlara neden kızıyoruz?
Çünkü Göç Yasasında yapılan değişiklikler, oradaki insanlarımızı çok kolayca kapının dışına koymaya imkân veriyor.
Neden böyle yapıyorlar?
Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schauble, Almanca bilmeyen annelerin, çocukların topluma uyumu önünde büyük bir engel teşkil ettiğinden şikayetçi.
Şöyle diyor: ‘Topluma uyum sağlayamayan ve 6 ya da 7 yıl sonra da tek kelime Almanca konuşmayacakların ülkemize gelmelerini istemiyoruz. Bu durumda çocuklarının hiçbir şansı olmuyor.’
Almanya’ya 1960’larda kırsal alandaki köylülerimizi işçi olarak gönderirken devlet ‘uyum’ konusuna hiç özen göstermedi... Aynı dönemde Yugoslavya ise günlük yaşamı yürütebilecek kadar Almancası olmayan hiçbir vatandaşını Almanya’ya işçi olarak göndermemişti.
Biz kendi insanlarımıza döviz makinası olarak baktık.
***
Ama ‘tutarlılık’ derken, daha vahim bir duruma değinmek istiyorum.
Şikayetçi olunan yasa ‘Göç Yasası’... Yani yabancılarla ilgili...
Ahmet Necdet Sezer de bundan şikayetçi. ‘Yabancılara medeni davranın’ diyor.
Peki... Almanlar’a bunu söylerken... Biz, bırakın yabancı göçmenleri,.kendi vatandaşlarımıza nasıl davranıyoruz?
***
Örneğin..
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, bizim Rum ve Ermeni vatandaşlarımıza ait olan vakıfları ‘yabancı vakıf’ olarak tanımlamadı mı?
Ermeni vatandaşlarımıza ‘yabancı’ demedi mi?
Dedi.. Ve bu rapor halen Cumhurbaşkanlığı web sitesinde duruyor.
1974 tarihli bir kararında, Yargıtay’ın da Müslüman olmayan yurttaşlarımızı ‘yabancı’ olarak tanımladığını da unutmamak gerek.
Peki, Alman Cumhurbaşkanı da bize, Müslüman olmayan vatandaşımızı Devlet Denetleme Kurulu’nun ‘yabancı’ saydığını hatırlatırsa ne olacak?
Yargıtay kararını sorgular ise ne diyeceğiz?
Etkili olmak için ‘tutarlı olmak gerek’ dediğim bu.
***
Ne zaman bu çifte standarttan kurtuluruz?
Bizdeki bu skandallar gündeme geldiğinde de medya ‘bu, düpedüz ırkçılıktır’ manşeti attığında...
Bu uygulamaların ‘medeni anlaşmalara ters’ olduğunu haykırdığında...
Manşetlerine bunları yazdığında.
Başkalarına ‘medeniyet dersi’ veririz gerekirse...
Ama ciddiye alınmak istiyorsak...
Önce bizim medeni olmamız gerekiyor.
Bilmiyorum, bizim cumhurbaşkanı, Türkiye’nin uluslararası platformlarda ‘ciddiye alınan, saygıdeğer’ bir ülke olmasını sağlamayı kendi görevleri arasında görüyor mu?
Star, 15.7.2007
|