Çetelere yönelik operasyonların yoğunlaştığı dönemde Zaman konuyla ilgili habere ‘Deştikçe çete çıkıyor’ başlığını atmıştı. Gerçekten bu topraklar çeteler açısından çok verimli, iklim de son derece elverişli. Ankara’nın bozkırından, Anadolu’nun kıraç topraklarından bile çete fışkırıyor. Sokaklar, mahalleler çeteden geçilmiyor; sağımız solumuz, önümüz arkamız hep çete. Her biri ‘gözünü karartmış ve şiddete eğilimli Türkiye’yi kurtarılacak yer’ olarak görüyor.
Aralarında dağa çıkmaktan söz eden de var, silah üzerine yemin eden de... Milli Mücadele gibi, Kuvayı Milliye gibi Kurtuluş Savaşı dönemlerinin oluşumlarını ve kavramlarını bugüne taşıyanlara da sıkça rastlanıyor. Bazı sivil toplum örgütleri ne yazık ki çete oluşumlarını andırıyor. Bu gidiş hiç hayra alamet değil. Çünkü bu çeteleri andıran oluşumlar toplumda ayrılık tohumları ekiyor. Dost düşman diye cephelere ayırıyor. Kutuplaşmaya zemin hazırlıyor.
Daha Ümraniye operasyonunun boyutları anlaşılamadan yenileri patlak verdi. Bir gecekonduda çıkan patlayıcıların, el bombalarının sırrı çözülemedi henüz. Yargı safhasında yayın yasağı konduğu için ilgili haberler kamuoyuna çok sınırlı biçimde yansıtılabiliyor. Açığa çıkan ilk bilgiler bile Ümraniye çetesinin basit bir oluşum olmadığı, en az Susurluk kadar derin ve karmaşık ilişkiler ağının parçası olduğuna işaret ediyor. Danıştay saldırısıyla irtibatından dem vuranlar oldu. Kuşkusuz içyüzünü tüm yönleriyle yargı ortaya dökecek.
Umarım bu çete öncekiler gibi başka yönlere çekilmez, yan yollara sapılmaz, ana güzergahta ilerlenir. Malum, Atabeyler çetesi bir sarı zarfın içinde kayboldu, gitti. Buzdağının altına inilmesi bir yana üstü bile tam anlaşılamadı. Yine Küre operasyonu saunanın dört duvarı arasında buharlaştı. Bağlantılarının üzerinde pek durulmadı, daha çok ‘fuhuş operasyonu’ olarak görüldü.
Ümraniye’nin ardından bir başka operasyon kamuoyuna yansıdı. Derneğin adı; Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi... İsim neler çağrıştırmıyor ki. Mücadele, savaş... Peki kiminle? Herhalde siyasi düşünceleri, dar ideolojik kalıpları dışında kalan herkesle... Bu derneğe güvenlik birimleri operasyon yaptı. 18 kişi emniyetteki sorgulamalarının ardından dün mahkemeye sevk edildiler. 12’si tutuklandı. Aralarında dernek başkanı da var. Ele geçen silahlar arasında el bombası da var.
Neyle suçlandıklarına bir bakar mısınız: Yağma, ihaleye fesat karıştırma, zimmet, dolandırıcılık, tarihî eser kaçakçılığı, yasadışı yardım toplama... Ve devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye yönelik provokatif eylemler düzenlemek. Ne kadar ağır bir iddia. Bu nasıl vatansever örgüt? Kime karşı güç ve kuvvet birliği yaptıkları da anlaşılıyor. Bu tip her oluşumda olduğu gibi burada da iddiaya göre devletin içinde bazı uzantıları var. Bundan sonra söz yargının.
Daha kaç tane çete var, sayısını bilen yok. Dün konuyla ilgili birine sordum, söylediklerine inanamadım, Ümraniye benzeri çete sayısını yüzlü rakamlarla ifade etti. Bu şartlarda çetelerin birinci öncelikli tehdit olduğu ve bir devlet sorununa dönüştüğü ortada... Üzerine sadece siyasi iradenin gitmesi yeterli değil. Sağlam devlet politikası gerekiyor. İçerideki uzantılarının temizlenmesi için topyekün mücadele elzem.
Seçime giderken çetelerle mücadeleye ilişkin siyasi partilerin dişe dokunur vaadi bulunmadığını söylemek lazım. Belli kesimler Susurluk ağının içinde bir eski ülkücü bulunduğu için ‘eski hesapların’ dürtüsüyle üzerine gitti. Susurluk’un günümüzdeki versiyonları konusunda ise siyaset ile medya benzer duyarlılığı ve kararlılığı sergilemekten uzak görüntü içinde... Eğer Türkiye çeteleri çökertemezse, korkarım bir gün çeteler devleti çökertecek.
Zaman, 4.7.2007
|