‘İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduya 13 Haziran’da yapılan baskında 28 el bombası, TNT kalıpları ve fünyeler bulunmuştu.
Patlayıcı maddelerin emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a ait olduğu belirlenmişti. Oktay Yıldırım’ın, Danıştay Saldırısı’nda adı geçen emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ile arkadaş olduğu ortaya çıkmıştı. Muzaffer Tekin tutuklanmıştı. Patlayıcıların, Cumhuriyet gazetesine atılanlarla aynı olduğu ortaya çıkmıştı.
Muzaffer Tekin sorgusunda, baskında ele geçirilen dokümanların başında yer alan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni emekli Binbaşı Fikret Emek’ten aldığını söyledi. Bunun üzerine Fikret Emek ile bağlantılı Ankara ve Eskişehir’deki 3 eve önceki gece eş zamanlı baskın düzenlendi. Fikret Emek’in annesine ait olan Eskişehir’deki evde çok sayıda patlayıcı madde ve silah ile karşılaşıldı. Aynı evde yakalanan emekli Binbaşı Fikret Emek gözaltına alınarak İstanbul’a gönderildi.” Posta gazetesi-Eyüp Kelebek/DHA
Ümraniye’deki gecekondu baskınının akabinde tutuklananlarla ilgili YAYIN YASAĞI getirildi biliyorsunuz: ÇOK KOCAMAN KOCAMAN NEDENLERLE.
Ama Danıştay Baskını’na ismi karıştı diye esefinden (kendi) kendini, kalbinden bıçakla(n)mış olarak bir hastane kapısına bıraktırmış bulunan Muzaffer Tekin’in (yani bu Ümraniye Ekibi’nin) dosyası da, Danıştay Baskını dosyasıyla birlikte değerlendirilecek.
Böyle bir karar alındı.
Oysa, “Hatırlar mısın bilmem; aylar geçti üstünden”- O baskını gerçekleştiren Alparslan Arslan TÜRBAN YÜZÜNDEN yaptığını söylemişti baskını. Yani çok dinine imanına bağlı bir avukattı; Danıştay Kararları’nı türbana dair içine sindiremiyordu. Gidip bir üyeyi öldürmüş, birkaçını yaralamıştı.
Kız kardeşleri türbanlıydı; müfettiş olan babası filan ‘gururluydu’: Mahkeme giriş çıkışlarında oğullarının ne denli ‘haklı’ ve ‘cefakâr’ olduğuna dair sloganlar haykırıyorlardı. Arabasına da (hemen bulunması için) bir Vakit gazetesi yerleştirilmişti.
Bu iğrenç suikastle ilgili verilmek istenen mesaj (anlaşılan) şuydu: “Bu ‘irtica yanlıları’ gider, Danıştay’ı da basar, böyle fanatikçe/kanlı eylemleriyle memleketimizin huzuruyla oynarlar. Aman dikkat laikçiler: Bilelim. Bilenelim.”
Sonra Alparslan Arslan ‘meczup’ ayaklarına yattı. Habire akıl sağlığı kontrolleri talep etti, muhtelif olaylar çıkarttı mahkemesinde.
Ama Muzaffer Tekin’le olsun, onun hempalarıyla olsun yakınlığı ortaya çıkmıştı. HİÇBİR ŞEY YAPILMADI.
Muhtelif Mahkeme Baskınları’nda ve Kuvvai Milliye Göstermeleri’nde dikkat çekmiş bulunan bu ‘yakınlar’ Ümraniye akabinde ele geçirilen mühimmatlarıyla/ilişkileriyle nasıl da vatanımız milletimiz için tehlikeli ‘yapılanmalar’ içinde olduklarını, ağzımıza/yüzümüze dayayıncaya kadar.
Veli Küçük’le de fotoğraflanan Bu Şahıslar, diyelim hep birlikte Hrant Dink’in mahkemelerini basmaktaydılar. Zaten Ümraniye’deki el bombalarının Cumhuriyet gazetesine atılanlarla ‘aynı cins’ olduğu saptandı.
Bu kişiler/bu bağlantılar/bu Suikast Timleri peki Hrant Dink davasına bağlanamaz mı? Bağlanmayacak mı?
En son Eskişehir’de ANNESİNİN EVİNE böylesi 1 mühimmatı yığmış bulunan Binbaşı Fikret Emek’le birlikte rütbeler binbaşıya kadar yükseldi. Ele geçirilenler, Türk Ordusu’na aitler.
Her yakalanan emekli/malulen emekli/Özel Harpçi vs. haykırıveriyor: “Bunlar Türk Ordusu’nu yıpratmaya yönelik komplolar!” diye. Temize çıkmak istiyorlar!
Peki, Türk Ordusu’nun bunca baskın/bunca rütbe/bunca askerin isminin karıştığı olaylara dair bize hiçbir açıklaması olmayacak mı? Yakalanınca Türk Ordusu’nun adını ağzından düşürmeyen Bu Masumların kim olduklarına, bunca askeri teçhizatı NASIL ve NERDEN elde ettiklerine dair ufacıcık bir açıklama? Bir projeksiyon, utkularının ne olduğuna dair?
Yoksa Türk Ordusu, ‘İçinde Bulunduğumuz Bu Zor Günlerde’ ve ‘Ülkemizin Mevcut Çetin Koşullarında’ böylesine yüzbaşı/ binbaşı/astsubay/Özel Harpçi emeklilerinin muhtelif evlere yaptıkları depolamalarla uğraşamayacak kadar meşgul, mühim ve tepelerde midir? Ya da askeriyeden ‘emeklilerin’ ne haltlar karıştırdığı, Ordumuz’un ‘Özel Hayatın Özelliğine Maksimum Saygı İlkesi’ gereğince, onların çok çok hassas kırmızı çizgiler prensibiyle-
Yani alakadar etmiyor mu, etmez mi ordumuzu besbelli Türkiye’yi ‘karıştırmayı’ kafaya koymuş/planlı programlı/silahlı külahlı/’sivil’ örgütlü/mörgütlü bu asker emeklilerinin, herrr fena taşın altından çıkıyor olma halleri/durumları?
Danıştay Saldırısı, Cumhuriyet gazetesi bombalanması, bu evlerde ele geçirilen mühimmat ve onların sahipleri, birbirlerine haraşolandı.
Peki Hrant Dink’i öldürenler: 3 kişi. Bir: Çocuk Katil O. Bir de: 2 ağbi. Başkaları yok mu yani? Başkalarının işin içinde olmaması imkân dahilinde mi? Üstü yorganlanmaya çalışılan Hrant Dink Suikasti’yle devam edelim yarın bari.
2 Temmuz Pazartesi günü, duruşmaya lütfen. Sabah dokuz buçuk. Beşiktaş Eski DGM’de görülüyor (tam da görülemeyen) Hrant Dink Duruşması.
Radikal, 30 Haziran 2007
|