WASHINGTON - Hudson Enstitüsü dosyası maalesef henüz kapanmadı. İş Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tutarsız açıklaması sonucunda daha da seviyesiz bir hâl aldı. Koskoca Genelkurmay neredeyse ‘kişiye özel’ bir muhtıra verdi. Oysa söz konusu gazetecinin bütün suçu işini sağlam ve dürüstçe yapmak. Yasemin Çongar’ı hedef alan açıklamada neler dedi Genelkurmay bir göz atalım. Önce toplantı konusundaki genel ifadelere bakalım.
“Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüd Merkezi (SAREM) Başkanı, diğer ülkelerdeki benzerlerinin yaptığı gibi bazı düşünce kuruluşlarının yapısı ve çalışma yöntemleriyle ilgili bilgi alışverişinde bulunmak amaçlı olarak, çok daha önceden planlı bir ziyaret çerçevesinde 11-16 Haziran 2007 tarihleri arasında ABD’de bulunmuştur.
Bu ülkedeki beş ayrı düşünce kuruluşunu ziyaret kapsamında, anılan düşünce kuruluşu da ziyaret edilmiştir. Ancak bu ziyaret kesinlikle yapılan toplantı ile ilgili değildir.”
“SAREM heyetinin ABD’ye yapacağı ziyaret kapsamında diğer düşünce kuruluşlarıyla olduğu gibi bu kuruluşla da temas kurularak genel anlamda ziyaret programı üzerinde mutabakat sağlanmış, ancak hiçbir şekilde söz konusu toplantı için, senaryoyu da içeren bir davet alınmamıştır. Ayrıca anılan toplantıda bir Kürt grubun liderinin oğlunun da bulunması tamamen bir tesadüf olup, SAREM Heyetinin bu kişiyle hiçbir şekilde teması olmamıştır. Vaşington Silahlı Kuvvetler Ataşesi, yapılan toplantıya şifahi bir şekilde davet edilmiştir. Ataşeliğe toplantı öncesi senaryo ile hiçbir bilgi ve belge verilmemiştir. Ataşe bu toplantıya Genelkurmay Başkanlığının izni ile katılmıştır.”
SAREM’in ziyaretleri
Evet doğru SAREM’in Washington ziyareti sadece bu toplantı için değildi. Fakat Hudson Enstitüsü toplantısı herhalde bu Washington ziyaretinde ayrıcalıklı bir yere sahipti. Zira SAREM diğer ziyaret edilen düşünce kuruluşlarında saatler süren bir konferansa katılmadı. Ayrıca Hudson’da yapılan toplantı SAREM’in katılacak olmasıyla anlam kazanan bir toplantı. Hudson Enstitüsü bu toplantıya katılanlara davet mektubu yollarken SAREM katılımını özellikle belirtiliyor ve bu nedenle toplantı daha cazip hale geliyor.
Oysa Genelkurmay’ın açıklamasında sanki Hudson Enstitüsü’ne sadece basit bir ziyaret yapılmış gibi bir ifade var.
İşin aslına bakarsak ortada son derece hassas konulu bir konferans var. Zeyno Baran’ın katılımcılara yolladığı davetiye mektubu bu konferansa SAREM başkanıyla heyetinin katılımını özellikle belirtiliyor. Sonuçta Zeyno Baran bu resmi katılımı haklı olarak ön plana çıkarıyor. Eğer Genelkurmay ve SAREM aksini düşünüyorsa ve bu tür hassas konulu bir toplantıya katılma niyetleri yokken katılmış iseler kendilerini Hudson ve Zeyno Baran tarafından kullanılmış hissetmeliler.
Gene yukarıdaki açıklamada Genelkurmay Başkanlığı, ‘bir Kürt grubun liderinin oğlunun’ toplantıda hazır bulunuşunun ‘tesadüf’ olduğunu bildirdi. ‘Bir Kürt grubunun oğlu’ şeklinde kullanılan ifade aslında Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimi Temsilcisi Kubat Talabani’yi belirtmek için kullanılan küçümseyici bir formül. Kubat Talabani aynı zamanda Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin oğlu. Yani resmi ve özel kimliği, ‘bir Kürt grubunun liderinin oğlu’ olmaktan öteye gidiyor. Kullandığı dile genelde çok özen gösteren Genelkurmay burada Irak Kürtlerini nasıl küçük gördüğünün ipuçlarını da vermiş oluyor böylece.
Ciddî bir kuruluş
Gelelim “tesadüf” konusuna. Washington’daki kaliteli düşünce kuruluşlarını dünyadaki ve gene bu şehirdeki bazı ikinci sınıf think-tank’lardan ayıran konu ciddiyettir. Önemli düşünce kuruluşları davetliler listesine ve davetiye metnine son derece özen gösterir. Davetler şifahen yapılmaz, yazılı olarak yollanır. Toplantı konusu açık olarak davetiyede belirtilir. Hele toplantıya resmi katılım olacaksa ve bir senaryo tartışması olacaksa bu konu detayarıyla önceden katılımcılara davetiye mektubunda bildirilir.
Nasıl olur da Hudson Enstitüsü, SAREM ve askeri ataşeliğe resmi toplantı davetiyesi ve davetliler listesi göndermez? Akıl almıyor. Ciddi bir toplantıda hele SAREM ve Türk askeri ataşeliği gibi saygın ve ciddi kurumların katılacağı bir toplantıda işler genelde tesadüflere bırakılmaz. Ayrıca, savunma ataşeliğimizin, daha önce burada, Genelkurmay yetkililerinin katıldığı toplantıların davetli listesi ve formatından baştan haberdar olmakla kalmayıp, bunların belirlenmesine müdahil olduğu da düşünce kuruluşlarında bilinen bir gerçek.
‘Tesadüf’ kabul edilebilir mi?
Fehmi Koru’nun da ifade ettiği gibi: “Herhangi bir konuda ‘tesadüf’ olabileceğine inanmaya başladığınızda, başka ayrıntıları da ‘tesadüf’ kabul edebilirsiniz. Toplantının Hudson’da yapılması, SAREM heyetinin toplantı günü Washington’da ve Hudson binasında bulunması, davet mektubunda ‘SAREM’den üst düzey subayların hazır bulunacağı’ notunun yer alması... Bunların hepsi ‘tesadüf’ olarak karşınıza çıkar...”
Şimdi gelelim Genelkurmayın açıklamasının ‘tesadüf’ eseri olmayan tarafına. Şöyle diyor açıklama:
“Önemli bir gazetenin ABD muhabirliğini yapan ve bu konuda yeterli tecrübesi olması gereken bir muhabirin bu olayı saptırır tarzda haberler yapması, TV kanallarında yanlış yorumlarda bulunması maksatlı bir girişim olarak görülmüştür... Toplantıyı gündeme taşıyan basın mensubu tarafından iddia edilen: ‘Türkiye’ye teslim edilmesi düşünülen teröristlerle ilgili haber’ tamamen hayal ürünü olup, yalanı yalanla örtme ve hedef saptırarak kurumları karalama amacını taşımaktadır. O nedenle bu konu, söz konusu gazetecinin açıklık getirmesi gereken bir husus olarak görülmektedir.”
Yasemin Çongar ne ‘yalanlar’ söylemiş, ne ‘hayaller’ kurmuş, hangi kurumları ‘karalamış’ bir bakalım. Yasemin Çongar sonuç olarak SAREM, Washington Askeri ateşeliği, ABD dışişleri ve savunma bakanlığı görevlileri, bazı analizciler, ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti Washington Temsilcisi Kubat Talabani’nin katıldığı ‘garip senaryolu’ bir toplantının detaylı haberini yapmış.
Bu toplantının resmi davetiyesini bulmuş ve bu toplantıya katılan üç kişiyle detaylı konuşmuş.Haberini Zeyno Baran’la da temasa geçerek hazırlamış. Zeyno Baran bu haberi yalanlamamış.
Tesbitler
Haberinde aşağıdaki tespitleri toplantıya katılan üç kişi de konfirme etmiş. Neymiş bu tespitler?
1) ABD’li katılımcılar, toplantıya gelirken, hem üzerinde konuşacakları senaryonun ayrıntılarını, hem de bu senaryoyu SAREM’den üst rütbeli subayların katılımıyla konuşacaklarını biliyorlarmış.
2) Davetiye mektubu senaryo ve resmi katılımcılar konusunda detaylı bilgi içeriyor. (Nedense bu davetiye, senaryo, ve katılım listesinden bir tek SAREM ve bizim askeri ataşeliğimiz bihaber. Pek profesyonelce değil bu durum.)
3) Toplantıda Hudson’da çalışan bir Türk analist, “PKK’ya şimdi yapılacak bir operasyon AK Parti’ye yarar, zamansız olur” ifadesi kullanıyor ve resmi Türk heyetinden aksi yönde bir tepki gelmiyor.
Bu toplantıya katılan ve benim de konuştuğum iki kişi bütün bu tespitleri onaylıyor. Şimdi kendi duyduklarımıza, gördüklerimize ve işini profesyonelce yapan Yasemin Çongar’a mı inanalım, yoksa TSK’nın ‘tesadüflerine’ ve ‘karalamasına’mı? Karar vermek çok zor değil.
Dr. Ömer TAŞPINAR
Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü
Radikal, 25 Haziran 2007
|