ÖSS’ye yaklaşırken gençlere bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Öncelikle ÖSS sadece sınava kadar kazanılan bilgilerin test edilmesidir. Yani ekilenin biçildiği bir hasat zamanıdır. Öğrenciler, bu sınavı kazanırlarsa kariyer gelişimlerinin ilk adımını atmış olacaklardır. Ancak bu sınav, kazanamayan öğrencilerin kariyer fırsatını kaçırmış olacağı ve telâfisi mümkün olmayan bir sınav değildir. Ayrıca bu sınav bir karakter ve insanın değerini ölçen bir mihenk taşı da değildir.
Bu sınav, bütün eleştirilere rağmen, büyük oranda bilenle bilmeyeni ayırt eden bir sınavdır. O halde şöyle bir yargıya varabiliriz: Bu sınava hazırlık yapmayanların heyecanlanmalarına hiç gerek yok. Zira, nasıl ki boş çuval ayakta durmaz; aynen öyle de gerekli tedbirleri almayanların bu sınavdan hiçbir beklentisi olmamalıdır. Bu sınavın şans unsuru, yok denecek kadar azdır. Bu kesim bizim konumuzun dışındadır. Bunlar için söylenecek bir sözümüz yok. Bizim konumuz çalışmış, bütün tedbirlerini almış ve sonucunu Allah’tan uman öğrencilerle ilgilidir. Bu kesimin “bilgi-heyecan” ikileminde üç kategorisi bulunmaktadır:
• İyi hazırlandığı halde, panik atak ve endişe sendromu yaşayan “ifrat kategorisi”,
• Yine iyi hazırlandıkları halde, kendilerine aşırı güven besleyen ve hiç heyecan taşımayan narsist karakterli “tefrit kategorisi”,
• Son olarak iyi hazırlandıktan sonra “havf ve reca” arasında; yani ümit ile korku arasında bulunan “vasat kategorisi”…
Yukarıda sayılan kategorilerin içinde en iyisi şüphesiz sonuncusudur. Yani insan iki uç nokta olan ifrat ve tefrit bataklığından uzak durmalıdır. Aşırı heyecan insanı “panik atak sendromu” ile yüz yüze getirdiği halde; narsist bir halet-i ruhiye içinde olan tefrit kategorisinde olanlar, heyecandan uzak oldukları için ciddiyetten uzak olurlar. Dolayısıyla esas alınması gereken üçüncü kategoridir. Bu kategoride olanlar şu yolu izlerler: “Ellerinden gelen tüm tedbirleri alırlar, duâ ile Allah’a yönelirler ve O’ndan hayırlısını isterler. Vasat düzeyde heyecan içindedirler. Zira bu sınav onlar için kendisini deneme fırsatıdır. Bu fırsatı kaçırmamak için heyecanla bu günü beklerler. Tüm evraklarını hazır ederler. Sınava odaklanırlar. Konsantrasyonlarını bozacak agresif kişilerden uzak dururlar, esprili kişilerle bağlantı kurarlar. Kapalı yerlerden ziyade açık ve iç açıcı yerleri tercih ederler.”
Bütün bu tavsiyelerin yanında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arif Verimli’nin aşağıdaki tavsiyelerine özenle uymaya çalışmalısınız:
"Sınavda yanınızda glikoz ihtiva eden yumuşak ve renkli şekerlerden bulundurabilirsiniz. Bir başkasının tavsiyesiyle sınavdan önce daha rahat uyumak için sakinleştirici veya uyku getirici bir ilâç asla kullanmayın. Zekâ arttırdığı iddia edilen yiyecekleri son bir hafta yemekle zekâ artmaz. Dikkat açtığını öne sürdüğünüz ilâçları talep etmeyin. Bu yaklaşım bağımlılığın ilk aşamasıdır. Sorunlarınızı ilâçla çözmeye çalışmayın, çok ihtiyacınız varsa mutlaka bir doktora danışın. İyi bir kahvaltı yapın. Başkalarına değil, sadece kendinize konsantre olun. Sınava giderken ses çıkaran kolye, bilezik, kemer takmayın, topuklu ayakkabı giyinmeyin, dikkat çekici giyinmeyin. Beli açık tişört giymeyin. Anneler babalar, okunmuş su, muska gibi mistik inanışları yapacak olsanız bile çocuklarınız bilmesin. Çocuğun obsesyonlarını tetiklemeyin. Sınav gözetmenleri, sakın çocuklara yakınlık göstermek için bile olsa sınavda herhangi bir öğrenciye elle dokunmayın, fiziksel temas etmeyin. Çünkü aşırı titizlik takıntısı olan bir çocuk, bu hareketinize takılabilir ve konsantrasyonu kaybolur. Bazı öğrencilerde başağrısı oluşturabilecek ve migren tetikleyecek parfüm sürmeyin."
Başarı dileklerimle.
|