Günlerdir cami avlularında, cenaze başlarında yapılanlara bakıyorum.
Günlerdir, küçük siyasetleri, biçare amaçları için şehit cenazelerini bile istismar edecek kadar alçalmış ruhlara bakıyorum.
Elbette şehit anasını, babasını, kardeşini kastetmiyorum.
Elbette içi gerçekten yanan, çocuğu şehit olmuş veya olacak olan analara demiyorum.
Ben o şehit cenazesi başında küfürlerden medet umanları kastediyorum.
Ve içimden haykırmak geliyor.
Olmaz, diyorum.
“Olmaz, bayrağa sarılı o tabutun başında siyaset olmaz.”
O tabuttan siyasi rant çıkmaz.
Çıkmamalıdır.
Ay yıldıza sarılmış tabutun tahtasından, siyasi mania imal edilemez.
Onun üzerinde engelli koşu olmaz.
Günlerdir haykırıyorum.
Tabut başında siyaset bölücülüktür.
PKK’nınkinden daha büyük bölücülüktür.
Hükümette ister AKP, ister CHP, ister İşçi Partisi, ister MHP olsun...
Kim olursa olsun tabut siyaseti bölücülüktür.
Bunu yapan, dün oy verdiğim parti de olsa, yarın oy vereceğim parti de olsa hiç fark etmez.
(...)
Cepheden dönen her tabutun vasiyetinde şu yazar:
“Benim ruhum Türk milletine emanettir.”
O tabutun başında birlikte ağlamalıyızdır.
Cami avlusunda veya köşelerinde, o tabutu siyaset kürsüsüne çevirmek isteyenlere birlikte karşı çıkmalı, birlikte haykırmalıyızdır:
“Kardeşim musalla taşı seçim kürsüsü değildir...”
Hürriyet, 13.6.2007
|