Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, demokrasinin belli ölçüde uzlaşmayı ve diyaloğu gerekli kıldığının unutulmaması gerektiğini belirterek, çoğulcu demokrasinin temelini oluşturan ifade özgürlüğünün de ülkenin en sıkıcı ve karmaşık sorunlarını bile şiddete başvurmaksızın diyalog yoluyla çözümleme imkanı sunduğunu kaydetti.
Tuğcu, Anayasa Mahkemesi’nin 45. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Sheraton Oteli’nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, insan hakları kavramına değinerek, bu kavramının göreceli olarak belirsiz olduğunu, insan haklarının sadece bir kıtanın veya medeniyetin patentli ürünleri değil, insanlık ağacının ortak meyveleri olduğunu kaydetti.
Tuğcu, ‘’İnsan haklarının korunmasında ön saflar da yer alan anayasa mahkemeleri veya anayasal denetim yapan diğer mahkemeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ve diğer uluslararası mahkemelerin de bir çok kararında belirtildiği gibi, insan hakları ihlallerini önlemede ve tazmin etmede uluslararası mahkemelere nazaran daha iyi konumdadırlar’’ dedi.
Türkiye’de insan hakları konusuna da değinen Tuğcu, Anayasa Mahkemesi’nin ilk kez 2 Mart 2007’de siyasi parti kapatma davalarında AİHM’in verdiği ihlal kararlarının yargılamanın yenilenmesi nedeni olduğuna karar vererek, bu yönde yapılan başvuruları kabul ettiğini ifade etti. Tuğcu, yeniden inceleme sonunda mahkemenin ne yönde karar vereceğinin henüz bilinmediğini, ancak verilen kararın bir dönüm noktası olduğunu vurguladı.
Tülay Tuğcu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de atıfta bulunarak, Türkiye’nin bu sözleşme ve ilgili protokolleri kabul ettiğini, mevzuatını AB ile uyum kapsamında elden geçirdiğini anlattı.
Konuşmasının son kısmında gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Tuğcu, yıllardır yargının sorunlarının dile getirildiğini, ancak bunlarda bir değişiklik olmadığını belirtti. Tuğcu, ‘’Aslında yargının sorunları sadece yargının değil, hukuk devleti anlayışının ve yargı bağımsızlığının sorunu olduğunun kamuoyu ve siyasi iktidarlar tarafından algılanıp giderilmesi için çaba gösterilmediği sürece daha bir çok kez konuşmak zorunla kalacağımızı düşünüyorum’’ diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere de değinen Tuğcu, seçimlerin ifade özgürlüğünün özel bir görünümü olduğunu ifade etti. Tuğcu, düşünce özgürlüğünün, bireyin entelektüel gelişiminin olduğu kadar demokratik toplum ve siyasal yaşamın varlık nedeni olduğunu kabul etmenin zorunluk olduğunu kaydetti. Tuğcu, “Bununla birlikte demokrasinin belli ölçülerde uzlaşmayı ve diyaloğu gerekli kıldığını da unutmamalıyız. Çoğulcu demokrasinin temeli, ifade özgürlüğüdür. Bu özgürlük, demokrasilerde, ülkenin en sıkıcı ve karmaşık sorunlarını bile şiddete başvurmaksızın diyalog yoluyla çözümleme imkanını sunmaktadır. Bu imkanın iyi kullanılması durumunda farklılıkların bir arada yaşatılması ve sorunların barışçıl yollarla halledilmesi kolaylaşacaktır’’ diye konuştu.
AB TÜRKİYE’NİN 150 YILLIK PROJESİ
Tuğcu, konuşmasında Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye ilişkilerine de dikkati çekerek, Avrupa ile entegre olmanın, Tanzimat Fermanı esas alınırsa, Türkiye’nin 150 yıllık projesi olduğunu ifade etti. Türk hukukçuların AB sürecine ve bu sürecin gereklerine ilgisiz kalmasının düşünülemeyeceğini belirten Tuğcu, tam aksine, hukukçuların bu sürecin yakından takipçisi olması, ulusal mevzuatı bu doğrultuda yeniden gözden geçirmesi, hakimlerin ve diğer hukukçuların bu sürecin sonuçlarına hazırlanmak zorunda olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin AB müktesebatını iç hukukuna aktarmak için, son 15 yılda başka hiçbir Avrupa ülkesinin gerçekleştirmediği büyük hukuk reformlarına giriştiğini ve başarıyla çıktığını belirterek, ‘’Dolayısıyla, günlük yaşamda ve mevzuatımızda adı konulmamış olsa da göreceli bir entegrasyonun gerçekleştiğini düşünüyorum’’ diye konuştu.
|