Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sağlık

Vesvese hastalığı (obsesyon)

Obsesyonlar (takıntılar), irade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden veya sıkıntı veren, bilinçli bir çaba ile kovulamayan yineleyici düşüncelerdir. Kompulsiyonlar (zorlantılar) ise çoğu kez obsesif düşünceleri kovma veya bu düşüncelerin verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan ve istemeden yinelenen hareketlerdir. Ocağı ya da evinin kapısını kapatıp kapatmadığından emin olamayan (obsesyon) bir kişinin, tekrar tekrar kapıyı, ocağı kontrol etmesi gibi davranışlardır. Bu iki durumun birlikte yaşanmasına “obsesif kompulsif bozukluk” (OKB) denir. OKB’nin 1980’li yıllara değin oldukça seyrek görülen bir hastalık olduğuna inanılırdı. Ancak, günümüzde bu bozukluk toplumda sık görülen psikiyatrik hastalıklar arasında yer almaktadır. Çeşitli araştırmalarda, hayat boyu görülme sıklığının % 2-3 olduğu bildirilmiştir. Ayrıca, obsesif-kompulsif belirtiler bir çok insanın hayatını önemli ölçüde etkilemektedir. Şimdi bu hastalığın çok yönlerinden, en çok karşılaşılan beş tanesinden ve çarelerinden bahsedelim. Fakat bu hafta bize ayrılan kısma sadece iki tanesini sığdırabiliriz. Kalan üçünden de haftaya bahsedelim inşaallah.

1. İstemediğimiz halde hayalimize gelen ve bundan çok rahatsızlık duyduğumuz düşünceler: Evet, hepimizin hayaline böyle istemediğimiz düşünceler gelmiştir. Bundan rahatsız oluruz. Ancak bu her zaman hastalığa dönüşmez. Onun hastalığa dönüşmesi şu şekilde olur; kişi bu düşünceden kalben rahatsız olduğundan, ondan kurtulmak için onunla zihnen savaşmaya ya da diğer bir tabirle onunla meşgul olmaya başlar. Niçin bu tip kötü düşünceleri düşünüyorum deyip kendini suçlamaya başlar. Bu süreç bir süre devam ederse artık o düşünceler eskisine nazaran daha sık zihnine gelmeye başlar. Yani obsesyona dönüşür. Bir süre sonra da bu obsesyonlardan kurtulmak için yineleyici hareketler yapmaya yani kompülsif bozukluğa dönüşür. Tabi iş bu safhaya gelmeden tedbirini almamız gerekir. Bunun çaresi ise şudur: O hatırımıza gelen düşünceler fiiliyata ya da söze geçmemiş düşüncelerdir. Yani bu olaylar tamamen hayal aşamasındadır. Ve bir şeyin hayalden geçmesi, mahiyeti ne olursa olsun, sorumluluk gerektirmez. Çünkü o düşünce henüz akıl süzgecinden geçirilip tasdik edilmemiş ve davranışa dönüştürülmemiştir. Bizler ise kalben inandıklarımızdan, aklen tasdik ettiklerimizden ve davranışa dönüştürdüklerimizden sorumluyuz. Bununla beraber hayalden geçen o çirkin düşünceler bizim kalbimizden çıkan düşünceler değildir. Bunlardan kalben rahatsızlık duymamız bunun ispatıdır. Onların kaynağı lümme-i şeytani diye tabir edilen kalbe yakın bir noktada bulunan şeytana ait sözler ya da fısıltılardır.

Bütün bunları bilmek, o tip düşünceler geldiğinde hemen uyanmamıza sebep olacak ve onunla gereksiz meşgul olmayı bırakacağız. Bu da zamanla o düşüncelerin daha az sıklıkla gelmesine sebep olacak. Hiçbir zaman sıfıra inmeyecek ama artık bizi rahatsız da edemeyecek.

2. İkinci kısım insanın zihinsel süreci ile alâkalıdır: İnsanda bir davranış ortaya çıkmadan önce, ya da bir fikir aklen tasdik edilmeden önce, veyahut kalben bir şeye inanılmadan önce bazı zihinsel süreçler işler. Bu aşamalar sırasıyla tahayyül ( hayal etmek), tasavvur (zihinde olayı ya da düşünceyi şekillendirmek), taakkul ( o düşünceyi akıl ve mantık süzgecinden geçirmek) ve son aşama ise o düşünceyi aklen tasdik etmek veya kalben inanmak ya da fiile dönüştürmektir. Buna bir örnek vererek akılda kalıcı hale getirmeye çalışalım. Mesela günün bir anında kan şekerimiz düştü ve bu bize kendini açlık olarak hissettirdi. Bu açlık hissi o an ilk hayale gelmiştir. Sonra hayal açlığın giderilmesi için gereken tasvirleri, şekillendirmeleri yapar. Yemekle ilgili şeyler düşünür. O an canı istediği yemekleri gözünün önüne getirir vesaire. Daha sonra bu fikir mantık süzgecinden geçmek ve gerçeğe yaklaştırılmak için akla uğrar. Orada günün şartları değerlendirilir. Vakit değerlendirilmesi yapılır. Maddi imkanlar göz önünde bulundurulur. Akıl, eğer şartların uygun olduğuna karar vermişse bu düşünce fiile geçer. Yok eğer şartların müsait olmadığına karar vermişse bu davranışı yine kendisinin belirlediği uygun bir vakte erteler. Bu süreç her an zihnimizde işler fakat düşüncenin mahiyetine göre kısa sürede sonuçlanabilir veya inanç gibi bazı meselelerin tasdiki yıllarca sürebilir. Bu konunun vesvese ile alakası şudur. Meselâ biz ulvî, yüksek mânâlı şeyleri düşünüyoruz veya ayat-ı İlâhiye’yi tefekkür ediyoruz. O sırada ya bedeni bir hastalıktan kaynaklanan ya da bir ihtiyaçtan kaynaklanan uyarıcı bir his hayalimize geldi. Bu örnekte küçük abdest ihtiyacı (bevl) hissimize dokunuyor ve hayalimizi uyarıyor olsun. Aynen yukarıdaki zihinsel süreçler işleyecek ve o ihtiyacın görülmesi için gereken şekillendirmeler yapılacaktır. O sırada ayetleri tefekkür ettiğimizden ve onlar da zihinde aynı yolu kullandıklarından (tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik yolu) hayal ve tasvir aşamasında az önceki ihtiyaçtan doğan tasvir ve görüntülerin yanlarından geçecekler. Bu durumda kişi, o süfli tasvirlerin yüksek mânâlara bulaştığını zannedecek ve eyvah deyip kalbini bozulmuş zannedecek ve zarar edecek. Bu yaranın ilâcı ise şudur: Böyle bir durum kendi irademizle gerçekleştirdiğimiz bir durum değildir. Bu tamamen yukarıda da anlatıldığı gibi zihinsel işleyiş sürecimizle ilgili bir durumdur ve bunun önüne geçemeyiz ve geçmemiz de gerekmiyor. Çünkü o suretler çirkin ve rezil ise, ortalarından geçen manalar münezzeh ve temiz ise birbirlerine bulaşmazlar ve bize zararı yoktur. Asıl zarar, onları zihinden uzaklaştırmak amacıyla dikkati oraya yönlendirmek veya bundan zarar gördüğünü zannedip boş yere üzüntüye kapılmaktır. Sonuç olarak dikkatimizi o yöne yöneltmemek, belki bunu fark ettiğimiz an hemen tefekkürümüze geri dönmek bizi bunun zararından korur. Şayet bedeni ihtiyaç şiddetle hissimize dokunuyorsa belki o ihtiyacı görüp sonra devam etmek de uygun olabilir.

Dr. Selçuk CANSIZ

18.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Tiroid, tiroid hormonları, sentezi, etkileri

  Kemik erimesi

  22. deva

  Vesvese hastalığı (obsesyon)


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004