Merkezi Strasbourg’da bulunan ve aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 46 devletin üye olduğu Avrupa Konseyi verilerine göre Türkiye’de 1999-2006 yılları arasındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi madde ihlâlleri raporunda en fazla ihlâl edilen maddelerin bazıları şöyle sıralandı: *Âdil yargılanma hakkı: 354, *Özgürlük ve güvenlik hakkı: 181, *Dâvânın uzunluğu: 127, *İfade özgürlüğü: 123, *İnsanlık dışı ve onur kırıcı muamele: 91, *Yetersiz inceleme: 89, *Yaşama hakkı-yaşama hakkından mahrum bırakma: 50.
Yargının siyasallaştığı tartışmaları sürerken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi en fazla “adil yargılama hakkı” maddesinin ihlâli sebebiyle mahkûm ettiği ortaya çıktı.
Merkezi Strasbourg’da bulunan ve aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 46 devletin üye olduğu Avrupa Konseyi verilerine göre, Türkiye’de 1999 – 2006 yılları arasındaki AİHM madde ihlâlleri raporunda en fazla ihlâl edilen maddelerin bazıları şöyle sıralandı:
Adil yargılanma hakkı: 354
Özgürlük ve güvenlik hakkı: 181
Dâvânın uzunluğu: 127
İfade özgürlüğü: 123
İnsanlık dışı ve onur kırıcı muamele: 91
Yetersiz inceleme: 89
Yaşama hakkı – Yaşama hakkından mahrum bırakma: 50
Söz konusu verilerin yalnızca 2006 yılındaki AİHM madde ihlallerinde de yine 93 ihlal ile “adil yargılanma hakkı” gelirken, özgürlük ve güvenlik hakkı 69, davanın uzunluğu 48 ve ifade özgürlüğünde 35 madde ihlalinin tespit edildiği açıklandı.
Verileri yorumlayan hukukçular, yargının ideolojik tartışmaların içinde yer almasının taraflı ve haksız kararların ortaya çıkmasına neden olabildiğini, hem yargı hem de siyasi çevrelerin AİHM verilerini Türkiye için uyarı anlamında algılamaları gerektiğine işaret ettiler.
Demokrasi ne ifade eder?
Bu arada Avrupa Konseyi’nin Mart bülteninde ayın yorumunu yazan Dış Politika Enstitüsü Başkanı Seyfi Taşhan, bazı ülkelerde demokrasinin hâlâ anarşinin ya da irticanın bir sembolü olarak görülmesini eleştirdi.
Avrupa Konseyi’nin 800 milyon Avrupalıyı kapsayan çatısı altındaki faaliyetinin insan hayatının kalitesinin yükseltilmesi, haysiyet ve vak’arının korunması için son derece kapsamlı çalışmaları içerdiğine dikkat çeken Taşhan, “Doğal olarak bu çalışmaların en ileri gelen konusu Konseye üye olan ülkelerde insan haklarının yaptırımlara bağlı olarak korunmasıdır. AİHM bu konuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin sağladığı hak ve özgürlüklerin sağlanmasının bekçiliğini yapmaktadır. Bu sözleşmenin temel unsuru ülkelerin belirli bir demokrasi anlayışı etrafında toplanmalarını gerektirir” dedi.
Günümüz dünyasında demokrasinin tanımında ve anlayışında bazı sıkıntılar çekildiğini ifade eden Taşhan, “Genel olarak demokrasi kelimesi özgürlük, eşitlik, çoğunluğun hükümeti, sosyal adalet gibi kavramları ifade eder. Ancak, bazı ülkelerde hâlâ demokrasi, politika suistimali ve anarşinin ya da irticanın bir sembolü olarak görülmektedir. İçinde yaşadığımız ve değerlerini savunduğumuz Avrupa Konseyi için ise demokrasi sadece bir hükümet şekli ve sosyo ekonomik yapıyı içeren bir siyasî rejimi değil aynı zamanda değerler, tavırlar ve demokratik davranışları da içerir. Demokratik bir yönetim ulusun her bir üyesinin yönetime müdahale edebilmesi imkânı ile başlar ve herkese toplumun genel menfaatine uygun olarak toplumun kaderine katılma imkânını sağlar” görüşlerine yer verdi.
|