*Bu bölgede yeni bir gerçek var. Kuzey Irak’ta fiilen bir Kürt devleti kuruldu. Kürt vatandaşlar o devlete nasıl bakıyor?
Ana kitle henüz o yapıya bakmıyor. Burada insanların yüzü İstanbul’a dönüktür. Ana kitle Türkiye’nin değişmesini, zenginleşmesini istiyor.
Ama bizim devlet politikamız durumu böyle görmüyor. Bu bölgedeki vatandaşların oraya baktığını düşündüğü için, devlet politikalarımız, Kürt devletinin zenginleşmesini ve gelişmesine kuşkuyla bakıyor. Kuzey Irak’taki Kürt devleti güçlenip zenginleşirse, bizim Kürt vatandaşlarımız o devletle birleşmek isterler mi?
Hayır. Çünkü sadece zenginleşme, o yerle birlikte hareket etmeye yetmez. Ayrıca bu varsayımın kendisi başlı başına bir sorundur. K. Irak çok zenginleşecek ama biz olduğumuz yerde kalacağız. Onların kişi başına geliri 25 bin dolara çıkarken, biz fakir kalacağız ve bizim vatandaşımız başka yere bakmasın diyeceğiz, öyle mi? Biz neden zenginleşmiyoruz da, sürekli başkasının ne yapacağına bakıyoruz? Böyle şey olur mu? Biz de zenginleşmek zorundayız. Bizim ileriye yönelik projemiz, zenginleşme amacımız yok mu?
*Var mı? Eğer varsa devlet oranın zenginleşmesinden niye endişe ediyor peki?
Siz Türkiye’de bizim korkmadığımız bir tek şey söyleyebilir misiniz? Bana statükonun korkmadığı tek bir şey söyleyin. Hayatımızı sürekli korkularla sürdüremeyiz ki. Eskiden belki böyle bir korkunun yeri vardı. Cemil Meriç, ‘Gelişmekte olan yapılarda, topluluklarda aşırıya kaçmayan yabancı düşmanlığı emniyetli bir hisardır’ derdi. Ama sürekli hisarda oturulmaz ki. Bir milletin hayatını korkular üzerinden idame ettiremeyiz. Bu sistem yetmezlik içinde. Böyle bir yarı demokratik yönetim sistemi nüfusunun yüzde 80’i köyde yaşayan fakir bir toplumu idare etmeye yetebilir ancak. Yüzde 80’i şehirli bir topluma yetmez bu sistem. Çünkü şehirli talep eder, itiraz eder. Köylüye elektrik, su gibi birkaç temel ihtiyacının karşılanması yeterken, şehirliye bunlar yetmiyor. Ayrıca biz, vatandaşı başka bir yere ihraç edemeyeceğimizi daha yeni anladık. Vatandaşla birlikte iş yapmanın yollarını bulmaya daha yeni yeni başladık.
*Peki Kürt vatandaşlarımız Türkiye’den ayrılmak istiyor mu?
Burada böyle bir sorun yok. İnsanların yüzde 90’ının böyle bir soruyla ilişkisi yok. Diyarbakır’da meşhur bir işadamı gidip K. Irak’ta bir dükkân açtı. Sonra dükkânı kapatıp geldi. Neden diye sordum? ‘Bizden elli yıl gerideler’ dedi. Alışveriş nedir, çek senet, sermaye, kârlılık nedir, bunları bilmek kolay şeyler değil. Biz kendi gücümüzü bilmiyoruz. Ama sorun insanlarda değil. Sorun, sizin devlet, benim de sistem dediğim şeyde. İnsanımızda problem yok bizim. İnsanlara katkıda bulunmanın yolu, bazen hiçbir şey yapmamaktır. Sistem yerinde dursa ve gölge etmese başka ihsan istemeyecek millet.
*K.Irak’taki Kürt devletiyle daha dostane bir ilişki kursak bu Türkiye’nin bölünmesine yol açar mı?
Ben Batman’da da görev yaptım. Ben bu bölgede insanların hayat standartlarının geliştirilmesini talep ettiğini gördüm ben. Her düşünceye açık olan yüzde 2’lik, 5’lik marjinal bir kesim her zaman olabilir ama ayrılma, ana kitlenin gündeminin dışındadır. Bakın... Burada çok güzel bir sosyal sermaye var. Geçen yıl Diyarbakır’da bütün bölgeye hitap edecek bir huzurevi açtık. Bu huzurevinde tek bir kişi yok. Kimse yaşlısını, annesini babasını, arkadaşını huzurevine vermiyor. Şimdi burayı çocuklar için kullanacağız . Böyle bir sosyal sermaye var burada. Bu sosyal yapıyı pozitifinden görüp değerlendirmek gerekmez mi?
*Güneydoğu’da yasaklarla Kürt sorununu çözmek mümkün mü?
Yasakla hiçbir sorunu çözmek mümkün değil ki, bu sorunu çözesiniz. Yasaklarla sorun çözülmez. Yasaklarla sorun gömülür, ertelenir, biriktirilir, daha sonra daha büyük bir sorun olarak önünüze tekrar çıkar. Serbestlik, özgürlük, hürriyet çözümün parçasıdır. Yasaklar ise sorunun parçasıdır. Türkiye AB projesini gerçekleştirirse , AB standartlarında ortalama bir demokrasiye sahip olursa, sorunlarının yüzde 95’ini çözer. Ondan sonra bizim de artık daha anlamlı sorunlarımız olur. Hangi sektörde çocuklarımızı eğiteceğiz, hangi sektörde uzmanlaşacağız, biz de bunları tartışırız. Bizim şu anda sorunlarımız bile az gelişmiş.
*Peki devlet, Kürt vatandaşlarına güveniyor mu?
Türk vatandaşına ne kadar güveniyorsa, o kadar güveniyor. Sorun sistemde. Sistem, vatandaşına güvenmiyor. Türk kökenlisine de güvenmiyor, Kürt kökenlisine de güvenmiyor.
*PKK, AB yolunu tıkamaya çalışıyor gibi gözüküyor. Kürt vatandaşlar PKK’nın bu politikası hakkında ne düşünüyor?
Desteklemiyor. AB’yi baltalamasını sadece çok küçük marjinal bir kesim destekliyor. Teröre verilen desteğin minimuma inmesi de zaten buradaki insanların yaklaşımını çok açık ortaya koyuyor. PKK teröre başvurdukça toplumsal tabanını kaybediyor.
*Peki Türkiye Avrupa Birliği üyesi olursa Kürt sorunu bu gelişmeden nasıl etkilenir? Sorun çözülür mü karmaşıklaşır mı?
Sorun, sorun olmaktan çıkar. İnsanların gündemleri değişir.
*Ama pek çok Kürt siyasetçi böyle düşünmüyor. AB üyeliğinin Kürt sorununu tamamıyla çözmeyeceğini söylüyor.
Onların sorunlarını çözmeyebilir. Çünkü onlar kendilerine pozisyon edinmek istiyorlar. Ama Kürt kökenli vatandaşlarımızın yüzde 90’ının sorununu çözer AB standartları. Sadece onların değil, Türkiye’nin de sorunlarını çözer. Bir konuya nereden baktığınız önemlidir. Frankfurt’tan, Paris’ten bakarsanız, Türkiye sorunlarıyla, çözümleriyle gelişmişlik seviyesiyle Avrupa’nın Güneydoğusu’dur. Konuya, İstanbul’dan, Ankara’dan bakarsanız, Diyarbakır Türkiye’nin Güneydoğusu’dur. Artık Türkiye’yi bir bütün olarak G.Doğu olmaktan çıkarmak lazım. Bu da sistem değişikliğiyle olur. Halkta bir sorun yok. Halk değişim bekliyor. Sadece beklemiyor, büyük bir güçle de destekliyor...
Radikal, 2.4.2007
|