Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 2006’yı değerlendirdiği raporunu yayınladı. raporu değerlendiren Vakıf Başkanı Yavuz Önen, “Bütün dünyada temel hak ve özgürlüklerle ilgili temel değerlerin erozyonu, Türkiye’deki insan hakları ortamını da olumsuz etkiledi” dedi.
Önen, özellikle ABD yönetiminin insan hakları ihlâllerini hatırlatarak “Şiddetin, gücün, egemen olduğu bir dünya 2006’da kendini zorla kabul ettirdi. İşkence yasağı, savaş yasağı gibi değerler aşıldı” diye konuştu.
“AB sürecinin Türkiye’deki demokratikleşenin motor gücünü oluşturduğunu söylemek gerek.” diyen Önen şu tesbitlerde bulundu: ”Ama, AB’nin noktasal bakış açısının da etkisiz ve zayıf kaldığını söylemek gerek. Müzakerelerin Kıbrıs üzerinden 8 başlıkta dondurulması, ifade özgürlüğünü tartışmak gerekirken yalnızca 301. maddeye odaklanıp tartışmayı ‘Türklüğün korunması’ üzerinden yürütmek, Vakıflar Yasası tartışmaları, hep aynı milliyetçi kesimi besledi.”
Düşünceyi ifade özgürlüğü alanında endişelerinin de çok yüksek olduğunu söyleyen Önen, “2005 yılında başlayan Ceza Yasası’ndaki (TCK) ve reformlardaki gerileme, 2006’da Terörle Mücadele Yasası (TMY) değişikliğiyle ciddî boyuta vardı” diyor. Önen,”TCK’deki pek çok maddedeki cezalar böylece ağırlaştırıldı. Terör tanımının kapsamı genişletildi. Pek çok gazeteci, yazarın TMY uyarınca yargılanmasının ve ceza almasının yolu açıldı. 2006’da 286 kişi hakkında 164 dâvânın görülmesi vahimdir” diye konuştu.
Önen, insan hakları örgütlerinin ve yöneticilerinin, milliyetçi, ırkçı yükseliş ortamında saldırıya uğradıklarını savunarak, “Gerek sanal ortamda, gerek gerçek ortamda tehdit ediliyor, saldırıya uğruyoruz. Hrant Dink de bir insan hakları savunucusuydu” dedi.
Önen’in 2006 için dikkat ektiği bir başka nokta da “şiddetin sivilleşmesi”. Önen bu konuda şunları söyledi: ”Şiddetin üniformalı olmaktan çıkıp sivilleşmesiyle karşı karşıyayız. Bu ortam emekli askerlerin yönetiminde paramiliter çeteleşmeyi besledi. İtalya’da Mussolini’nin örgütlediği çeteler modeli bu.” Hrant Dink cinayetinin de şiddetin toplumsallaştığı bu ortamın ürünü olduğunu ifade eden Önen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başka çeteler, dernek adı altında, hain listeleri yayınladı, silâh üzerine yeminler etti. Bunlar dünyadaki erozyonun Türkiye programını oluşturuyor. Türkiye’de yükselen milliyetçiliğin, ırkçılığın, şiddet örgütlenmesinin arka planında dünyadaki ortam var. Avrupa’da da benzer yükselişler var. Özellikle göçmenlere, mültecilere karşı yabancı düşmanlığı, İslamofobi yükseliyor. Güvenlik ve korkunun ön plana çıktığı dünya anlayışı, Türkiye’de de filizlendi. ‘Bölünmez bütünlük, tehdit altındayız’ tezleri de bununla birlikte yükseliyor.”
Önen, işkence vak’alarında genelde sayısal bir azalma olmasına aldanmamak gerektiğini belirterek, iz bırakmayan yöntemlerin tercih edilmeye başlamasının yanı sıra, yıl içinde TİHV’ye yapılan işkence başvurularının yaklaşık 200’ün altına düşmediğini ifade etti.
Önen işkencenin hâlâ sistematik şekilde sürdüğünü belirterek, şunları söyledi: ”İşkence sayısal olarak azaldı diye düşünüp rahatlayanlara bir uyarıdır bu. Sistem istediği zaman, istediği yerde, istediği gibi örgütlü olarak şiddet uygulayabiliyor.”
|