|
|
|
Birlik Vakfından Deniz Baykal’a dâvâ |
Birlik Vakfı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, partisinin grup toplantısında vakıf aleyhinde sözler sarf ettiği ve vakfın ‘’kişilik değerlerine saldırıda bulunduğu’’ iddiasıyla 2 bin YTL’lik manevi tazminat dâvâsı açtı.
Vakıf avukatı Canan Ölmez tarafından açılan dâvânın dilekçesinde, vakfın kuruluş amaçları ve hizmetlerine yer verildi. Dilekçede, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, 6 Mart 2007 tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, vakıf hakkında bazı iddialarda bulunduğu ve vakfın, MVM adlı bir şirket kurarak, İstanbul’da 100 milyon YTL’lik ihaleler aldığını öne sürdüğü aktarıldı.
Vakfın hiçbir şekilde şirket kurmadığı ve kurdurtmadığı savunulan dilekçede, basit bir soruşturma ve incelemeyle söz konusu şirketin kimler tarafından kurulduğunun, ortaklarının, sermayesi ve faaliyet alanının belirlenebileceği kaydedildi.
Dilekçede, Baykal’ın, konuşmasında söz konusu şirketin taşeronu tarafından İstanbul’da yapılan rögar çukuruna düşerek hayatını kaybeden Dilara Dumrul’nun ölümüyle vakfı ilişkilendirdiği ifade edilerek, bu durumun, hukuksal olarak doğru olmadığı savunuldu. Söz konusu konuşmada, vakfın ‘’kişilik değerlerine saldırıda bulunulduğu’’ iddia edilerek, Baykal’dan 2 bin YTL manevî tazminat talep edildi.
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Özkök: Ben muhtıra vermem |
Daha önce bir internet sitesi kaynak gösterilerek basında kısmen yer alan ve Örnek’in “Görevden ayrılmadan önce bilgisayardan silmiştim” diyerek bir kısmını doğruladığı notlar, bu defa Nokta dergisinde, önceki yayınlarda yer almayan konuların da anlatıldığı geniş bir içerikle yayınlandı. Notlarda, dönemin kuvvet komutanlarının, AKP iktidarına karşı darbe planı hazırlamak dahil, ne gibi faaliyet ve temaslarda bulundukları, bu amaçla Genelkurmay eski Başkanı Özkök’ü de sıkıştırdıkları, ama Özkök’ün “Ben muhtıra vermem” diyerek direndiği anlatılıyor.
Büyükanıt'a karşı kampanya
Bu çabalarda özellikle, şu anda Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı olan Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur’un aktif ve ısrarlı olduğu belirtilen notlarda, Özkök’ün “cumhuriyetçi gözükmekle birlikte dinci, AKP’li görüşü desteklediği” iddiası dile getirilirken, “Genelkurmay Başkanına onunla aynı fikirde olmadığımız mesajı verildi. O da kendisinin yalnız olduğunu anladı” ifadesi kullanılıyor. Notlarda, Org. Büyükanıt’ın da tasfiye edilmek istendiği ve Eruygur’un Büyükanıt hakkında “akıl almaz” karalama kampanyaları başlattığı belirtiliyor.
BASIN BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN
|
30.03.2007
|
|
|
Siyaset: Tek yol demokrasi |
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait günlükteki “darbe girişimi” iddiaları, siyasîlerce tepkiyle karşılandı. Ağar iddiaları, “Türkiye demokrasisi bütün bunları artık geride bıraktı. Tartışılması bile yanlış olur. Hepsi geride kaldı. Türkiye, milletinin iradesiyle, demokrasiyle yoluna devam edecektir. Demokrasi dışında Türkiye’nin bir çaresi yoktur” şeklindeki sözleriyle değerlendirdi.
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’Türkiye’deki yönetimin yanlışlıklar içinde olduğunu düşünenler varsa büyük milletimizin bunu değiştirecek gücü olduğunu da bilmeleri gerekir’’ dedi. ATO Meclis toplantısına katılan Ağar, buradan çıkışta gazetecilerin sorularını cevapladı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlükteki ‘’darbe girişimi’’ iddialarına ilişkin bir soru üzerine Ağar, şunları kaydetti:
‘’Bu konuyla bağlantılı olarak söylemiyorum. Çünkü günlüğün sahibi böyle notları olmadığını ifade etmişti. Yeni bir bilgi yok elimizde. Türkiye demokrasisi bütün bunları artık geride bıraktı. Tartışılması bile yanlış olur.
Hepsi geride kaldı. Türkiye, milletinin iradesiyle, demokrasiyle yoluna devam edecektir. Demokrasi dışında Türkiye’nin bir çaresi yoktur. Bunun dışında hiçbir çare söz konusu olamaz. Demokrasi dışında Türkiye’nin hiçbir yolu olamaz.
Hepimizin gücü, demokratik bir Türkiye’den yanadır. Türkiye’deki yönetimin yanlışlıklar içinde olduğunu düşünenler varsa büyük milletimizin bunu değiştirecek gücü olduğunu da bilmeleri gerekir. Milletimiz seçimde kullandığı oy gücüyle iktidarları değiştirir, yeni iktidarları yapar. Milletin bu yüksek iradesine inanmamız ve saygı duymamız lâzım.’’
Toptan: Darbe sözü çağdışı kaldı
TBMM Adalet Komisyonu Başkanı, AKP Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan da aynı soru üzerine, ‘’Bu sözler bile çağdışı kalmıştır. Bunların konuşulması bile bir toplum için çok kötü bir şey aslında. Avrupa Birliği üyesi olmaya çalışan bir ülkede bu tartışmaları çok geride bırakmış olmamız lâzım’’ dedi.
Toptan, bu tartışmaların cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde gündeme geldiğine dikkat çekilmesi üzerine de ‘’2004’de cumhurbaşkanlığı seçimi yoktu. Her şey Anayasa’nın çizdiği çerçeve içinde yolunda yürüyor. Türkiye daha güzel günlere gidiyor’’ karşılığını verdi.
Fırat: Bunların ortaya çıkması güzel
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat da hukuka aykırı olan bazı şeylerin zaman zaman gündeme geldiğini belirterek, ‘’Güzel olan şey, bunların ortaya çıkmasıdır. Türkiye’nin 21. yüzyıla girdiğinin farkında olmayanların planlarıdır’’ dedi.
Çetinkaya: Gündemden çoktan çıktı
AKP Genel Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya, ‘’Darbeler, ülkemizin gündeminden çoktan çıktı’’ dedi. Çetinkaya, Sabah Gazetesi tarafından Hilton Oteli’nde düzenlenen, ‘’Temiz İnternet’’ toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlükteki ‘’darbe girişimi’’ iddialarına ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, ‘’Demokrasinin olduğu yerde darbeden söz edilmesinin, dünya topluluğu önünde Türkiye için fevkalâde ayıplanacak bir şey olduğunu’’ söyledi. ‘’Darbeler, ülkemizin gündeminden çoktan çıktı’’ diyen Çetinkaya, Türk demokrasisinin gereken seviyeye ulaştığına inandığını kaydetti. Çetinkaya, bu konuların ülke gündeminden düşmesi gerektiğini vurgulayarak, ‘’Medya bunlara gülüp geçmeli’’ dedi.
Kuzu: Darbenin rüyalara dahi girmemesi lâzım
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, ‘’Artık darbelerin bu memlekette rüyalara dahi girmemesi lâzım’’ dedi.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ile Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan, Sabah Gazetesi tarafından Hilton Oteli’nde düzenlenen, ‘’Temiz İnternet’’ toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Burhan Kuzu, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlükteki ‘’darbe girişimi’’ iddialarına ilişkin soru üzerine, ‘’Benim böyle bir duyumum yok. Paşa da zaten bildiğim kadarıyla öyle bir şey olmadığını söyledi. Beyana itimat etmek gerekir’’ dedi. Kuzu, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Artık darbelerin bu memlekette rüyalara dahi girmemesi lâzım. Benim temennim o. AB yolunda hızla yol almış bir Türkiye’nin geriye dönüşünün olmaması lazım. Dört darbe geçirdik, ikisi ana darbe ikisi post modern şekilde... Toplamına bakarsak bir şey yapmaz zaten. Sonuç olarak 4 darbe hiçbir şey getirmemiştir bu memlekete.’’
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Özgür Der: Hâlâ susulacak mı? |
Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Nokta dergisinin dün piyasaya çıkan sayısında yer verilen Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait günlük notları ilgili yaptığı yazılı açıklamada,”Şimdi soruyoruz: Bu kadar açık beyanlar, bilgiler ortadayken hala susulacak mıdır?” dedi.
Şekerci, Türkiye’nin çok partili sisteme geçilmesinden bu güne kadar halk iradesinin ve siyasetin üzerine bir kabus gibi çöken darbe tehdidinden yakasını bir türlü kurtarammadığını belirterek, “Hükümet ve Meclis temsil ettiği halk iradesini teslim almaya yönelik zorbalık girişimlerini görmezden gelmeye devam mı edecek?” diye sordu.
Şekerci şu görüşleri dile getirdi: “Merkezinde askerlerin yer aldığı pek çok olayda olduğu gibi başta hükümet ve yargı olmak üzere ilgili kurumlar, medya ve kamuoyu konunun üzerini örttü. Şimdi ortaya konan notlar ise artık hiçbir şekilde görmezden gelinemeyecek, üzeri örtülemeyecek boyutlarda bir skandal, müthiş bir kirlilik ve açık bir suç teşkil etmekte. Savcılar TCK’nın ‘anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs’ olarak vasfettiği açık bir suç oluşumuna karşı yine harekete geçmeyecekler midir? Başbakan’ın 7 yıl önce bir radyo programında sarfettiği ‘sayın’ sözünü inceleme başlatmak için yeterli bulan bir yargı mekanizmasının asker söz konusu olduğunda takındığı suskun, umursamaz tutum Türkiye’de ‘adalet’ mekanizmasından bahsetmeyi gülünç kılmakta değil midir?”
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
30.03.2007
|
|
|
Türkiye, üyelik sürecinde yeniden “rayına” oturdu |
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Hırvatistan ve Türkiye’yle yapılan üyelik müzakerelerindeki gelişmelerden memnuniyet duyduğunu belirtti.
Steinmeier, dün Brüksel’de Hırvatistan ve Türkiye’yle üyelik müzakerelerinin sürdürülmesi dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, “Hırvatistan ve Türkiye’yle yapılan üyelik müzakerelerindeki gelişmelerden memnuniyet duyuyorum” dedi.
Türkiye’nin üyelik sürecinin yeniden “rayına oturtulduğunu” ifade eden Steinmeier, “AB dönem başkanı olarak Almanya, bu yılın ilk 6 ayında Türkiye’yle müzakerelerde bazı başlıkların açılmasını istemektedir. Bu çabamızın ölçütü, AB ülkeleri dışişleri bakanlarının 2006 yılının Aralık ayında aldığı kararlardır” ifadesini kullandı. Steinmeier, Hırvatistan’ın da Avrupa yolunda iyi ilerlemeler kaydettiğini belirtti.
|
/ BERLİN
30.03.2007
|
|
|
AB yolunda bir fasıl daha açıldı |
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde, işletmeler ve sanayi politikası faslı, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın da katılımıyla düzenlenen Hükümetler Arası Konferansla (HAK) müzakerelere açıldı.
AB Konseyindeki HAK’ta AB tarafını ise dönem başkanı Almanya’nın AB Daimî Temsilcisi Wilhelm Schönfeder temsil etti.
Toplantıya Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Volkan Bozkır, AB Komisyonu Genişleme Genel Müdür Yardımcısı AB Komisyonu Genişleme Genel Müdürü Michael Leigh ve üye ülke temsilcileri de katıldı.
|
/ BRÜKSEL
30.03.2007
|
|
|
“Gözyaşına hayır” kampanyası |
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu, ‘’Silâh zoruyla demokrasiler kurulamaz ve ayakta tutulamaz. ABD’nin, işgale bir an önce son vererek, hem kendini, hem de insanlığı bu bataktan kurtarması gerekmektedir’’ dedi.
Ahmet Aksu başkanlığındaki Memur-Sen üyeleri, Irak’ın işgalini protesto etmek amacıyla Irak Büyükelçiliği önünde eylem yaptılar. Yanlarında getirdikleri ‘’Parçalanmış Orta Doğu’ya Hayır’’, ‘’Kan üzerine medeniyet kurulmaz’’, ‘’Bush go home’’ yazılı pankartları açan ve slogan atan grup adına Ahmet Aksu bir açıklama yaptı. Aksu, Irak işgalinin üzerinden 4 yıl geçtiğini hatırlatarak, bu süreç içerisinde işgal güçlerinin Irak’a sadece ölüm, korku, açlık, sefalet ve gözyaşı götürdüğünü söyledi. Savaşta bombalanmayan tek yerin, petrol kuyuları olduğunun altını çizen Aksu, ‘’Petrol ve güç uğruna yapılan bu savaşa seyirci kalmayacağız. Bush ve Blair, savaş suçlusu olarak yargılanmalıdır’’ dedi. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu, Orta Doğu’da ve İslam dünyasında yürütülen işgale ve savaşa karşı, tüm Türkiye’de bugünden başlayarak ‘’Savaşa hayır, gözyaşına hayır, işgale hayır’’ kampanyası başlattıklarını bildirdi.
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Bardakoğlu: Kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyelim |
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, ‘’Kendimiz için istediğimizi başkası için de istemek, varlığı sevgi ve şefkatle kucaklamak, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek bizim gönül dünyamızın ve medeniyet anlayışımızın esasıdır’’ dedi.
Bardakoğlu, bu anlayışta şiddete, öfkeye, kin ve nefrete, adaletsizliğe, merhametsizliğe, zulme ve haksızlığa asla yer olmadığını vurguladı.
Bardakoğlu, bu gece idrak edeceğimiz Mevlid Kandili dolayısıyla bir mesaj yayınladı. ‘’Yüce Yaratıcının insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi, İlâhî vahyin son ve tamamlayıcı halkası’’ olarak nitelediği Hz. Muhammed’in (asm), ‘’Allah’tan getirdiği mesajları anlamak, onun bu doğrultuda ortaya koyduğu örnek ahlâkı özümsemek, ona duyulan derin sevgiyi gönüllerden sözlere ve toplumsal bilince aktarmak amacıyla milletimizin, her yıl artan bir heyecanla onun dünyaya gelişini Mevlid Kandili olarak kutlanmaktadır’’ diyen Bardakoğlu, kandillerin ışıklarıyla sadece karanlık geceleri değil, aynı zamanda manevî feyziyle de daralan gönülleri aydınlattığını kaydetti. Bardakoğlu, kandil gecelerinin zihinleri de berraklaştırdığını belirtti.
Bardakoğlu, kandillerin, öze dönüşün, Yüce Yaradan’a yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönülleri arındırmanın, insanın kendini bulma ve bilmenin imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleri olduğunu vurguladı.
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Diyalog hayat tarzı olmalı |
Avrupa Konseyi Gençlik ve Spor Müdürü Ralf-Rene Weingartner kültürler arası ve dinlerarası diyaloğun hayat tarzı haline getirilmesi gerektiğini söyledi.
Avrupa Konseyi ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Gençlik Çalışmalarında Dinlerarası ve Kültürlerarası Diyalog” konulu sempozyum İstanbul’da yapılıyor. 3 gün boyunca sürecek toplantıda gençlerin, gençlik kuruluşlarının yerel, ulusal ve uluslar arası otoritelerin dinlerarası ve kültürlerarası diyalog uygulamaları konusunda karşılıklı fikir alış verişinde bulunmalarını sağlamayı amaçlanıyor. Sempozyum sonunda “İstanbul Bildirgesi” hazırlanacak ve bu metin AB ve İKÖ üyesi ülke liderlerine gönderilecek.
Grand Cevahir Otel’de devam eden toplantının düzenleyicilerinden Avrupa Konseyi Gençlik ve Spor Müdürü Ralf-Rene Weingartner dinler ve kültürler arası diyaloğun önemine dikkat çekiyor. İslam düşmanlığının antisemitizm gibi toplumu tehdit ettiğini söyleyen Weingartner, Fobilerle savaşmak gerekiyor.” dedi. Kültürler arası ve dinlerarası diyaloğun hayat tarzı haline getirilmesi gerektiğini söyleyen Weingartner, önyargılardan kurtulma sürecinde öne çıkan aktörlerin gençler olduğuna işaret etti.
İslam Konferansı Gençlik Forumu Diyalog ve İşbirliği Başkanı Ali Sarıkaya, doğu ve batı gençlerinin biraraya gelerek birbirlerini tanıdıkları toplantının önemine dikkat çekti. “Herkes farklı, herkes eşit” kampanyasını tüm dünyaya yayma gayreti içerisinde olduklarını anlatan Sarıkaya, bu toplantının sonunda ise “İstanbul Bildirgesi”nin hazırlanacağını ve AB ile İKÖ üyesi ülkelerin liderlerine bu raporun gönderileceğini kaydetti.
Sempozyum yarın yapılacak kapanış oturumu ile sona erecek.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
30.03.2007
|
|
|
Hafta sonu yağış geliyor |
Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz ile İç Anadolu bölgelerinde 31 Mart Cumartesi günü sağanak ve gök gürültülü sağanak şeklinde yağış beklendiği bildirildi.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün internet sayfasında yer alan, ‘’meteorolojik değerlendirme’’ye göre, Cumartesi günü Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz ile İç Anadolu bölgelerinde sağanak ve gök gürültülü sağanak şeklinde yağışlar bekleniyor.
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Vatandaş viziteye tepkili |
Hastahanelerde 2 Nisan Pazartesi gününden itibaren vizite kâğıdı ile muayene dönemi yeniden başlarken, bazı hastalar bu duruma bir anlam veremediklerini belirtti.
Sağlık Bakanlığı tarafından ülke genelindeki hastahanelere gönderilen bir yazıyla, 2 Nisan Pazartesi gününden itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) çalışanları için vizite kâğıdı ile muayene döneminin yeniden başlayacağı bildirilerek, bu konuda görevliler uyarıldı.
|
/ TRABZON
30.03.2007
|
|
|
İnternette örnek olacağız |
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, internetin olumsuz etkilerinin önlenmesi konusunda pek çok ülkede yasal düzenleme bulunmadığına işaret ederek, Türkiye’nin bu konuda gerçekleştireceği yasal düzenlemenin, pek çok ülkeye örnek teşkil edeceğini söyledi.
Sabah Gazetesi’nin ‘’Temiz İnternet’’ adıyla internetin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik kampanyası, Hilton Oteli’nde düzenlenen törenle başlatıldı. Yıldırım, törende yaptığı konuşmada, internet konusundaki bazı olumsuz sonuçların sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın gündeminde olduğunu ifade etti. Her çağın kendine özgü özellikleri bulunduğunu belirten Yıldırım, yaşanan teknoloji çağında internetin insanların günlük yaşamının her alanına girdiğini vurguladı.
Ülkelerin, artık teknolojik gelişmelere paralel olarak bilgi toplumuna dönüşüm için çaba harcadığını anlatan Yıldırım, Türkiye’nin de bilgi toplumuna dönüşebilmesi için bu alandaki yatırımları gecikmeden yapması gerektiğini dile getirdi. Yıldırım, alt yapı yatırımlarının tamamlanması konusunda büyük çaba harcadıklarını anlatarak, son 5 yıl içerisinde kaydedilen gelişmelerin, Türkiye’nin bu alanda aldığı yolu gösterdiğini ifade etti. Türkiye’de 2002 yılında geniş bant internet erişiminin bulunmadığını, bugün ise 3 milyon 300 bini aşan aboneye ulaşıldığını belirten Yıldırım, Türkiye’nin geniş bant internet aboneliği konusunda AB’ye üye olan son 10 ülkeden daha ileri durumda bulunduğunu anlattı.
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Nurlar, sevginin temsilcisi |
“Bediüzzaman Haftası” dolayısıyla Antalya AKM PERGE salonunda “Bediüzzaman’a Göre İslâmda Sevgi” adlı konferans tertiplendi. Açılış konuşmasını yapan eğitimci-yazar Nejat Eren "Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Külliyatı sevgi kimliğinin en parlak en etkili bir temsilcisi ve savunucusu olmuştur" dedi.
“Bediüzzaman Haftası” münasebetiyle Antalya’da düzenlenen “Bediüzzaman’a Göre İslâm’da Sevgi” konulu konferans büyük ilgi gördü. AKM PERGE salonunda yapılan konferans, sevgi ve kardeşliğin pekiştirilmesi için iyi bir fırsat oldu. Toplantıya her kesim ve gruptan insan iştirak etti.
Toplantıya Bediüzzaman Hazretlerine hizmet etmiş ve onun duâsını almış çok kıymetli iki değerli ağabeyimiz de teşrif ettiler.
Bunlar: 1957 yıllarında, ilk olarak Risâle-i Nurları gazete ile neşrettirmeye vesile olan Recep Unaz ile defalarca Üstadı ziyaret edip onun duâsını alan Ağrı eşrafından Antalya’da mukim Nazım Akkurt ağabeylerdi.
Programa Antalya Merkez Murat Paşa emekli imam hatibi Bayram Atik Hocaefendinin Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başlandı. Konferansın açış konuşmasını eğitimci-yazar Nejat Eren yaptı.
EREN: FEDAKÂR VE SABIRLI OLMALIYIZ
Nejat Eren kısa konuşmasında dinleyicilere “Hoşgeldiniz” dedikten sonra: “Anadolumuz çok renkli, çok ırklı, çok yönlü, mazisi değişik tarih ve değişik kültürlerin hükümran olduğu şerefli bir tarihe sahiptir” diye konuştu.
Son yıllarda aile ve toplumda baş gösteren şiddetin sevgiyle giderilebileceğini söyleyen Eren; “İşte, Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Külliyatı bu sevgi kimliğinin en parlak en etkili bir temsilcisi ve savunucusu olmuştur. Bu kudsî değerlerimizle kıyamete kadar yaşamak istiyoruz. Bunun içinde muhtaç olduğumuz en önemli unsur “sevgidir, muhabbettir, kardeşliktir. Muhalif veya karşı fikirde olmak, birbirimize karşı, nefretle, kinle veya düşmanca düşünmeyi gerektirmemeli. Birbirimize tahammül edebilmenin tadını ve zevkini gelecek nesillere devretmek istiyorsak biraz fedakâr ve sabırlı olmamız yetecektir” ifadelerini kullandı. .
ERGÜL: BARIŞ İSTEYEN TOPLUM GEREKLİ
Nejat Eren’in açış konuşmasının ardından Eğitimci Bedrettin Ergül söz aldı. Ergül konuşmasında ağırlıklı olarak “Bediüzzaman ve Eğitimde Sevgi” konusu üzerinde durdu. Risâle-i Nurların fen ve din ilimlerini imtizaç edip birleştirdiğine dikkat çeken Ergül, Bediüzzaman’ın eğitimde cahiliyet ve zaruriyet, yani fakirlik üzerinde durduğuna dikkat çekti.
Bediüzzaman’ın Ermeni zulmüne karşı I. Dünya Savaşında takındığı tavırdan övgüyle bahseden Ergül, Said Nursî’nin hapishanede bile eğitim yaptığını, ‘Medresetüzzehra’ projesiyle de o zamanın devlet ricalinin dikkatini çektiğini belirterek bir Halk Üniversitesi kurduğunun altını çizdi.
Kendisiyle, toplumla, insanlıkla barışık insanlara ihtiyaç olunduğunu belirten Ergül, konuşmasının sonunda, Bediüzzaman’ın verdiği müjdeyle İslâmın baharının geleceğini ve Risâle-i Nurların okullarda ders kitabı olarak okutulmasının bu vatana ve millete büyük bir hizmet olacağını dile getirdi.
ELİTOK: SEVGİ HAYATIN ÖZÜ
Daha sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Emekli İl Müftüsü İlahiyatçı Halil Elitok, Bediüzzaman’ın İslâmda sevgi anlayışını Kur’ân ve Sünnet açısından değerlendirdi. Sevginin başının Allah ve Peygamber sevgisi olduğuna dikkat çeken Halil Elitok, sevginin hayatın özü ve meyvesi olduğunun altını çizdi. Osmanlının sevgisinden de bahseden Elitok sözlerini şöyle bitirdi; “Ecdadımız Osmanlı, 5940 km uzunlukta 24 milyon kilometre genişliğinde, 35.500.000 nüfusa ulaşmış, ondan fazla din, elli ayrı etnik grubu bir çatı altında altı asır boyunca idare edebilmiştir. Bugün ise bu topraklar üzerinde altmış dört devlet kurulmuş fakat insanlık ve sevgi bağları koptuğu için hepsinde şu anda zulüm, kan, gözyaşı ve ıztırap vardır. Sevgi olmayan yerde huzur ve saadet olmaz.” Konuşmaların ardından konferans, “Sevgi” konulu sinevizyon gösterisiyle sona erdi.
|
ANTALYA
30.03.2007
|
|
|
Sevgi kâinatın mayasıdır |
Bediüzzaman Said Nursî'nin vefatının 47. yıldönümü münasebetiyle Emekli Eğitimci Tahir Ünverdi tarafından Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde “Sevgi ve Muhabbet” konulu bir konferans düzenlendi.
Belediye Kültür Merkezinde yapılan kanferans, Faruk Gökhan’ın Kur’ân tilâvetiyle başladı. Programda, Zübeyr Zorlu’nun okuduğu şiirler ve Faruk Gökhan’ın seslendirdiği gazel ve ilâhiler dinleyicilere unutulmaz bir gece yaşattı.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Eğitimci Tahir Ünverdi şunları söyledi; “Asrımızın Mevlânâ’sı olan Bediüzzaman, yazmış olduğu Risâle-i Nurların değişik yerlerinde sevgiyi bize tarif etmiştir. Bir eserinde şöyle demektedir: ‘Muhabbet, uhuvvet, sevmek, İslamiyet’in mizacıdır ve rabıtasıdır.’ Yüce Rabbimiz bir Hadis-i Kudside Peygamberimiz Hz.Muhammed (asm) için şöyle buyurmaktadır: ‘Eğer sen olmasaydın, sen olmasaydın şu kâinatı, yerleri, gökleri, felekleri yaratmazdım’ Cenâb-ı Hakk bütün kâinatı istilâ edecek bir sevgiyi kalbimizde yerleştirmiştir. Onun için insan annesini sevmekte, babasını, eşini, evlâdını, güneşi, ayı, yıldızları, çiçekleri, baharı vs. sevmektedir. Sevmek Allah’ın insanlara verdiği en büyük bir lütuftur. Eğer Rabbimiz bu sevgi denilen ilâhî duyguyu vermeseydi, hangi anne gecenin en tatlı anındaki uykusunu terk edip, evlâdı için kalkar, o yavrunun sütünü verir, hasta ise ilâcını verir ve sabahlara kadar başında beklerdi? Hangi anne-baba kendisi yemez, içmez, evlâdına yedirir, içirirdi?"
HAKİKî SEVGİ - MECAZİ SEVGİ
İki tür sevgi var olduğunu, bunlardan birinin hakikî sevgi, diğerinin ise mecazi sevgi olduğunu belirten Ünverdi, sözlerini şöyle sürdürdü; "Hakiki sevgi Allah’a ve Resulullah’a verilen sevgidir. Bu sevgi insanı ebedî saadete götürür. Mecazî sevgi ise dünyaya ve içindekilere olan sevgidir. Birincisi bitmez, tükenmez bir hayatı kazandırır. İkincisi ise geçicidir. Zevale mahkûmdur. Aklı başında olan bir kimse ebedî ve daimî olanı bırakıp, geçici ve fani olanı istemez. Ebedî olanı isteyen bütün sevgilerini Allah’a ve Resulüne vermeli ki, huzura ersin. 'Hayatın zevkini, saadetini, lezzetini istiyorsanız, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz' diyor Bediüzzaman."
ASR-I SAADET'E İHTİYAÇ VAR
İnsanlığın kurtuluş ve saadeti için gerçek kurtarıcı olan Hz. Muhammed’e (asm) ve Asr-ı Saadete ihtiyaç olduğunu söyleyen Ünverdi, konuşmasını şu sözlerle bitirdi; "Ve ümitvar olunuz şu istikbal inkılâbatı içinde en yüksek gür sâdâ, İslâmın sâdâsı olacaktır. Ey âlem-i İslâm uyan, Kur’ân’a sarıl, maddî ve mânevî bütün varlığınla Kur’ân’a yönel. O zaman sen âlemin reisi, beşeriyetin efendisi olacaksın.”
Programa Belediye Başkanı A. Kadir Yüksel, Başkan Yardımcısı Bahattin Tatlı, Meclis Üyesi Numan Kuzudişli, DYP İlçe Başkanı İ. Halil Kutluay, diğer protokol üyeleri ve basın mensupları katıldı. Ş. Urfa, G. Antep, Nizip ve Suruç’tan da dinleyiciler takip etti.
|
Yeni Asya
/ BİRECİK
30.03.2007
|
|
|
Kutlular: Çözüm Risâle-i Nur'da |
Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının 47. yılı sebebiyle Malatya Belediye Konferans Salonunda düzenlenen anma programı büyük bir ilgi gördü.
Konferansa konuşmacı olarak, gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular ile araştırmacı-yazar Sami Cebeci katıldı. Mehmet Kutlular’ın yaptığı konuşma, sık sık alkışlarla kesildi.
Büyük İslâm âlimi ve Kur’ân müfessiri Bediüzzaman Said Nursî’nin vefâtının 47. yılı, bütün yurtta olduğu gibi Malatya’daki programla da büyük bir coşku içerisinde yad edildi. Toplantıya Belediye Başkanı Cemal Akın, Belediye Başkan Yardımcısı Ziya Kesriklioğlu, vakıf ve dernek başkanları ve üyeleri katıldı.
Gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, açılış konuşmasında, bütün problemlerin çözümünün Risâle-i Nurlarda bulunduğunu, sıkıntının cehalet, zaruret ve ihtilâfta olduğunu, çarenin san’at, marifet ve ittifakta olacağını belirti. Büyük bir medeniyetin mirasçısı olduğumuzu ve dünyanın gözünün üzerimizde olduğunu belirten Kutlular, ‘Hakk’ın hatırının ali tutulması gerektiğini’ vurguladı.
Kutlular son aylarda basında sık sık karşılaşılan cumhurbaşkanlığı sorununun ise başlı başlına dayatmalar ve kışkırtıcı sözler olduğunu söyledi ve “Ben olsam Recep Tayyip Erdoğan’ın yerinde, gider cumhurbaşkanlığı koltuğuna otururum” dedi.
Bir diğer konuşmacı Sami Cebeci ise, Risâle-i Nur ve Üstadın hayatından sevgi, muhabbet ve uhuvvet konularında bilgiler verdi. Kaside ve sinevizyon gösterilerinden sonra, araştırmacı-yazar Sami Cebeci okurları için kitaplarını imzalayarak konferansa son verdi.
|
Yeni Asya
/ MALATYA
30.03.2007
|
|
|
Serbest kıyafet uygulaması herkesi sevindirdi |
Adana’da bir ilköğretim okulunda gerçekleştirilen uygulamayla öğrencilere haftanın bir günü serbest kıyafetle okula gelme fırsatı verildi.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden göç edenlerin yaşadığı Gülbahçesi Mahallesi’nde bulunan Orgeneral Bedrettin Demirel İlköğretim Okulu’ndaki uygulama hem öğretmenler hem de veliler tarafından desteklenirken, öğrenciler de okula serbest kıyafetle gelmenin keyfini çıkarıyor. 7. sınıf öğrencilerinden Suat Günbey, uygulamayı başlatan Okul Müdürü Bahri Bahadır ile öğretmenlerine teşekkür ederken, bu uygulamanın kendilerine olan özgüvenlerini kazanma, değer verildiğini anlama açısından önem taşıdığını belirtti. Günbey, “Bizi sadece buraya eğitime gelen bir öğrenci olarak görmüyorlar. Bizi kendilerine dost, arkadaş biliyor, halimizden anlıyorlar, ne düşündüğümüzü biliyorlar. Onun için bize böyle bir serbest kıyafet özgürlüğü sağladılar. Başka okullardan farklıyız. Bu durum bizim okula ve okumaya olan ilgimizi artırdı. Bu da bizi mutlu ediyor” diye konuştu.
|
/ ADANA
30.03.2007
|
|
|
Şöhret mutlu etmiyor |
Televizyon kanallarında son dönemlerde sayıları hızla artan şarkı ve dans yarışmaları sonucu elde edilen “yalancı şöhret’’in kişilere mutsuzluk getirdiği bildirildi.
Adana Numune Hastanesinde görevli ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı Pskiyatr Dr. Sümer Öztanrıöver, şöhrete çok kısa bir sürede ve hak edilmeden ulaşılmasının, kişinin yaşamını giderek artan şekilde olumsuzluğa sürüklediğini söyledi.
Bu tür yarışmalara daha çok kimlik bunalımı ve iş problemi olanların katıldığını belirten Öztanrıöver, ‘’Çünkü bu kişiler, kısa yoldan ün elde edip tatmin olmanın arayışındalar. Çünkü, hayatları doyumsuz’’ dedi.
Hazır olmadan gelen ‘’yalancı şöhret’’in, kişilik sorunları bulunanlara, kaldıramayacakları yük getirdiğini vurgulayan Öztanrıöver, şunları kaydetti: ‘’Zaten aklı başında, işi-gücü ve iletişimi yerinde olanlar, bu türdeki programlara katılmıyor. Çünkü, onlar hayatlarından hoşnutlar. Hayatlarından hoşnut olmayan insanların bu tarz arayışları oluyor. Gelecek ünün, paranın kendilerini mutlu edeceğini sanıyorlar. Aslında tam tersi, hayatlarından hoşnut olmayan insanların şöhret olma arayışı, mutsuzluğu körükleyen doyumsuzluğu artıran unsurlar oluyor.’’
ÖRNEK OLAY
Öztanrıöver, son olarak silâhlı çatışma olayı ile gündeme gelen şarkıcı Bayhan Gürhan’ın hayatında, anne intiharı, baba terk etmesi gibi reddedilmelerin olduğunu ifade etti. Bu durumun güvensizliğe, güvensizliğin de duyarsızlığa yol açtığını anlatan Öztanrıöver, sonuçta kişinin şiddete eğilimli hâle geldiğini vurguladı. Bu kişiliğe sahip olanların küçük olaylara hemen sinirlenip, bunu adam öldürmeye kadar götürebildiğini ifade eden Öztanrıöver, ‘’Duyarsızların en büyük özelliği empati yapamamalarıdır. Ateş ettiğinde, ‘birilerini yaralar mı’ diye kendisini karşısındakinin yerine koyup empati yapmazlar. Bunlar daha çok doyum arayışındalar. Kişilik bozukluğu olanlarda daha çok görülür’’ dedi.
Geçmişi problemli olanların şöhret kazandıklarında bu duruma düşmelerinin kaçınılmaz olduğunu anlatan Öztanrıöver, ‘’Çünkü hazır olmadan şöhrete kavuşuyorlar ve bunu kaldıracak güçleri olmuyor. İster istemez de bunun verdiği taşkınlıklara yol açıyorlar’’ dedi.
MAZLUM SEVERLİK
Öztanrıöver, vatandaşın ‘’mazlumu sever’’ halinin de bu kişilerin yüceltilmesine katkı sağladığını belirterek, şöyle konuştu: ‘’Çünkü ülkemizde mazlum durumda olmak iş yapıyor. Hepimizin bunda rolü var. Bu programların izlenme oranı yüksek oluyorsa, bu durum, toplumda bu tarz insanların çokluğunun göstergesidir. Fırsat verilse izleyenlerin bir çoğu da bunu yapmak ve o kişiler gibi olmak istiyor. Asıl tehlike bu. Bunun önüne geçilmesi için sorunlular değil, eğitimli, sağlıklı, örnek ve toplumda saygın olan kişiler ön plana çıkartılmalı.’’
|
/ ADANA
30.03.2007
|
|
|
Marmara’da 5 metrelik köpek balığı yakalandı |
Marmara Denizi’nde, Mudanya ile İmralı Adası açıklarında 5 metre boyunda, 750 kilo ağırlığında camgöz cinsi köpek balığı yakalandı.
Marmara Denizi’nde dün gece ava çıkan Bandırmalı Güler Kardeşler Balıkçılık teknesinin reisi Mustafa Güler, radarda iki köpek balığı tesbit etti. Bandırmalı balıkçılar uzun uğraşlar sonunda köpek balıklarından birini avlamayı başardı. Tekne reisi Mustafa Güler, geçen sene de aynı sularda köpek balıkları yakaladıklarını belirterek, bir haftadır ağlarını parçalayan köpek balığını yakaladıkları için mutlu olduklarını söyledi. Sabaha karşı Bandırma Balık Hali’ne getirilerek Kocaman Balıkçılık firmasına satılan köpek balığı, Balıkesir Balık Pazarı’na satılmak üzere soğuk hava depolu kamyonetle gönderildi.
|
/ BALIKESİR
30.03.2007
|
|
|
Haklardaki erozyon şiddeti körüklüyor |
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 2006’yı değerlendirdiği raporunu yayınladı. raporu değerlendiren Vakıf Başkanı Yavuz Önen, “Bütün dünyada temel hak ve özgürlüklerle ilgili temel değerlerin erozyonu, Türkiye’deki insan hakları ortamını da olumsuz etkiledi” dedi.
Önen, özellikle ABD yönetiminin insan hakları ihlâllerini hatırlatarak “Şiddetin, gücün, egemen olduğu bir dünya 2006’da kendini zorla kabul ettirdi. İşkence yasağı, savaş yasağı gibi değerler aşıldı” diye konuştu.
“AB sürecinin Türkiye’deki demokratikleşenin motor gücünü oluşturduğunu söylemek gerek.” diyen Önen şu tesbitlerde bulundu: ”Ama, AB’nin noktasal bakış açısının da etkisiz ve zayıf kaldığını söylemek gerek. Müzakerelerin Kıbrıs üzerinden 8 başlıkta dondurulması, ifade özgürlüğünü tartışmak gerekirken yalnızca 301. maddeye odaklanıp tartışmayı ‘Türklüğün korunması’ üzerinden yürütmek, Vakıflar Yasası tartışmaları, hep aynı milliyetçi kesimi besledi.”
Düşünceyi ifade özgürlüğü alanında endişelerinin de çok yüksek olduğunu söyleyen Önen, “2005 yılında başlayan Ceza Yasası’ndaki (TCK) ve reformlardaki gerileme, 2006’da Terörle Mücadele Yasası (TMY) değişikliğiyle ciddî boyuta vardı” diyor. Önen,”TCK’deki pek çok maddedeki cezalar böylece ağırlaştırıldı. Terör tanımının kapsamı genişletildi. Pek çok gazeteci, yazarın TMY uyarınca yargılanmasının ve ceza almasının yolu açıldı. 2006’da 286 kişi hakkında 164 dâvânın görülmesi vahimdir” diye konuştu.
Önen, insan hakları örgütlerinin ve yöneticilerinin, milliyetçi, ırkçı yükseliş ortamında saldırıya uğradıklarını savunarak, “Gerek sanal ortamda, gerek gerçek ortamda tehdit ediliyor, saldırıya uğruyoruz. Hrant Dink de bir insan hakları savunucusuydu” dedi.
Önen’in 2006 için dikkat ektiği bir başka nokta da “şiddetin sivilleşmesi”. Önen bu konuda şunları söyledi: ”Şiddetin üniformalı olmaktan çıkıp sivilleşmesiyle karşı karşıyayız. Bu ortam emekli askerlerin yönetiminde paramiliter çeteleşmeyi besledi. İtalya’da Mussolini’nin örgütlediği çeteler modeli bu.” Hrant Dink cinayetinin de şiddetin toplumsallaştığı bu ortamın ürünü olduğunu ifade eden Önen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başka çeteler, dernek adı altında, hain listeleri yayınladı, silâh üzerine yeminler etti. Bunlar dünyadaki erozyonun Türkiye programını oluşturuyor. Türkiye’de yükselen milliyetçiliğin, ırkçılığın, şiddet örgütlenmesinin arka planında dünyadaki ortam var. Avrupa’da da benzer yükselişler var. Özellikle göçmenlere, mültecilere karşı yabancı düşmanlığı, İslamofobi yükseliyor. Güvenlik ve korkunun ön plana çıktığı dünya anlayışı, Türkiye’de de filizlendi. ‘Bölünmez bütünlük, tehdit altındayız’ tezleri de bununla birlikte yükseliyor.”
Önen, işkence vak’alarında genelde sayısal bir azalma olmasına aldanmamak gerektiğini belirterek, iz bırakmayan yöntemlerin tercih edilmeye başlamasının yanı sıra, yıl içinde TİHV’ye yapılan işkence başvurularının yaklaşık 200’ün altına düşmediğini ifade etti.
Önen işkencenin hâlâ sistematik şekilde sürdüğünü belirterek, şunları söyledi: ”İşkence sayısal olarak azaldı diye düşünüp rahatlayanlara bir uyarıdır bu. Sistem istediği zaman, istediği yerde, istediği gibi örgütlü olarak şiddet uygulayabiliyor.”
|
/ ANKARA
30.03.2007
|
|
|
Önce sabah namazı, sonra sabah sporu |
Kars’ın Sarıkamış ilçesi Karakurt beldesine bağlı Akkoz köyünde cami cemaati, sabah namazının ardından imamla birlikte spor yapıyor.
Sabah ezanıyla camiye giden köylüler, namaz kıldıktan sonra bir süre imam Sururi Kaya’nın sohbetini dinliyor. Daha sonra cami önünde toplanan köylüler, İmam Kaya ile birlikte sabah sporuna başlıyor. Kültür-fizik hareketleri ve düz koşu yaparak ısınan cemaat, ardından futbol oynuyor.
|
/ KARS
30.03.2007
|
|
|
|