İki kardeş, ayakta sağıma ve soluma geçip beni çapraza almışlar. Sırayla ve birbirinin gözlerine bakarak ve muhabbet oluşturarak konuşuyorlar. Kendilerinden bahsediyorlar. Tanışmanın verdiği ilk merakla kendilerini anlatıyorlar.
Yaş farkları az olduğu için arkadaşça birbirlerini destekleyici mahiyette sohbeti eşitlendiriyorlar. Ortak noktaları nasıl yakaladıklarını, uyumun sırlarını ve beraberce mutlu olmanın keyfini tadarcasına beni de duygularına ortak ediyorlar.
Yatılı ilköğretimde beraber okumuşlar. Beraberce zorlu tırmanışı yaşamışlar. Beraberlikleri birçok noktada birbirine kuvvet vermiş. Zorlandıkları zamanlarda olmuş. Böyle kritik zamanlarda,”safları sık tutmuş”lar. Aralarındaki ahengi sağlayacak metotlar geliştirmişler.
Eşlerinin birbirini kabullenmekte zorlandığını ve isteksiz tavırlarla onları soğutmaya götürecek davranışlara yeltendiklerinde, kendi aralarında özel bir iletişim stratejisi geliştirmişler. Olumsuz değerlendirme ve tenkitlere prim vermemeye özen göstermişler.
Birbirlerini kavrama ve tutku derecesindeki bağlılıklarını pekiştirmeye daha fazla zaman ayırmışlar.
Bunun kolay bir şey olmadığını ve üzüldüklerinde bile çareyi düşünüp kararlı bir şekilde sabrettiklerini anlamaya çalışıyorum. Zamanla bu niyetleri meyve vermiş. Eşler, kaynaşma sürecine girmişler. İki kardeşin pozitif ve kararlı beraberliklerine yenik düşmüşler.
Zafer kardeşlerin olmuş. Onlarda adeta kardeş mesabesinde birbirlerine sevgi ve saygıyı arttırmışlar. Bu yeni ve olumlu sonuç, çocuklara da sirayet etmiş. Onlarında buluşma anlarını çoğaltmış. Ortak zevk alanları bereketlenmiş.
Bütün bunları dinlerken, iki kardeşin birbirine müşfik ve sevecen bir şekilde saygının kollarında sevimli halleri de, hal diliyle konuştuklarını onaylıyor. Onların bu güzel hallerine takdirle ve duâ ile mukabele ediyorum.
Aile birliğinin ve çekirdek aile ile birlikte büyük aile içinde beraberliğin, paydaşlığın ve kalıcı itinanın, birçok derde deva olduğunu belirtiyorum. Onlarda buna dayanarak yukarıdaki konuşmayı bana aktarıyorlar.
Şehir hayatının ve çekirdek aile yapısının yalnızlaştırdığı evlerde ve mekânlar da bir başkasına veya paylaşıma fazla zaman ayıramayan ve gittikçe daralan ve gayr-i memnun bir psikoloji ile her diyalogdan alınganlık eğitimi alır gibi etkilenen bir mutsuzluk öne çıkıyor.
Bunu kırmanın yolu, diyaloglarda fedakârlığı ve bir başkası ile olan beraberlikte diğergamlığı mutlaka yaşatmak gerekiyor. Paylaşan, dertleşen, birbiriyle teselli bulan, farklı yaş ve kategorilerdeki aile büyüklerini ve küçüklerini önemseyen, saran, sarmalayan ve şefkatle kucaklayan bir iklimi oluşturduğumuz takdirde, iç huzurun ve sağlam duruşun farkına varırız.
Kardeşlerle bu minvalde devam eden sohbetimiz çok aktif ve etkileyiciydi. “Yek diğerine müzahir” kavramının canlı misali olmuşlardı o anda. Birbirini tamamlayan, kompleksiz ve bir anlamda sarmaşık gibiydiler.
Ailede hazzı beraberce tatmak, ailenin geniş dairesini buna ortak etmek ve beraberliğin bazen ağır faturaları olsa da, bunu sürekliliği sadakatinde ruhun lezzetine çevirmek daha asil ve duâ getirecek bir hal olduğunu bir defa daha idrak ediyorum.
Bir birine saf ve samîmî duygularla merhamet etmenin ve hemhal olmanın farklı hazzını ve doyumsuz sevincini yaşayan iki kardeş yanımdaydı şu an.
Şu anki hallerini “ruhun cenneti” olduğunu söyledim onlara. Yaşanmadan anlaşılmayacak bir tatmin olduğunu belirttim. “Ruhun cenneti” tabirinin rahmet yağdıran ruhaniliği karşısında adeta sırılsıklam oldular.
Kan kardeşliği, daha da önemlisi dâvâ kardeşliği içinde bu ikilinin gerçek 11’i gösteren iki birin marifetlerine ait sonuçları, bana çok şey öğretir nitelikteydi.
“En hakikî dost, en civanmert arkadaş ve en takdir edici yoldaş” olmak bu olsa gerek.
“Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım.” prensibiyle Yunusvari, nefsimizin balık olup bizi yutmasından kurtulup, muhabbet denizinde buluşmalara açılalım.
[email protected]
|