Risâle-i Nur Enstitüsünün ev sahipliğini yaptığı Bediüzzaman Haftası münasebetiyle bütün yurtta düzenlenen etkinliklerden biri de Denizli’de gerçekleştirildi.
Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin ebedî âleme irtihalinin 47. sene-i devriyesi münasebetiyle Denizli Kapalı Spor Salonunda yapılan programa üç bin civarında dinleyici katıldı. Gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular ve gazetemiz yazarlarından Halil Uslu’nun birer konuşma yaptığı gece, değerli san’atçımız Ali Oktay’ın verdiği konserle son buldu.
Yeni Asya Gazetesi ve Risâle-i Nur Enstitüsü Denizli temsilcilikleri tarafından ortaklaşa düzenlenen “Mevlânâ’dan Bediüzzaman’a muhabbet” ana konulu bu anma programı ile Denizli tarihî günlerinden bir tanesini yaşadı. Yapılan yoğun tanıtım çalışmalarından dolayı, bütün hafta Denizli’de Bediüzzaman Haftası olarak geçti ve hafta sonunda yapılan program halkın büyük tebrik ve teveccühüne mazhar oldu. Binlerce kişinin iştirak ettiği bu aziz gecede asayişi ihlâl eden hiçbir hareketin olmayışı ve menfi hiçbir sloganın atılmaması geceye katılanların sevgi, muhabbet, şefkat ve vatanseverlik mesajlarını aldıklarının bir göstergesiydi.
1943 yıllarında Bediüzzaman Hazretleri ve onun muhterem talebelerinin yargılandığı, hapsedildiği Denizli’de aradan geçen 64 yıl sonra gerçekleşen bu program, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Acele ettim kışta geldim. Sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz. Ekilen Nur tohumları zemininizde çiçekler açacaktır” ifadesinin adeta bir tezahürü idi. Denizli’de Nur’un baharı vardı ve baharın çiçekleri kokuyordu.
İstiklâl Marşıyla açılan gecede Ulu Cami imamı Mustafa Keskin Hoca’nın Kur’ân-ı Kerim tilâvetinin ardından açılış konuşmasını yapan sayın Süleyman Delikanlı programı yapmaktaki bütün gayelerinin muhabbbeti öne çıkarmak ve asıl muhabbetin sevgililerin sevgilisi Hz. Peygambere olması gerektiğini ifade etti. Delikanlı, “Biz böyle bir geceyi halkımıza sunmanın sevincini ve gururunu hissediyoruz. Size böyle bir geceyi takdimden dolayı sevinçliyiz ve hepinizi sevgiyle, muhabbetle, şefkatle kucaklıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
KUTLULAR: İNSAN YARATICISI
HESABINA SEVİLMELİ
Yeni Asya Prodüksiyon tarafından hazırlanan ‘muhabbet‘ temalı sinevizyon gösterisinden sonra kürsüye gelen Yeni Asya gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular muhabbet ve sevginin Kur’ân-ı Kerim’deki, hadis-i şeriflerdeki ve Risâle-i Nur’daki ifadelerinden örnekler sundu. Veciz bir konuşma sunan Kutlular, her yıl düzenlenen Bediüzzaman Haftasının bu seneki ana konusunun niçin muhabbet seçildiğini açıklayarak sözlerine başladı. Türkiye ve dünyadaki kaosların, sosyal hayattaki patlamaların ve her türlü ahlâksızlığın ortaya çıktığı böyle bir zeminde, bu senenin Mevlânâ yılı olması dolayısı ile Mevlânâ’dan Bediüzzaman’a sevgi ve muhabbet konuları üzerinde durduklarını, ahlâkî çöküntüyü ancak insanların insanlara muhabbeti ile durdurabileceklerini ifade etti.
Kutlular konuşmasının devamında bize düşen vazifenin, insanları,—Yunus’un ifadesiyle— yaratanından dolayı sevmemiz ve Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanarak yeryüzünde yaşayan birer melek olabilmeyi hedeflememiz olduğunu ifade etti. Gördüğümüz yaratıklara ne güzel demeyip, ne güzel yaratılmış dememiz gerektiğini hatırlatan Kutlular, mânâ-yı harfi ile mânâ-yı ismi arasındaki farkı örneklerle ifade etti. İnsanları insan olarak sevdiğimiz zaman, onlardan gördüğümüz en ufak bir olumsuzlukta muhabbetimizin zarar gördüğünü söyleyen Mehmet Kutlular, “İşte eğer insanları Allah rızası için seversek ebedî bir muhabbet kazanır, dünyadaki ufak sarsıntılardan müteessir olmayız. Böylece dünyadaki muhabbetin olmadığından kaynaklanan tüm sıkıntılar da ortadan kalkmış olur” diyerek sözlerini sürdürdü.
Kutlular, Risâle-i Nurdan alıntılar yaparak sürdürdüğü konuşmasında, Bediüzzaman Hazretlerinden vecizeler okudu, çeşitli kıyaslar yaptı ve örnekler sundu. Dinleyenleri doyurucu bir konuşma yapan Kutlular, muhabbet hakkındaki altı çizilmesi gereken çok önemli tesbitleriyle salondakilere önemli mesajlar verdi. Gecenin sunumunu üstlenen Celal Eyinç ve Ali Kapucu daha sonra 18 Mart Çanakkale Şehitlerini anma günü dolayısıyla millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” başlıklı şiirini okudular.
USLU: OKULLARDA BEDİÜZZAMAN
VE MEVLÂNÂ OKUTULMALI
Daha sonra, gazetemiz yazarlarından araştırmacı yazar Halil Uslu “Mevlânâ’dan Bediüzzaman’a Sevgi” konulu konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi. Sayın Uslu, kendine has üslubu ile dinleyicilerin heyecanla, ilgiyle ve dikkatlice konferansı dinlemelerini sağladı. Sürekli kendi etrafında dönerek bütün salonla ikili diyaloğa giren Uslu, bütün dinleyicilere Mevlânâ’dan başlayarak Bediüzzaman’a muhabbet mesajını vermeye çalıştı.
Hz. Mevlânâ ve Hz. Bediüzzaman ve emsali gönül sultanlarının manevî birer köprü olduklarını ifade eden Uslu, “Nasıl ki, İstanbul’un devasâ köprüleri insanları bir kıt’adan bir kıt’aya götürüyorlarsa, bu aziz zatlar da, çağın anlayış ve idrakine göre insanlara muhatap olup, onları Fahr-ı Kâinat Efendimize (asm) ve Cenâb-ı Allah’a götürüyorlar. Gerçek bu. Meslek ve meşrep ayrı olabilir. Fakat, hedef, gaye, mefkûre aynı... Onlarla aramızdaki fark da bu işte.. Biz Ahmed’i, Mehmet’i kucaklıyoruz, onlar çağları ve tüm insanlar kucaklıyorlar” diyerek sözlerine devam etti.
Birleşmiş Milletler kültür ve eğitim kurumu ünitesi olan UNESCO’nun Mevlânâ’yı vefatının 700’ncü senesinde anmasının ardından, bu sene de doğumunun 800’üncü senesinde dünya Mevlânâ ve sevgi yılı olarak ilân ederek andığını ifade eden Uslu, onlarca dile çevrilmiş bir eserin sahibi olarak Bediüzzaman’ın da çok yakın bir tarihde UNESCO tarafından Bediüzzaman yılı ilân edilerek dünya çapında anılacağına inandığını belirtti.
Uslu konuşmasına 1948’de bağımsızlığına kavuşan Pakistan’ın iki büyük önderinden birisi olan güçlü şair merhum Muhammed İkbal’in bir hatırasını anlatarak devam etti. İkbal Pakistan hava yolu ile İngiltere’ye giderken, uçakta hostese “Şimdi nerelerdeyiz?” diye sorar. “Türkiye’nin tam üstündeyiz” cevabını alan İkbal oturduğu koltuktan ayağa fırlar. “Evlâdım şu anda aşıklar sultanı Hz. Mevlânâ’nın medfun bulunduğu topraklardan geçiyoruz, hürmeten ayağa kalkmam lâzım” der.
Hz. Mevlânâ’nın Divan-ı Kebir eserinin bir rubaisindeki “Canında bir can var, o canı ara. Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini ara. Ey yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara; ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara” sözünü nakleden
Uslu, Bediüzzaman Hazretlerinin de “Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın râbıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en cami’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir” buyurduğunu ifade ederek konferansına devam etti.
“Karakolda biten aşk var. Kâ’be’de devam eden aşk var. Hapishanede biten aşk var. Seccadede devam eden aşk var” diyen Uslu, “Biz ebedî hakikatlere âşık olmalı, hem de kara sevdalı olmalıyız, Fahr-i Kâinatın kara sevdalısı, Hz. Mevlânâ’nın kara sevdalısı, Hz. Bediüzzaman’ın kara sevdalısı olmalıyız” diyerek sözlerini sürdürdü.
Türkiye’deki gençlik sorunlarının son yıllarda artmasına dikkat çeken Uslu, bu sorunları çözebilmek için gençliğimize muhabbeti öğretmemiz gerektiğinin altını çizdi. 2006 yılı Mir’ac Gecesi gibi mübarek bir gecede dahi bir çok şehirde yapılan maçlarda tüm stadın koro ile küfür etmesinin önlenmesinin, gençlerin birbirini bıçaklamalarına mani olunmasının, ardı ardına açılan sığınma evlerinin ve on binleri aşkın kişinin huzur evlerinde yatmaya mecbur kılındığı Türkiye’deki bu meseleleri çözmenin tek yolunun muhabbet, temel sorunun insanlar arasındaki muhabbet eksikliği olduğunu vurgulayan Halil Uslu, tek çıkış yolunun sevgi ve muhabbetin kaynağı olan Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanmamız gerektiğinin altını çizdi. Uslu “Madem ki: BM kültür ve eğitim ünitesi olan UNESCO Mevlânâ’yı 2007 itibarıyla bütün dünyada anıyorsa, Türkiye’nin Millî Eğitim, Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanlıkları kendi okul ve birimlerinde Hz. Mevlânâ’nın ve Hz.Bediüzzaman’ın eserlerini ders kitabı olarak okutmalıdırlar” diyerek sözlerine devam etti.
Sürekli alkışlarla sözleri kesilen sayın Uslu’nun konuşmasının ardından, “Aklımızın fikirlere ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da san’ata ve musikiye ihtiyacı var” denilerek san’atçılarımız sahneye davet edildi. Denizli saz üstadlarından Erol Köse ve saz arkadaşlarının canlı müziği eşliğinde önce Denizli mahallî sanatçılarından Ömer Göksu Çanakkale Türküsünü sundu. Daha sonra da kıymetli san’atçımız Ali Oktay sahne aldı. Herkesin beğeni ile izlediği, yeni beste ve ezgileriyle süslendirdiği konserinde Oktay, muhteşem bir musiki icrası sundu. Gecenin ilerlemiş saatlerine rağmen ilgiyle izlenen konser bütün salonun iştiraki ile söylenen Aziz Üstadım adlı eseriyle sona erdi.
Program sonunda dinleyicileri ile buluşarak sohbet eden Ali Oktay eserlerini imzaladı. Yaklaşık 3 saat süren ve ilgiyle izlenen program sona erdiğinde dolu dolu geçen tarihî bir geceye şahitlik etmenin verdiği haklı bir gururla salondan ayrılan insanların yüzlerinde huzur ve muhabbet vardı.
|