Org. Fahrettin Altay 1’inci Ordu Komutanı olduğu için, Atatürk’ün cenaze töreninin de komutanı konumundadır. Ankara’ya soruyor:
- Cenaze namazı Ankara’ da mı, İstanbul’ da mı kılınacak?
Ankara’dan bu soruya “Yarın sabah Başvekil Celal Bey ile Genel Sekreter Hasan Rıza Bey İstanbul’ a geliyor. Onlarla görüşürsünüz” cevabı geliyor. Ertesi sabah Dolmabahçe Sarayı’nda buluşuyorlar. Orada şu düşüncenin seslendirildiğini duyuyor Altay:
- İstanbul’ da veya Ankara’ da cenaze namazı esnasında bazı dini olaylar meydana gelmesinden laik hükümet çekiniyormuş. Namaz kılınmasa olmaz mı?
Org. Altay şu cevabı veriyor:
- Bir şey olacağını sanmam, mutlaka namazın kılınması şarttır. Bu gelenek olmuş bir dini vecibedir. Namaz kılınmazsa bu millet 50 sene sonra 100 sene sonra mezardan çıkarır namazını kılar. Onun için namaz kılınmayacaksa beni vazifemden affetmenizi rica ederim.
Altay’ı yardımcısı Tümgeneral Cemil Cahit Toydemir de onaylıyor. Bunun üzerine Ankara’dan gelenler şu soruyu seslendiriyorlar:
- Evet namaz kılınsın ama mutlaka bir camide kılmak mecburi midir?
Buna “Hayır, namaz her yerde kılınabilir. Burada içeride veya dışarıda kılar, cenazeyi götürürüz” cevabını veriyor generaller. Bunun üzerine Celal Bayar “Vakıflar Müdürü Şerafettin Efendi’yi davet edelim. Namazı o kıldırsın” diye konuyu noktalıyor.
Ertesi sabah Saray’da birkaç saf teşkil edilip, Şerafettin Efendi’nin imamlığında cenaze namazı kılındıktan sonra tabut top arabasına konuluyor ve böylece tören başlıyor.
Sabah, 18.3.2007
|