Birkaç gündür bir grup kadın ve çocuk Türk medya organlarını ziyaret edip “Bu acıyı aktarın!” diye sesleniyorlar.
Acı Filistin’in acısı.
Hayır sadece Harem-i Şerif’in altında yapılan kazı değil duyurmak istedikleri acı.
Şimdilerde Unesco da isyan etmiş İsrail’in Harem-i Şerif’te yaptığı kazıya... Bu bir kültür kıyımı. Bir mukaddes yapıya saldırı. Unesco’nunki geç bile kalmış bir tepki. Ama dileriz sonuç verir. Sonuç vermemesinden endişe etmekte haksız sayılmayız, çünkü, İsrail’in kırdığı ceviz bini geçti ama ne yazık ki onun zulümde sınır tanımama gibi bir ayrıcalığı bulunuyor.
Kadınlar ve çocuklar “Bu acıyı aktarın” diye sesleniyorlar dedim.
Kim onlar?
Mesela, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Lideri Ahmet Saade’nin eşi Ebla Saade, mesela, Filistin Parlamentosu Başkanı Aziz Salim Duweyk’in eşi Naile Duweyk ve mesela, Filistinli milletvekili Nasır Ahmed Abdulcevat’ın eşi Ayşe Abdulcevat...
Ve onların çocukları...
Peki eşleri nerede?
Eşleri İsrail zindanlarında...
Filistin’de demokratik seçimler oldu, Hamas seçimleri önde bitirdi ve sonra olanlar oldu...
Seçimler dünya beylerinin istediği gibi sonuçlanmamıştı ve vurdular beline Filistin’in...
Önce ambargo geldi, ardından tutuklamalar...
Filistinli zaten tutuklamaya alışkındı da, bu defa tutuklama furyası doğrudan seçilmişlere yöneldi.
Sıkı durun: Şu anda İsrail zindanlarında bir Filistinli Meclis başkanı, 7 bakan, 42 milletvekili 8 aydır tutuklu bulunuyor.
Suçları ne?
Suçları hikaye...
İsrail’in keyfi istedi mi kundaktaki bebelere bile suç bulmak zor değil.
İsrailli bir asker kaçırıldı, karşılık olarak onlarca bakan, milletvekili tutuklandı.
Hukuk mu var İsrail işgali altındaki Filistin’de?
İşte bakın, her biri bir anne olan milletvekili eşleri neler söylüyor:
“Kocalarımız ve çocuklarımız siyonistlerin elinde. İsrail cezaevlerinde 12 bin Filistinli bulunuyor. Yüzlerce çocuk mahkûm var. 11–12 yaşlarında tutuklanan insanlar onlarca sene sonra serbest bırakılıyor.”
12 bin Filistinli cezaevinde...
Hatırlayın, bir İsrailli asker de, İsrail zindanlarındaki kadın ve çocuk tutuklular serbest bırakılsın diye kaçırılmıştı.
Çocuk bunlar, çocuk!
Anne bunlar, anne!
Sadece taş atmışlardır, sapan kullanmışlardır...
Tanklara, toplara, makinalı tüfek atışlarına karşı...
“Üridü ebi – Babamı istiyorum” çığlıkları ile babalarını aramışlardır, kocalarını – yollarda can veren çocuklarını savunmuşlardır.
Bebeler zindanda büyüyor Filistin’de...
Dünya nerede?
“Bizler Kudüs’ün hizmetkarıyız. Tüm dünyaya sesleniyoruz: Sesimizi duyun ve siyonist İsrail’e baskı yapın! Artık bu acıya son verilmelidir.”
diye sesleniyor Bakan ve milletvekili eşleri...
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Lideri Ahmet Saade’nin eşi Ebla Saade, “Bu vekillerin tek suçu Filistin halkının haklarını talep etmektir” diyor.
Annelerin – çocukların gözleri yaşlı...
Yürekleri yangın yeri...
Dünyada onları duyacak bir kulak arıyorlar.
Bir göz arıyorlar onların acısını görecek.
Bir yürek arıyorlar, bu acıyı paylaşacak.
İşte yollara düşmüşler, başka çareleri var mı?
Türkiye’ye gelmişler.
Amerika’nın kapısını çalsalar, duyan olacak mıydı?
Filistin’e yönelik ambargonun arkasında Amerika duruyor.
Iraklı Saddamlara karşı Amerikan işgali, İsrailli Şaronlara – Olmertlere karşı yoğun bir suskunluk...
Nereye gitsin bu insanlar acılarını duyurmak için?
Birleşmiş Milletler İsrail’e karşı bir acz abidesi gibi duruyor... Kınama kararları içi boş söylemlerden ibaret...
Elbet bir İslam ülkesinin kapısını çalacaklar. Türkiye’nin, İran’ın, Mısır’ın ya da Suudi Arabistan’ın...
İslam Konferansı Teşkilatının kapısını çalacaklar.
Tek tek her bir Müslümanın yüreğine seslenecekler...
Diyecekler ki:
İsrail zindanlarında bir çocuğunuz var.
İsrail zindanlarında bir kardeşiniz, Filistinli hemşirenizin, bacınızın, beyi var... İsrail zindanlarında başı yaşmaklı, vatan için can verecek evlatlar yetiştirmekten başka suçu olmayan, bu toprağın anaları gibi kadınlar var.
Dünyaya bir mektup yazın, bu zulmü anlatın. Duanıza katın Filistinli çocukları, kadınları, delikanlıları... Fatihalarınızda anın peşpeşe cennet yolculuğuna çıkan dal gibi Filistinli civanları...
Bugün 15 Mart... 18 Mart’a doğru yürüyoruz. Çanakkale şehitlerinin manevi iklimi sarıyor her yanımızı... Ha Çanakkale ha Filistin... Aynı yolda can verenler arasında ayrım mı yapacağız?
Filistinli anneler, medyanın kapısını değil de, bizim kapımızı çalsalar onlara ne derdik? Belki de doğru olan bunu düşünmek... Geldiler ve gittiler, yüreklerimizde bir kıpırtı oluşmadı... eğer böyleyse ne kadar acı... Gelin bir bakalım yüreklerimize...
ahmettasgetiren.com.tr, 15.3.2007
|