|
|
|
İstanbul “tehlike” listesine girmesin |
Doç. Dr. Deniz İncedayı: “İstanbul’un, Tehlikede Olan Dünya Mirası Listesi’ne girmemesi için Şubat 2008’e kadar Alan Yönetimi Planı’nın hazırlanması gerekir”
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz İncedayı, “İstanbul’un, Tehlikede Olan Dünya Mirası Listesi’ne girmemesi için Şubat 2008’e kadar Alan Yönetimi Planı’nın hazırlanması gerekir” dedi.
Pera Müzesinde, UNESCO İzleme Komitesince düzenlenen “Tarihi Yarımada Alan Yönetimi” konulu panelde konuşan İncedayı, 1985’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren İstanbul’un, eşsiz kültür mirası varlıklarının evrensel niteliğinin uluslar arası düzeyde benimsendiğini hatırlatarak, bu alandaki koruma ve yenileme çalışmalarının uluslar arası platformda desteklendiğini söyledi.
İncedayı, UNESCO’nun konuyla ilgili çalışmaları kapsamında geçen yıl Nisan ayında yetkili bir heyetin inceleme yapmak üzere İstanbul’a geldiğini ve şehrin korunması için çeşitli teklifler ihtiva eden bir rapor hazırladığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“İlgili raporda, tarihi şehir alanında gerçekleştirilecek çalışmalar için bir Alan Yönetimi Planı hazırlanması söz konusu edilmektedir. UNESCO Dünya Mirası Komitesinin 30. dönem toplantısında İstanbul’un tarihî alanları için gözlem altında iki yıllık süre verilerek yapılan çalışmaların komite tarafından denetlenmesi kararı alınmış ve böylelikle İstanbul için iki yılı kapsayacak bir izleme süreci başlatılmıştır. İstanbul’un, Tehlikede Olan Dünya Mirası Listesi’ne girmemesi için Şubat 2008’e kadar Alan Yönetimi Planı’nın hazırlanması gerekir.”
Bu konunun, 2010 Avrupa Kültür Başkenti hazırlıkları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren İncedayı, “Kültür varlıklarına karşı getirilen çağdaş düşünce ve bilimsel tavır, uluslararası platformda ülkemizin önemli bir temsil fırsatı olarak görülmelidir” dedi.
Oxford Brooks Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Aylin Orbaşlı ise binlerce yıllık bir tarihi birikime sahip İstanbul’un nüfusu, yerleşim alanı ve karmaşası ile her geçen gün büyüyen bir dünya şehri olduğunu belirterek, Alan Yönetim Planı’nın yerel ve merkezi yönetim birimleri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve meslek örgütlerinin birlikte hareket edeceği bir yönetim sistemiyle gerçekleştirilebileceğini kaydetti.
Orbaşlı, İstanbul’un tarihî mirasının şehrin hayatını zenginleştirecek bir yaklaşımla korunması gerektiğine inandığını ifade ederek, alan yönetimi konusunda dünyada başarılı uygulamalara Roma ve Liverpool şehirlerini örnek gösterdi.
Alan Yönetim Uzmanı-Mimar Tanju Verda Akan da İstanbul için alan yönetiminin mutlaka oluşturulması gerektiğini belirterek, hazırlanacak planda, şehrin belirli bölgelerinin parça parça değil, birbirleriyle ilişkilendirilerek bir bütünlük anlayışıyla ele alınması gerektiğini kaydetti.
|
15.03.2007
|
|
|
Ferşadoğlu: Fenler İslâmın hizmetkârı |
Gazetemiz yazarlarından Ali Ferşadoğlu Manisa’da Risâle-Nur ışığında İslâm ve Bilim konulu konferans verdi. Manisa Merkez Lale salonundaki konferansa Manisalılar yoğun ilgi gösterdi.
Konferans Mehmet Yavaş’ın Kur’ân tilaveti ile başladı. Daha sonra kürsüye gelen Ali Ferşadoğlu, bilim-din ilişkisi probleminin dünya kamuoyunda genellikle bir çatışma biçiminde yansıdığını ifade ederek, aslında, bilim kâinatta var olan düzenin bir görüntüsü olarak cereyan eden kanunların, insanın muhakeme kabiliyetine yansımış bir ifade biçimi olduğunu vurguladı.
Ferşadoğlu, Bediüzzamana göre İslâmiyet ve fenler arasındaki çatışma ve muhalefetin tamamen gerçek dışı ve zanna dayalı olduğunu, çünkü ona göre fenler İslâmiyetin veledi ve hizmetkârı, İslâmiyetin ise peder ve reisi olduğunu ifade etti.
Ferşadoğlu, “Çünkü İslâmiyet muhakemeyi, fenleri ve hikmeti muhafaza etmiş, insanları araştırmaya, düşünmeye, öğrenmeye ve akıl etmeye teşvik etmişti. Diğer yandan Bediüzzaman, kanunları, tabiatı, sebepleri gerçek tesir sahibi kabul ederek aklı esas alan bilimin, dinin yerine ikame edilme gayretlerini boşa çıkarmak için elinden geleni yapmıştır. Tabiat, asbab ve kanunlar Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin tecellilerinden başka bir şey değildi; ve hakiki tesirleri olmamakla birlikte Cenâb-ı Hakk’ı tanıtan birer vasıta idiler” dedi.
Ferşadoğlu İslâmiyetin bilime verdiği önemi Asr-ı Saadet'ten, Tabiinden ve Bediüzzaman said Nursi hazretlerinden örnekler vererek açıkladığı konferansın sonunda kitaplarını imzalayarak okuyucuları ile sohbet etti.
|
Talha ÖZKAN
/ MANİSA
15.03.2007
|
|
|
Padişah ‘puşideleri’ yenileniyor |
İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü, İSMEK’le işbirliği yaparak İstanbul’daki tüm padişah puşidelerini (sanduka örtülerini) yeniliyor.
1979 yılında kurulan İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü, kısıtlı imkânlarla İstanbul’da bulunan 120 türbe ve 300 müzeyi ayakta tutmaya çalışıyor. İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü yaptığı incelemeler sonucunda birçok padişah türbesinde örtülerin yıpranarak parçalandığını, bazılarında ise hiç örtü olmadığını belirledi. Gerek ilgisizlik, gerekse ödenek yetersizliği sebebiyle yıllar boyunca ihmal edilmiş olan padişah türbelerinin düzenlenmesi için büyük bir proje hayata geçiriliyor.
İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü, padişah sandukalarının üzerlerinde bulunan yıpranmış tarihi puşidelerin (sanduka örtülerinin) yok olmalarını engellemek amacıyla pek çoğunu depolara kaldırdı. Boş kalan sanduka üstleri için puşide arayışına giren müdürlük, İSMEK (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları) ile çalışmayı seçti.
Kanuni Sultan Süleyman, II. Süleyman ve II. Ahmet puşidelerinin yenilenmesi ile start verilen bu projeye İSMEK büyük önem verdiğini her biri alanında uzman isimlerle çalışarak gösteriyor. Ayrıca İSMEK atölyede günde 8 saat çalışan 8 kişilik ekip oluşturdu. El işi ustaları oldukça zahmetli ve yoğun emek gerektiren bir iş olmasına rağmen büyük bir mutlulukla çalıştıklarını belirtiyorlar.
İstanbul Türbeler Müzesi Müdürü Erman Güven, Padişah Puşideleri Projesi’ne hükümdar Kanuni Sultan Süleyman ile başlamayı uygun gördüklerini, diğer padişahlarla devam edeceklerini söylüyor. Son dönem Osmanlı padişahlarının üzerlerindeki örtülerin daha iyi durumda olduğunu, ancak pek çoğunun eski ve yıpranmış olduğunu ifade eden Erman Güven proje başlangıcını “Kanuni Sultan Süleyman’ın üzerindeki puşide lime lime olmuştu. Yok olmasını önlemek amacıyla kaldırdık. Bu defa da yeri boş kalmıştı. Tarihin en büyük padişahının üzerinde bir örtü bile olmaması bizi çok üzüyordu. Yapılacak yeni örtünün ise sultanlara yakışır bir örtü olması gerekiyordu. Gümüş ya da altın simli olmalı, Maraş işi kullanılmalı diye düşünüyorduk. Puşideler, İSMEK’te en son teknolojiye sahip makineler desteğinde aslına uygun, elle işleyerek yapılacak ve devre ait desenler özgün tasarımlarla şekillendirilecek. İlk aşamada, Süleymaniye’deki Kanuni Türbesinde yatan üç padişahın, Kanuni Sultan Süleyman, 2. Süleyman, 2. Ahmet puşideleri yenilenecek’’ şeklinde anlatıyor.
25 yıldır tarihî mezarlıklarla sadece Kültür Bakanlığının ilgilendiğini ve eldeki bütçeyle yılda ancak bir ya da iki türbenin onarım çalışması yapılabildiğini söyleyen Erman Güven “2010 yılı Kültür Başkenti olarak İstanbul seçildi. Tüm İstanbul’un tarihî mekânları elden geçirilmeli ve yenilenmeli. Bizim imkanlarımız yetersiz kalınca İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İl Özel İdaresi ile özel bir protokol yaptık. Bu kapsamda 60 civarında türbenin tüm örtüleri aslına uygun şekilde yapılacak ve çeşitli restorasyon çalışmalarıyla türbelerimiz ziyaretçilerin beğenisini kazanacaktır” dedi.
İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü tarafından İSMEK’e yapılan başvuru neticesinde, Padişah Puşideleri Projesi’nin hayata geçirilmesi için oluşturulan komisyonda, hattat Dr. Süleyman Berk, müzehhibe Dr. Münevver Üçer, hattat Tahsin Kurt gibi alanında tanınmış uzman isimler yer alıyor. Yaklaşık olarak 60 türbenin elden geçirileceği “Padişah Puşideleri Projesi”nin ilk ayağında, Kanuni Sultan Süleyman, 2. Süleyman, 2. Ahmet puşidelerinin 25 Mayıs’ta teslim edilmesi öngörülüyor. 2010 yılına kadar İstanbul’da bulunan tüm türbeler yenilenecek.
Padişah Puşideleri Projesi dahilinde İSMEK’in Fatih Atölyesi’nde işlemeler aralıksız sürüyor. Kasım ayından beri süren çalışmalarda, atölyedeki 8 kişi günde 8 saat mesai yapıyor. En az 22 metre kumaşın kullanıldığı bir örtünün yapımı yaklaşık 1 ay sürüyor. İpek kadife üzerine, taban derisi dolgu malzemesi olarak kullanılan puşidelerde “Maraş işi” adı verilen özel bir el sanatları dokuma tekniği kullanılıyor. Kanun-i Sultan Süleyman’ın sandukasına örtülecek puşidenin süslemelerinde 26 bin 400 metre simli iplik kullanıldı.
PUŞİDE YAPIM AŞAMASI
Bir türbenin puşidesi için 11 parçadan oluşan en az 22 metre kumaş gerekiyor. Yazı ve desen tasarlandıktan sonra seçilen kadife kumaşı sağlamlaştırmak için işlem yapılıyor(telâlanıyor). Karbon kâğıdı kullanılarak seçilen yazı ve desen kumaşa geçiriliyor. Aynı desen taban derisine de çizilerek işaretlenen kumaşa yapıştırılıyor. Altın sim iplikle işleniyor. En son aşama olarak ise Maraş desen sistemi kullanılarak kurt ve tırtıl denilen süsleme eklentileriyle puşide ortaya çıkarılıyor. Tüm bu işlemler tek tek ve özenle yapılıyor. Yoğun el işçiliğinin kullanıldığı pişude ilmik ilmik detaylı bir şekilde işleniyor ve yapımı bir ay kadar sürüyor.
Maraş işi: Sarı simli iplik kullanılarak elle yapılan, belli kaideleri olan kurallı işleme san’atı. Maraş işi denilen bu el san’atında desenler bile gelişigüzel yapılamıyor ve belli ölçüleri oluyor. Maraş işinin temel özelliklerinden olan altın suyuna batırılmış gümüş tellerle yapılan işlemeler ise“kurt” ve “tırtıl” olarak adlandırılıyor.
Müzehhibe: Bayan tezhip sanatkârı. Altın ve çeşitli boyalarla yapılan süsleme san’atını kullanan bayan san’atkar
Puşide ritüeli: Osmanlı döneminde eskiyen puşideler, üzerlerindeki dualar ve âyetler sebebiyle yakılarak toprağa gömülürlermiş ve türbelere yenileri konulurmuş. Örneğin Sultan Mahmut’un türbesindeki örtüleri Sultan II. Abdulhamit zamanında saray bütçesinden yenilenmiş. Bunlardan nispeten daha iyi olanlardan bir kısmı cumhuriyetin ilk yıllarında koruma altına alınarak Topkapı Müzesi envanterine kaydedildikten sonra yerlerine yenileri konulmadığı için bazı türbeler örtüsüz kalmış. Şu an örtüsü olmayan birçok türbenin puşidelerinin resmi kayıtları bulunmuyor. Yıllar boyunca farklı kurumlar tarafından sorumluluğu alındığı için ve kayıtların kaybolması gibi çeşitli sebeplerle geçmişe doğru izi sürülemeyen puşidelerin bir kısmı da tarihî eser kaçakçıları tarafından yağmalanarak yurt dışına çıkarılmış. Örneğin 5 padişah türbesinin bulunduğu Ayasofya’da puşide bulunmuyor.
|
15.03.2007
|
|
|
Gösterilere kapatılsın |
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, Aspendos’un gösterilere kapatılıp restorasyona alınmasının yararlı olacağını söyledi.
Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, yaptığı açıklamada, Aspendos Antik Tiyatrosu’nun kullanımı ile ilgili 1995 ve 2005 yılları ile 9 Mart 2007 tarihlerinde kararlar aldıklarını, Aspendos Antik Tiyatrosu’nda gözle görülmeyen ufak tefek çatlaklar olduğunu, oturma gruplarında da göçükler bulunduğunu belirtti. Antik tiyatroda bazı onarımların ivedilikle yapılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Abbasoğlu, ‘’Aspendos’un gösterilere kapatılıp restorasyona alınması yararlı olur. Restorasyon yapılırken turistler de tiyatroyu ziyaret edebilir’’ dedi.
|
15.03.2007
|
|
|
Mevlânâ Müzesi’ne ilgi artıyor |
Her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Mevlânâ Müzesi’ne bu yılın ilk 2 ayında gelen ziyaretçi sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre artış gösterdi.
Konya Müzeler Müdürü Erdoğan Erol, Mevlânâ Müzesi’ne bu yıl, 2007’nin UNESCO tarafından Mevlânâ Yılı ilân edilmesi nedeniyle daha fazla turist geleceğini tahmin ettiklerini belirtti.
|
15.03.2007
|
|
|
|