|
|
|
Michael Rubin: ‘Kürtler ABD’ye fazla güveniyor’ |
Amerikalı Irak uzmanı, bağımsızlık peşinde koştuğunu ve terör örgütü PKK’yı desteklediğini belirttiği Iraklı Kürtlerin, Türkiye’nin ne kadar kararlı olduğunu kavrayamadığını ve ABD’nin kendilerine gösterdiği sempatiye fazla güvendiğini yazdı.
Amerikan Enterprise Institute kuruluşunun uzmanı Rubin, muhafazakâr eğilimli The Weekly Standard dergisinde yayımlanan makalesinde, ABD Dışişleri Bakanlığını da fazla hoşgörülü davranarak Iraklı Kürtleri cesaretlendirmekle eleştirdi. Rubin, “Iraklı Kürt liderler, PKK’ya yataklık etmeyi sürdürüyor. Verdiklerin desteğin aktif veya pasifolması önemli değil, çünkü terörü desteklemenin kabul edilebilir ölçüsü olmaz” dedi. Türk yetkililerinin, en fazla aranan PKK’lı teröristlere Iraklı Kürtlerin pasaport sağladığını ve Iraklı Kürt lider Mesud Barzani’nin partisinin denetimindeki bölgede altı PKK üssü olduğunu dile getirdiğini anlatan Rubin, ABD yönetimince peşmergelere verilen silâhların bir bölümünün de terör örgütü PKK’ya ulaştığını belirtti. Barzani’nin PKK’lı teröristlerin Irak’ın kuzeyinde hareket etmesine kısıtlama getirmediğini kaydeden Rubin, “PKK’nın ele başılarından ikisi, Ekim 2006’da Erbil’debir hastanede tedâvi oldu, üç ay sonra da yineErbil’de bir lokantada yemek yerken fotoğraflarıçekildi” dedi. Rubin, “Kürtler, Türkiye’nin kararlılığını kavrayamıyor. Çok sayıda Kurt, peşmergelerin, Türk ordusunu Irak’ın kuzeyindeki dağlarda yenebileceğini söylüyor ve buna inanıyor. Ancak hiçbir durumda böyle bir şey olmayacak” diyerek, 1998’de de benzer bir olayın meydana geldiğini kaydetti. Türkiye’nin PKK’ya verilen desteğin kesilmesi talebiyle ordusunu Suriye sınırında konuşlandırdığını ve Türkiye’nin gücü konusunda Iraklı Kürtlerden “daha aklı başında” olduğunu belirttiği dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın terörist Abdullah Öcalan’ı sınır dışı ettiğini hatırlatan Rubin, “Odönemde Türkiye’nin siyasî ve askerî karar alma mekanizmasındaki kişiler, ABD’den yeşil ışık gelsinveya gelmesin, Suriye’ye girmeye kararlı olduklarını dile getirdi” dedi. Michael Rubin, “Barzani, Kürtlere Amerikan sempatisinin anlamını fazla büyütüyor. Washington,Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına karşı olasıbir sınır ötesi operasyonunu onaylamasa da, bunu anlayışla karşılar. Avrupa’nın kaygıları da, Ankara’yı PKK üslerine taarruz etmekten alıkoymaz” diye yazdı. Rubin, Iraklı Kürtlerin bağımsızlık ve genişlemecilik niyetlerine ilişkin örnekler verirken, Kürt televizyonlarının Irak’ın kuzeyinden bahsederken “güney Kürdistan” ifadesini kullandığını, Barzani’nin “Kürt bayrağı” olarak 1940’larda sadece bir yıl yaşayabilen Mahabad Kürt cumhuriyetinin bayrağını belirlediğini, kuzeyde Irak bayrağının yasaklandığını ve Erbil ve Süleymaniye’de satılan haritalarda Akdeniz’den Basra Körfezi’ne kadar uzanan bir “büyük Kürdistan”ıngösterildiğini belirtti. Barzani’nın “Türkiye, İran ve Suriye bağımsız bir Kürt devleti fikrine alışmalı” sözlerine işaret eden Rubin, Iraklı Kürtlerin şimdi elde ettiği özerklikderecesinin, Irak savaşı öncesindeki bütün tahminleri aştığını kaydetti. Rubin, Iraklı Kürtlerin tutumuna ilişkin ABD yönetimine de eleştirilerde bulundu. Michael Rubin, geçen günlerde Türkiye-Irak sınırında “Türkiye ile Kürdistan arasındaki sınır” diye bahsederek siyasî gaf yapan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, görevine başladıktan sonraki ilk Irak ziyaretinde Barzani ile Bağdat’ta değil, Irak’ın kuzeyinde görüşmesinin yanlış olduğunu kaydetti. “Rice’ın sembolizm konusundaki dikkatsizliği, Kürtlerin milliyetçi dürtülerini daha da güçlendirdi diye Rubin, Iraklı Kürtlerin, Rice’ın Barzani ile Irak’ın kuzeyinde görüşmesini, ulusal heveslerinindesteklenmesi olarak gördüğünü yazdı. Rubin, “ABD Dışişleri Bakanlığı, Kürtlerin sertliğine sertlikle cevap vermekte isteksiz. Iraklıların ülke içinde hareket etme hakkını etnik temelde kısıtlayan Kürt yetkilileri, ABD’nin 1961 yılında yürürlüğe giren Dış Yardım Yasası’nı ihlâl etti. Ancak bunun ardından ABD Dışişleri Bakanlığı, malî yardımı Kürtlerin dahadüzgün davranması şartına bağlamaya yanaşmadı. 23 Haziran 2004’te ABD yetkilileri, Kürt liderlere 1,4 milyar dolar transfer etti. Bunun üzerinden daha birhafta geçmeden yerel Kürt yönetimi, bir Norveç şirketiyle petrol arama anlaşması imzalayarak, Irak’ın birliğine darbe vurdu” dedi.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi başkanı Demokrat senatör Joe Biden’in, Irak’ın etnik ve mezhepsel esaslara göre üç özerk bölgeye ayrılmasını önerdiğinihatırlatan Rubin, yazısını, “Iraklı Kürt liderlerin teröristleri kovduğu ve Irak sınırları ötesine ilgilerinin olmadığını duyurduğu zamana kadar, Kongre’nin etnik temelde federalizmi cesaretlendirmesi, bölgeyi kaosa atma riskini taşır” diyerek bitirdi.
|
/ WASHINGTON
12.03.2007
|
|
|
Iraklılar ölüyor, Bush eğleniyor |
Irak’ta ardı arkası gelmeyen saldırı ve patlamalarda her gün onlarca insanın hayatını kaybetmesi adeta kanıksanır ve “sıradan olay” gibi görülüp haber konusu olmaktan dahi çıkarken, işgalin ve bu tablonun bir numaralı sorumlusu Bush, protestolarla karşılandığı Brezilya’da bir eğlence partisine katılarak dans etti.
Dans görüntülerinin TV ekranlarında yayınlandığı saatlerde Bağdat’ta 41 kişi daha bombalarla can veriyordu.
Bağdat’ta Kerbelâ’yı ziyaretten dönen Şiileri hedef alan bombalı araç, 31 kişiyi öldürdü. Bağdat polisi ile hastahane kaynakları, saldırıda 23 kişinin de yaralandığını bildirdi. Şehrin merkezindeki Karrada semtinde Şiileri hedef alan saldırının yanı sıra şehrin doğusunda Mustansiriye-Talbiye köprüsü arasında da bir minibüste bir kişinin üzerindeki bombaları patlatması sonucu 10 kişi öldü.
Musul’da Hizbi İslâmiye saldırı
Irak’ın Musul şehrinde ülkenin en büyük Sünni partisi olan Irak İslâm Partisi’nin bürosuna düzenlenen bombalı saldırıda 4 kişi öldü.
|
/ BAĞDAT
12.03.2007
|
|
|
Churchill: Yahudilerin kendileri de sorumlu |
Eski İngiliz Başbakanı Winston Churchill’in, 1937 yılında kaleme aldığı makalede, çektikleri acılardan Yahudilerin kendilerinin kısmen sorumlu olabileceğini yazdığı ortaya çıktı.
Cambridge üniversitesi arşivine göre, Churchill daha başbakan koltuğuna oturmadan kaleme aldığı, ancak yayınlatmadığı makalede, “Yahudiler acısını çektikleri düşmanlığın kısmen de olsa sorumlusu olabilir” ifadesini kullanıyor.
Churchill, bu düşmanlığı “Yahudinin farklı oluşuna” bağlıyor. Tarih doktoru Richard Toye tarafından ortaya çıkarılan “Yahudiler zulümle nasıl başa çıkabilir” başlıklı makaleye göre, eski başbakan “Yahudi düşmanlığını sırf canilerin acımasızlığına bağlamanın kolaycılık olacağını” belirtiyor ve bunun ille de bütün gerçeklerle örtüşmeyeceğini yazıyor.
Churchill bunları yazdıktan üç yıl sonra başbakan oldu. 1933’te Almanya’da iktidara geldikten sonra Yahudi avına çıkan Naziler, ikinci dünya savaşında 6 milyon Yahudiyi gaz odalarında yaktı. “Yahudi düşmanlığının, Yahudiler ve diğerlerinin yasa önünde eşit olduğu ülkelerde bile görüldüğünü” kaydeden Churchill, “Yahudi düşmanlığı tahlil edilirken bütün bunların göz önüne alınması gerektiğini” vurguluyor. Churchill, “Bunların bizzat Yahudiler tarafından da hassaten dikkate alınması gereğine” işaret ediyor.
Churchill şu ifadeyi kullanıyor:
“Farkına bile varmadan, baskı ve zulme davetiye çıkarmış olmaları mümkün. Çektikleri acılardan kısmen kendileri de sorumlu olabilir.”
|
/ LONDRA
12.03.2007
|
|
|
Nejad’dan Konsey atağı |
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın, BM Güvenlik Konseyi toplantısına katılarak, Tahran yönetiminin nükleer programına ilişkin bilgi vermek istediği bildirildi.
Devlet televizyonunun haberinde, “Ahmedinejad, İran’ın barışçıl sivil nükleer programı hakkında BM Güvenlik Konseyine bilgi vermeyi planlıyor” denildi.
Haberde, “İran Dışişleri Bakanlığına göre Ahmedinejad’ın, bir sonraki P5+1 toplantısına da katılabileceği” kaydedildi. “P5+1” toplantıları, İran’ın nükleer programına ilişkin olarak BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya’nın katılımıyla düzenleniyor. Televizyonun haberinde, Ahmedinejad’ın katılmayı planladığı toplantının tarihi veya bu toplantıya davet edilip edilmediği gibi ayrıntılar yer almadı.
İran’ın uranyum zenginleştirme programını durdurmaması üzerine daimi üyeler ve Almanya, bu ülkeye yönelik yaptırımların genişletilmesini görüşmeye başlamıştı. BM Güvenlik Konseyi geçen Aralık ayında İran’a karşı sınırlı yaptırımlar uygulanmasını kararlaştırmış ve uranyum zenginleştirmeyi 21 Şubat’a kadar durdurmaması halinde yeni yaptırımlara başvuracağı uyarısında bulunmuştu.
Bunun üzerine BM Güvenlik Konseyinde yaptırımların genişletilmesine yönelik taslaklar müzakere edilmeye başlandı.
|
/ TAHRAN
12.03.2007
|
|
|
Fetih ve HAMAS çatışmaları yeniden başladı |
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert, bir araya gelmeye hazırlanırken Gazze’de El Fetih ile Hamas taraftarları arasında çatışmalar yeniden alevlendi.
İki grup liderlerinin Mekke’de uzlaşmaya başlamasından sonra ilk kez yaşanan çatışmada 1 Hamas kumandanı hayatını kaybetti.
Çatışmalar Gazze’deki Beyt Hanun kasabasında yaşanırken, her iki taraf da birbirini suçladı. Yaşanan çatışmada Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin Kassam Tugayları komutanlarından Muhammed El Kafarne hayatını kaybetti. Beyt Hanun kasabasında hem El Fetih’e bağlı güvenlik güçleri hem de Hamas’a bağlı güvenlik güçleri kontrol noktaları oluşturdu. El Fetih grubu sözcüsü Tevfik Ebu Hussa, “Bazı Hamas mensupları araçlara ateş açtı ve kavga çıkardı” diyerek Hamas’ı suçladı.
|
/ GAZZE
12.03.2007
|
|
|
Rusya ile İran anlaşamadı |
Rusya’nın “Atomstroyexport” şirketi, İran’nın, Buşehr kentinde inşa edilen nükleer santral konusunda son günlerde yaşanan anlaşılmazlıkları aşırı politize ettiğini öne sürdü.
Moskova’da İran tarafı ile düzenlenen 3 günlük müzakerelerin sonuçlarını Rus Rian haber ajansına değerlendiren Atomstroyexport şirketi Başkanı Sergey Şmatko, “Bu konunun politize edilmesi projelerimizin gerçekleşmesi konusunda engeller oluşturuyor” diye konuştu. Toplantıda, Buşehr kentinde inşaatı devam eden nükleer santral ile ilgili son günlerde ödeme konusunda ortaya çıkan sorunun tartışıldığını anlatan Şmatko, “Anlaşamamıza rağmen toplantımız yapıcı geçiyor. Ancak Tahran tarafından medyaya yansıyan açıklamalar müzakerelerin olumlu havasını yansıtmıyor. Ayrıca bu tür açıklamalar ve durumun aşırı politize olması İran’ın ilk nükleer atom santralinin bitmesini olumsuz bir şekilde etkiliyor.” dedi.
|
/ MOSKOVA
12.03.2007
|
|
|
Kosova görüşmelerinde sonuç yok |
Viyana’da Houfburg Sarayı’nda yapılan son tur görüşmelerin ardından Birleşmiş Milletler’in (BM) Kosova Özel Temsilcisi Marti Ahtisaari, 1 yıla yakın süredir devam eden müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığını açıkladı.
Ahtisari, raporunu ay sonunda BM Güvenlik Konseyi’ne sunacağını söyledi. Avusturya’nın başkenti Viyana’daki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığı açıklandı. Toplantıya katılan Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadiç, Kosova’nın bağımsızlığını asla kabul etmeyeceklerini tekrarlarken, müzakerelerin sürmesini istediklerini söyledi. Ahtisaari’nin hazırladığı müzakere planı; Kosova’ya kendi bayrağı, milli marşı, ordusu ve anayasasıyla uluslararası gözetim altında özerklik tanınmasını öngörüyor. Sırplar, Kosova’ya bağımsızlık yolu açtığı iddiasıyla plana karşı çıkarken, Kosovalı Arnavutlar plana destek veriyor.
|
/ VİYANA
12.03.2007
|
|
|
|