|
|
|
Darbecilere protesto |
28 Şubat’ın onuncu yılı dolayısıyla Beyazıt'ta oturma eylemi yapan sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve mensupları, darbecileri protesto ettiler. “Bütün dünya darbecilerin yanında olsa biz mazlumların yanında olmaya, gerçekleri haykırmaya ve zulme dur demeye devam edeceğiz” diyen katılımcılar, başörtüsü yasağı ve diğer mağduriyetlere son verilmesi çağrısı yaptılar.
Dün öğle saatlerinde Beyazıt Meydanı’nda toplanan grup adına MAZLUMDER İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Avukat Lütfü Yılmaz bir basın açıklaması yaptı. Haksızlığa karşı adaletin, zorbalıklara karşı hukukun ve millete savaş açanlara karşı milletin yanında olduklarını göstermek için birarada olduklarını ifade ederek sözlerine başlayan Yılmaz, “28 Şubat bir cümleyle; ‘millete karşı açılmış bir savaştır’. Kimse unutmamalıdır ki tarihte kendi milletine, onun değerlerine ve iradesine savaş açıp da galip gelmiş hiçbir ordu hiçbir devlet yoktur” dedi.
Halkın inancına, düşüncesine, kimliğine yönelik bir darbenin tarihi olan 28 Şubat 1997’den bu yana devam eden süreçte siyasetten yargıya, ekonomiden, hak ve özgürlüklere kadar birçok alanda toplumun bir cendereye sokulduğunu hatırlatan Yılmaz,”Bu süreçte halk tarafından yaptırılan İHL’ler ve Kur’ân Kursları’na kilit vurulmuş, gazeteciler andıçlanmış, bağımsızlıkları anayasal teminat altında olmasına rağmen yargı mensuplarına brifingler verilmiş, akabinde darbe mantığına aykırı karar veren yargıç ve savcılar hakkında soruşturmalar açılmış, evrensel hukuk ilkeleri yerine darbe hukuku ikame edilerek mahkemeler insan hakkı ihlallerinin meşrulaştığı aygıtlara dönüştürülmüştür” şeklinde konuştu.
“28 Şubatlara hayır" “Üniversitede kışla düzeni istemiyoruz” gibi ifadelerin bulunduğu dövizlerle eyleme katılan porotestocular, basın açıklamalarının ardından olaysız dağıldı. Protesto gösterisinde çeşitli sloganlar da dikkat çekti.
28 Şubat bir darbedir
Beyazıt Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde konuşan Özgür-Der Başkanı Hülya Şekerci, “28 Şubat sürecinde bir çok insan hakları ihlaliyle karşılaştık. Dernekler, vakıflar ve partiler kapatıldı. Halkın kendi kurduğu imam hatip liseleri ve Kur’ân kursları kapatıldı. Ordudan bir çok insan YAŞ kararları ile atıldı. Başörtümüz yasakçılar tarafından bir sembol haline getirildi. Darbe süreci bitmemiştir, hala devam etmektedir" dedi.
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça ise 28 Şubat'ın Müslümanların Türkiye’de zenci kabul edildiği gün olduğunu kaydetti. Emekli Tüğgeneral Adnan Tanrıverdi ise 28 Şubat’ı milletin değerlere indirilen bir darbe olarak gördüklerini belirterek, dünyada inançların devlete tehdit olarak gösterildiği başka bir ülke olmadığını söyledi. Tanrıverdi konuşmasına şu sözlerle devam etti: “İslâm ülkemizde de dünyada da yükselen bir değerdir. Bunun önüne geçmek mümkün değildir. Bunu devlete tehdit olarak görenler bununla barışsın. Böylece ülkemiz daha da yücelecektir. Ordu bizim ordumuzdur. Devletimizin milletimizin canıdır. İnançlı insanları devlete tehdit olarak göstermek ve ordumuzda inanç karşıtlığının artması büyük bir tehlikedir.”
Eylemde konuşan gazetemizin Dış Haberler Müdürü Mustafa Özcan ise Türkiye’nin önünün açılması için başörtüsü yasağı gibi yasaklamaların kaldırılması gerektiğini ifade etti.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
01.03.2007
|
|
|
Brifinglerde el pençe divan durdular |
28 Şubat’ta ordunun açıkça bir muhtıra vermediğini, ama brifinglerle gücünü ortaya koyduğunu belirten Ferhat Kentel, 28 Şubat’ın sonuç olarak darbe özelliği taşıdığını söyledi. Bilim özerkliğinden bahseden bilim adamlarının, bağımsız dediğimiz yargı mensuplarının brifinglerde el pençe divan durduklarını söyleyen Kentel genel olarak darbeleri değerlendirirken “Hiçbir darbe başarılı olamıyor. Başarılı olsa, bir dahakine ihtiyaç duymazsınız. Yaptığınız şey beklenmeyen sonuçlar doğuruyor” şeklinde konuştu.
DEVRİMLER DE DARBE NİTELİĞİNDEYDİ
Cumhuriyetin başında uygulanan politikaların da darbe niteliğinde olduğunu ifade eden Kentel, “Şapka takmayan adamı götürüp İstiklâl Mahkemelerinde asıyorlar. İdam edilen insanların çocukları ‘Benim dedem vatan haini olduğu için asıldı’ mı diyecek? Bu olaylar insanların içinde bir yara olarak duruyor” ifadelerini kullandı. Kentel, “Çağdaşlık çıkarlar üzerine kurulu, insan kalbini ve duygusunu reddedip, dünyada var olmak için çatışmacı mücadeleye dayanan bir ideolojinin tezahürüdür” dedi.
Röportaj bölümünü tıklayın
|
Hasan Hüseyin KEMAL
01.03.2007
|
|
|
Millî iradeyi yaşatmalıyız |
CNN Türk'te hmet Hakan Coşkun’un sunduğu ve ‘Tarafsız Bölge’ programına katılan gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, milletin hür iradesinin Meclis çatısı altında tecellî etmesi gerektiğini ifade ederek, “Millî mutabakatla millî iradeyi yaşatmalıyız. Birbirimize hoşgörüyle bakalım. Farklı düşüncelere saygı göstermek zorundayız. Eğer Türkiye hukuk devletiyse herşeyi hukuk çözsün, Meclis çözsün. Bu vatan hepimizin, her kurum görevini yapsın” dedi.
Gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, millî iradenin adil olarak hükmetmesini isteyerek, “Millî mutabakatla millî iradeyi yaşatmalıyız. Eğer Türkiye hukuk devletiyse her şeyi hukuk çözsün, Meclis çözsün” dedi.
CNN Türk’te Ahmet Hakan Coşkun’un hazırlayıp sunduğu Tarafsız Bölge’de 28 Şubat süreci tartışıldı. Programa konuk olarak katılan gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, Yargıtay eski başsavcısı Vural Savaş, DİSK eski genel başkanı Rıdvan Budak, başbakanlık eski müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ile Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcılarından Mukadder Başeğmez 28 Şubat’la ilgili sorulara cevap verdiler. Zaman zaman tansiyonun yükseldiği programda
“28 Şubat nedir?” sualine Dumanlı, “Ucube bir şeydir” derken Kutlular, “Darbedir” dedi. Başeğmez “sarhoşluk hali” derken, Budak, “Sivil toplum kuruluşlarının demokrasiye sahip çıkması” diyerek görüşlerini aktardı.
SAVAŞ: BEN DARBEYİ ENGELLEDİM
Programda ilk söz alan eski Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, 28 Şubat’ı şöyle değerlendirdi:
“İkinci Cumhuriyetçiler öyle bir hava oluşturdu ki, asker, medya ve savcıları yönlendirdiler. Eğer benim gibi bir başsavcı olmasaydı zinde güçler yönetime el koyacaktı. Dış güçler darbe olmasını istiyordu. Derin güçler ABD’ye dayanıyordu. Darbeyi dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, Karadayı ve ben engelledik.”
28 Şubat’ta yapılanın darbe değil, “hukukun işletilmesi” olduğunu savunan Vural Savaş, “Ordunun büyük çoğunluğu darbe istemiyordu. Ama ne yazık ki, bazı kişiler, bazılarını kullanarak düğmeye bastı” dedi.
KUTLULAR: İFTAR YEMEĞİ ABARTILDI
DİSK eski Başkanı Budak, sivil toplum kuruluşlarının 28 Şubat’ta demokrasiye sahip çıktığını ifade ederken, o dönem başbakanlık konutunda verilen iftar yemeğini eleştirdi. Söz alan gazetemiz imtiyaz sahibi Kutlular ise, “Ben iftar yemeğine davetliydim. Yaşadığımı söylüyorum. Bu olay abartılarak, büyütülerek verildi. Olayı anlatmak insanî bir vazifedir. Anlatıldığı gibi öyle çok sarıklı insanlar veya tarikat liderleri yoktu. Sadece Mahmud Efendi vardı. Ben vardım. Milletvekilleri, akademisyenler, Diyanet Reisi vardı. Bir de bu zat dinî kisvesiyle gelmiş. Ne olmuş yani? Öyle konuşmalar filan olduğu da yok. Başbakan teşekkür konuşması yaptı. Mahmud Efendi teberrüken konuştu ve oturdu. Beni de Hasan Hüseyin Ceylan çağırdı. Türkiye bir hukuk devletidir. Eğer bu suçsa, devletin yetkili organları harekete geçerdi” dedi.
DUMANLI: ABD VE İNGİLTERE’DE
İFTARLAR VERİLİYOR
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, başbakanlık yetkisinin kendisinde olsaydı, böyle bir iftar vermeyeceğini ifade ederek, “Ama Amerika ve İngiltere’de böyle iftarlar verilmesinde bir sakınca görülmüyor” diye konuştu.
Dumanlı, 28 Şubat’ın psikolojik harp sembolleriyle yürütüldüğünü hatırlatarak, “Dünyanın birçok bölgesinde hiç bu kadar üniformasız sivil toplum kuruluşu görmedim” dedi.
“Rejimi değiştirecek” korkusunun yersiz olduğunu belirten Dumanlı şöyle devam etti:
“Yüzde yirmilik siyasi iktidar, anayasayı değiştirmesi mümkün değilken, rejimi nasıl değiştirecek? Ben bir kriterden bahsediyorum. Aba altından sopa gösterildi. Korku havası oluşturuldu. Libya gezisi çok yanlış. Kamu vicdanı bunu soracaktır. Kamunun zekâsına güvenmek lâzım.”
BAŞEĞMEZ: KUDÜS GECESİ’NDE SİYASİ YOKTU
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mukadder Başeğmez ise Kudüs gecesi organizasyonunda hiçbir siyasinin olmadığını sadece Sincan Belediye Başkanının saf saf oturduğunu ve tankların yürüdüğünü söyledi. Başeğmez, bütün darbelerin Türk halkı tarafından şiddetle kınandığını ve kamu vicdanının son derece rahatsız olduğunu hatırlattı.
YAZICIOĞLU: 28 ŞUBAT’I AMERİKA TEZGAHLADI
Başbakanlık eski müsteşarlarından Yaşar Yazıcıoğlu da 28 Şubat’ı Amerika’nın tezgâhladığını iddia ederken, “Aczmendiler, Ali Kalkancı, Fadime Şahin olayları birden bire ortaya çıkarıldı ve çok ciddi provokasyonlar oldu” dedi.
KUTLULAR: HER ŞEYİ HUKUK ÇÖZSÜN
Kutlular ise mürteci denilerek dindarların karalandığını belirterek şöyle devam etti:
“Biz bin seneden beridir devletiz. Çok dinli, çok renkli, çok ırklıyız. Biz bu medeniyetin devamıyız. Tarikatlar bin seneden beri var. ‘İrtica geliyor’ diyorlar. Cumhurbaşkanı ‘irtica geliyor’ diyor, asker ‘geliyor’ diyor… Nedir irtica; geriye dönüş. Gelmiş mi peki? Mürteci diyerek dindarları karalıyorlar. Demirel ‘derin devlet ordudur’ dedi. Ben demokratlara oy verdim.. Ardından Adalet Partisi’ne ve Doğru Yol Partisi’ne oy attım. Hür irade Meclis çatısı altında tecelli etmeli. Askerî darbelere karşı ‘millî mutabakat’ zemini sağlanmalı. Din umumun malıdır. Siyasete alet edilmez. Ancak bazı yerlerde istismar edildi. Türkiye’de laiklik benim inancıma saygı göstermiyor. Askerin tank yürütmemesi lâzımdı. İrticaî korkulardan devlet arınmalı. Herkes fişlenmiş. Batı Çalışma Grubu herkesi fişlemiş. Bunu asker yapıyor. Dizginler hâlâ derin devletin elinde. Herkes görevini yapsın. 70 senedir ne irtica geldi, ne de geriye gitti. Eğer böyle bir rahatsızlık varsa, bunun kararını asker vermesin, millet versin. Milli irade hükmetsin, adil olarak… Millî mutabakatla millî iradeyi yaşatmalıyız.. Birbirimize hoşgörüyle bakalım. Farklı düşüncelere saygı göstermek zorundayız. Eğer Türkiye hukuk devletiyse her şeyi hukuk çözsün, Meclis çözsün. Bu vatan hepimizin her kurum görevini yapsın.”
|
Davut ŞAHİN
/ İSTANBUL
01.03.2007
|
|
|
Darbeciler yargılanmalı |
Mazlumder Genel Başkanı Ayhan Bilgen, “Hiçbir toplum kesimine yönelik benzer olağan üstü süreçlerin tekrar yaşanmaması için 28 Şubat’ın hukuk dışı eylem ve işlemlerinin sorumluları yargı önüne çıkarılmalıdır” dedi.
Eğitim-Bir-sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş, Hizmet-İş Sendikası, Öz İplik-İş Sendikası, As-Der, Tüketiciler Birliği, Kardelen Derneği, İHH gibi sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinde katıldığı ve TBMM Çankaya kapısında gerçekleştirilen eylemde konuşan Bilgen, 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu öncesinde başlayan olağan üstü uygulamaların insan hak ve özgürlüklerine büyük bir darbe vurduğunu, hukuk devleti anlayışında geriye gidişe neden olduğunu belirterek, “Binlerce öğrenci yasakçı uygulamalarla üniversite öğreniminden mahrum edilmiş, çok sayıda kişi haksız yere işinden uzaklaştırılmıştır. Öğrenim özgürlüğü ve çalışma hakkı yanında inançların ifade edilmesi ve örgütlenmesine yönelik olarak da ciddi kısıtlamalar gerçekleştirilmiştir” diye konuştu. 28 Şubat 1997’den sonrada devam eden politikaların hukukun üstünlüğü ve insan haklarına dayalı yönetim anlayışına büyük zarar verdiğini söyleyen Bilgen şöyle konuştu: “Bu uygulamaların tümüyle son bulması, hiçbir toplum kesimine yönelik benzer olağan üstü süreçlerin tekrar yaşanmaması için 28 Şubatın hukuk dışı eylem ve işlemlerinin sorumluları yargı önüne çıkarılmalıdır. Silahlı Kuvvetler iç mevzuatı yeniden ele alınarak uluslararası standartlara aykırı ve müdahalelere ortam oluşturan düzenlemeler acilen kaldırılmalıdır.”
|
Yeni Asya
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Gerçek gündem insan hakları |
İHD, 2006 Türkiye insan hakları ihlâlleri bilançosunu açıkladı. İHD Başkanı Yusuf Alataş, hak ihlâlleri bilançosunun, Türkiye’de insan haklarıyla ilgili ciddî bir geriye gidiş olduğunu ve Türkiye’nin gerçek gündeminin insan hakları problemi olduğunu gösterdiğini söyledi.
İHD’nin derneğe yapılan başvurulara ve medya taramalarına dayanarak oluşturduğu bilançoya göre, 2006’da Yargısız infazlar, Toplumsal gösterilere müdahalede aşırı güç kullanımı, “Dur ihtarı”na uymama ve silah kullanma yetkisinin ihlali, faili meçhul cinayetler/saldırılar, yasadışı örgüt saldırısı, gözaltında ölümler, inançları nedeniyle saldırıya uğrayanlar, cezaevlerinde ölümler/yaralanmalar, çatışmalar, mayın ve serbest patlayıcı olayları, çocuklara yönelik şiddet, namus gerekçeli saldırılar, kuşkulu ölümler, resmi hata ve ihmal, ev içi şiddete uğrayan kadınlar, asker ve polis intiharları ve intihar teşebbüsleri olarak sınıflandırılan 927 yaşam hakkı ihlali gerçekleşti. 3472 kişi de yaralandı. İHD Başkanı Alataş, özellikle yaşam hakkı ve ifade özgürlüğünde ciddi bir geriye gidiş olduğunu, ama hak ihlallerinde artış olmayan başkaca alanlarda da bir azalmanın söz konusu olmadığına dikkat çekti ve “Eski sorunlar bütün güncelliğiyle duruyor. Bu bize birinci gündem maddemizin demokrasi ve insan hakları olduğunu gösteriyor. Özellikle Hrant Dink’in katledilmesiyle, bu bir kez daha ortaya çıktı; Türkiye’nin kritik eşikte olduğunu gösterdi” diye konuştu. Alataş, Avrupa’yla ilişkiler kapsamında da insan haklarının bir kenara bırakıldığını, medyanınsa insan hakları örgütlerini yok saydığını vurguladıktan sonra, “bütünsel bir insan hakları hareketine ihtiyaç var” dedi.
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Dayatmalar demokrasiye zarar verdi |
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş, 28 Şubat gibi dayatmaların Türk demokrasisine zarar verdiğini söyledi.
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Sarıbaş, gazetecilerin 28 Şubat ile ilgili sorusu üzerine, bu tür eylemlerin Türk demokrasisine zarar verdiğini söyledi. 28 Şubat gibi dayatmalarla milletin bir yere çekilmediğini dile getiren Sarıbaş, bu tür müdahalelerin, ‘’AK Parti gibi iktidarları doğurduğunu’’ belirtti. Anavatan Partisinin özgürlüklerden yana olduğunu ifade eden Sarıbaş, ‘’Bu tür demokrasi dışı davranışları tasvip etmemiz doğru değil’’ dedi.
Din umumun malıdır. Siyasete alet edilmez. Ancak bazı yerlerde istismar edildi. Türkiye’de laiklik benim inancıma saygı göstermiyor. Askerin tank yürütmemesi lazımdı. İrticai korkulardan devlet arınmalı. Herkes fişlenmiş. Batı Çalışma Grubu herkesi fişlemiş. Bunu asker yapıyor. Dizginler hala derin devletin elinde. Herkes görevini yapsın. 70 senedir ne irtica geldi, ne de geriye gitti. Eğer böyle bir rahatsızlık varsa, bunun kararını asker vermesin, millet versin. Milli irade hükmetsin, adil olarak… Milli mutabakatla milli iradeyi yaşatmalıyız.. Birbirimize hoşgörüyle bakalım. Farklı düşüncelere saygı göstermek zorundayız. Eğer Türkiye hukuk devletiyse her şeyi hukuk çözsün, Meclis çözsün. Bu vatan hepimizin her kurum görevini yapsın.” (
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Aksu: 28 Şubat'ın bedeli ağır oldu |
Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, 28 Şubat sürecinin 10. yılı münasebetiyle yaptığı açıklamada, “Siyasî, ekonomik ve sosyal hayatı felç eden, sürecin Türkiye’ye bedeli çok ağır oldu” dedi.
Türk siyasî hayatına ‘post-modern darbe’ olarak geçen, adını 18 maddelik ‘irtica ile mücadele’ kararlarının çıktığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısından alan, siyaset ve toplum hayatında çok derin izler bırakan 28 Şubat sürecinin üzerinden 10 yıl geçtiğini söyleyen Aksu, “Ülke siyasi ve ekonomik buhranlara sürüklendi, iktidar dışardan müdahaleyle el değiştirdi, yolsuzluk ekonomisi altın devrini yaşadı, bankaların içi boşaltıldı, ülkeyi 140 milyar dolara mal oldu” dedi.
Bugünde ülkeyi kaosa götürecek tezgâhların peşinden koşulduğunu söyleyen Aksu şu görüşlere yer verdi: “Bunlar bazı STK’lar ve bazı medya kuruluşlarıdır. Ülkenin sivilleşmesi, demokrasinin tam anlamıyla yerleşmesi ve gelişmesi, hak ve özgürlük mücadelesi için kurulan bazı STK’lar ne yazık ki, o süreçte bir çete gibi hareket etmiş ve 28 Şubat’ın oluşmasına zemin hazırlamışlardır. Ancak geldiğimiz dönem itibariyle bazı kamu sendikaları ve STK’ların tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi çeteleşme faaliyetleri yaptıkları kamuoyunda yer almaktadır. Devleti yönetenler, devlete sahip çıkmak isteyen sendikalar ve sivil toplum örgütleri şunu unutmasınlar ki, çetelerle devlet yönetilmez.”
|
Recep GÖREN
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
28 Şubat utancı bitsin |
Eğitim-Bir-Sen’nden 28 Şubat süreci ile ilgili olarak yapılan açıklamada, Türkiye’nin bu utanç verici mirastan kurtulması, milletle kavgaya tutuşmuş olanların geride bıraktıkları tahribatı bir an önce onarmaları gerektiği belirtildi
Eğitim-Bir-Sen açıklamasında, halkın demokratik iradesine saygısız ve tahammülsüz kişilerin, bulundukları makamları da istismar ederek başlattıkları karalama kampanyalarının, bir tür psikolojik savaş usulüyle yürütülmüş, siyasî partiler kapatılmış, siyasetçiler, belediye başkanları, gazeteciler ve işadamları başta olmak üzere binlerce insanın görevinden uzaklaştırıldığı belirtildi. Başbakanlık Takip Kurulu ve Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarından hazırlanan rapora göre 1997’de 2 bin 956 kişinin, 1998’de ise 4 bin 420 kişi ‘irticai faaliyetlere katıldıkları” gerekçesiyle gözaltına alındıkları bilgisine yer verilen açıklamada, şöyle denildi:”Bu dönemde fişlemeler ve keyfi tutuklamalar artmış, üniversitelerde ve çalışma hayatında başörtülü kadınlara yönelik eşi görülmemiş bir ayrımcılık yapılmış, eğitim ve çalışma hakları hukuksuz ve kanunsuz olarak ellerinden alınmıştır. Binlerce bayan kamu personeli ya işinden atılmış, yahut istifaya zorlanmıştır. Öyle ki iş dünyası, bakkal, kasap, köfteci gibi küçük esnafa varıncaya kadar fişlenmiş, ‘yeşil sermaye’ diye yaftalar icad edilerek en hafifinden haksız rekabet suçu işlenmiştir.”
Milletin ve kurumların demokrasiye olan bağlılıkları sayesinde o dönemin aktörlerinin birer birer sahneden çekildiği vurgulanan açıklamada, “Anlaşılmıştır ki o dillerine pelesenk ettikleri ‘irtica tehdidi’, gerçekte işgal ettikleri makamlardan halk tarafından kovulmaları ve çaldıkları millet malının millete iade edilmesi anlamına gelmektedir. Bugün ülkemizde yaşanmakta olan hemen tüm hukuk dışı uygulamalar, başörtüsü sebebiyle kadınlara yapılan ayrımcılık başta olmak üzere, katsayı engeli yüzünden meslekî ve dinî eğitimin çökmüş olması, üniversitelerin kullanılabilir bilimsel bilgi üretemez hale gelmesi, artmış olan çeteleşme ve şiddet eğilimleri gibi tüm sıkıntılar, esasen 28 Şubat süreci dediğimiz talihsiz dönemin ürünüdür. Türkiye bu utanç verici mirastan kurtulmalı, milletle kavgaya tutuşmuş olanların geride bıraktıkları tahribatı bir an önce onarmalıdır” denildi.
|
01.03.2007
|
|
|
Ağar: Süleymaniye'nin meseleleri Ankara'da çözülür |
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’Diyarbakır’ın, Bitlis’in meseleleri Erbil’de ve Süleymaniye’de çözülmez. Erbil’in, Süleymaniye’nin meseleleri Ankara’da çözülür’’ dedi.
Mehmet Ağar, Denizli Sanayi Odası’nda işadamlarına seslenen Ağar, Türkiye’de israfın başını alıp gittiğini, özellikle yerel yönetimlerin, kişiye özel şartnamelerle kayırılan müteahhit ve işadamları meydana getirdiğini öne süren Ağar, kamuya ait arazilerin önce belediyelere verildiğini, daha sonra bunların ve yeşil alanların birtakım özelleştirmelerle birilerine milyarlık rantlar oluşturduğunu savundu. Ağar, konuşmasının sonunda soruları da cevapladı. DSO Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Keçeci’nin, ‘’Son günlerde özellikle Barzani ve Talabani ile hükümetimizin ağız dalaşı içine girdiğini yaşıyoruz. Bu, Güneydoğu’ya yatırımla ilgili kritik bir olay. Neler söyleyeceksiniz?’’ sorusuna Ağar, şu cevabı verdi: ‘’Aradığımız, etrafını kontrol eden Türkiye’dir. Türkiye’yi 2 metre bir boksör olarak görün, etrafında da 1.5 metre boyunda yeni boksa başlamış kişiler var. Onlar Türkiye’ye rakip olamaz, hasmı olamaz. Onlara hasım gibi olan Türkiye, bizim aradığımız Türkiye olamaz. Bütün etrafını kontrol eden bir Türkiye’dir aradığımız. Çünkü bizim yöneteceğimiz Türkiye’ye, hasmane bir laf söylemeye cesaret edemeyeceklerdir. Öyle bir tavır sergileyemezler. Bugünkü sıkıntının temelinde bu tavrı sergileyebilme rahatlığına sahip bir hükümet bulmalarıdır. Türkiye için esas üzüntü ve sıkıntı verecek nokta budur. Bu hükümet gelene kadar oralardan Türkiye’ye yönelik hasmane laf duymamıştık. Türkiye PKK meselesini kendi çözer. Bugün hükümet Irak ile, ABD ile bu meseleyi çözmeye çalışıyor. Türkiye kendi meselesini çözdüğü gibi, etrafındaki meselelerinde çözüm yeri ve adresidir. Diyarbakır’ın, Bitlis’in meseleleri, Erbil’de Süleymaniye’de çözülmez. Erbil’in Süleymaniye’nin meseleleri Ankara’da çözülür. Türkiye, böyle bir Türkiye olacaktır.’’
|
/ DENİZLİ
01.03.2007
|
|
|
Hukukçular okullardaki şiddet olaylarından endişeli |
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Ankara Barosu arasında ilköğretim okullarında ‘’Şiddetin önlenmesi için çocuk hakları konusunda bilinç oluşturulması’’ projesi başlatıldı.
Alınan bilgiye göre, MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü ile Ankara Barosu arasında ‘’Şiddetin önlenmesi için çocuk hakları konusunda bilinç oluşturulması’’na yönelik proje için protokol imzalandı.
Proje kapsamında Ankara’daki ilköğretim okullarında yönetici, öğretmen ve velilere ‘’çocuk hakları’’ ve ‘’çocuk suçluluğunun nedenleri’’ konusunda eğitim verilecek. Eğitim, seminer çalışması şeklinde gerçekleşecek. MEB’in belirleyeceği program çerçevesinde, Ankara Barosunca belirlenen, formasyon bilgisine sahip avukatlar eğitim verecek. Mart ayında başlaması planlanan proje ile veliler aracılığı ile öğrencilere ulaşmak ve böylece okullardaki şiddetin önlenmesi konusunda bilinç oluşturulması amaçlanıyor. Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Hasan Ürel proje ile ilgili yaptığı açıklamada ‘’Biz hukukçular olarak toplumda yükselen şiddet olgusundan son derece endişeliyiz, çünkü şiddet yükselirse hukukçunun bir fonksiyon kalmaz. Hukukçu ancak, şiddetin olmadığı bir ortamda hakkını arayabilir’’ dedi.
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Müzakerelere devam |
Avrupa Birliği-Türkiye Karma İstişare Komitesi (KİK) Türkiye kanadı eş başkanı Şemsi Bayraktar, sosyal kesimlerin temsilcileri olan komisyonun AB’nin 8 başlıkta müzakereleri durdurulması kararına rağmen çalışmalara ara vermediğini belirterek, “Biz yola devam ediyoruz” dedi.
Avrupa Birliği-Türkiye KİK 22. Toplantısı bugün Brüksel’de başlayacak. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı ve Karma İstişare Komitesinin Eş Başkanı Şemsi Bayraktar yaptığı yazılı açıklamada, iki gün sürecek toplantıda, başta vize sorunu olmak üzere Türkiye’deki sendikal hakların ILO sözleşmesi çerçevesinde uyumu alanındaki gelişmeleri içeren bir çalışma raporu ve sivil toplum kuruluşları ile müzakere süreci konuları ele alınacağını bildirdi. Sosyal kesimlerin temsilcileri olan AB Karma İstişare Komitesinin, AB’nin 8 başlıkta müzakereleri durdurmasına rağmen çalışmaya ara vermeyip yola devam kararı aldığını belirten Bayraktar, toplantının esasa konusunun vize sorunu olduğunu, vize konusunun Türk halkı üzerinde psikolojik bir etkisi olduğunu, iş çevrelerinin bu konunun çözümü izin her çabanın gösterilmesini arzu ettiklerini ifade etti. Vize konusunu bir çözüm bulunması için ilerleme kaydedilmesinin beklendiğini belirten Bayraktar, Almanya dönem başkanlığında yapılmakta olan toplantıya yüksek düzeydeki Schengen yetkililerinin katılacağına işaret etti.Toplantının Türkiye kanadı olarak ilişkilerdeki diğer sorunları da gündeme alınmasını istediklerine dikkat çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
‘’Bu çerçevede kırsal kalkınma konulu raporumuzu güncellemek istiyoruz.
Türkiye’de kırsal kesimden büyük kentlere göç sorunu son yıllarda hızlı bir şekilde artarken, şehirlerde işsizler çoğalmakta, sosyal risk de buna paralel olarak giderek artmaktadır. Biz kırsal nüfusun doğdukları yerlerde tutulması gerektiğine inanıyoruz. Sanayiye geçecek olanların da kırsalda kurulacak çeşitli eğitim merkezlerinde vasıflandırıldıktan sonra transferlerinin yapılmasını istiyoruz. Buna yönelik programların bir an önce devreye girmesi gerekmektedir. Türkiye’den AB üyesi ülkelere yapılan karayolu taşımalarına uygulanan sürücü vizelerinini uygulamasının yarattığı sorunları tartışmak istiyoruz. Schengen ülkelerince 2006 yılı başından beri Türk sürücülerine yıllık verilen vize en uzun süreli 6 ay olarak alınabilmektedir. Ancak bazı ülkeler bununla kalmamış, 6 aylık vizelerde 90 gün kalma süresi, ülkemizdeki bazı konsolosluklarında 45 güne kadar düşürülmüştür. Bu durum tamamen Türk nakliyecisinin ve Türk dış ticaretinin önünü kesmek için yapılan bir uygulama olarak algılanmaktadır.’’
AVRUPA İSTİHDAM POLİTİKALARI
ORTAK EYLEM PLANI
Toplantıda Serbest Ticaret Anlaşmalarını da tartışmak istediklerini ifade eden Bayraktar, ‘’Avrupa İstihdam Politikaları Ortak Eylem Planına Türkiye’nin dahil edilmesi konusunun da incelenerek bir rapor haline getirilmesini istiyoruz’’ dedi.
Açıklamaya göre toplantıda; Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Başkanı Dimitris Dimitriadis, KİK Avrupa Kanadı Eş Başkanı Bryan Cassidy, AB Konseyi Almanya Daimi Temsilcisi Yardımcısı Oliver Rentscheler, Türkiye-AB Karma Parlemonto Komisyonu Türk Kanadı Eş Başkanı Aydın Dumanoğlu ve AB Komisyonu Genişleme Genel Müdür Vekili Jan Truszczynski birer konuşma yapacak.Toplantıya, Türkiye’den de TZOB dışında işveren kesimi adına TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin, işçi kesimi adına da Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, Hak-İş Başkanı Salim Uslu, Kamu-Sen Başkanı Bircan Akyıldız ve diğer sosyal kesimlerin temsilcileri ile Karma İstişare Komitesi üyeleri katılacak. Toplantıya, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın da katılması bekleniyor.
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Müstehcen dergiye beraat |
Eşcinsel dergisi Kaos-GL’nin sahibi ve sorumlu müdürü Umut Güner, dergide müstehcen yazı ve resimlere yer verdiği iddiasıyla 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada beraat etti.
Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki davanın dünküü duruşmasına, sanık Umut Güner ve avukatı Oya Aydın katıldı. Duruşmayı, sanık Güner’in çok sayıda arkadaşı ve Uluslararası Af Örgütünün temsilcileri de izledi.
Cumhuriyet Savcısı Yücel İldeniz esas hakkındaki mütalaasında, derginin satılabilmesi için içerisinin görülmeyecek şekilde poşette satılması ve 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu’na göre üzerine ‘’küçüklere zararlıdır’’ damgasının basılması gerektiğini söyledi. Savcı İldeniz, dava konusu resmin bulunduğu dergiye henüz satışa sunulmadan el konulduğunu ifade ederek, bu nedenle suç unsuru oluşmadığından sanık Umut Güner’in beraatına karar verilmesini talep etti.
Hakim Mehmet Nuri Öztürk de 18 yaşından küçüklerin dergiye erişiminin engellenmesi gerektiği kanaatine varıldığını ancak dergiye dağıtılmadan el konulduğunu belirterek, sanık Umut Güner’in üzerine atılı suçun yasal olarak unsurlarının oluşmadığını, bu sebeple beraatına karar verildiğini açıkladı.
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Demokrasinin utanç tarihi |
Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, “28 Şubat 1997 tarihinin demokrasiye vurulmuş bir darbe olarak Türkiye’nin utanç tarihi” olduğunu belirtti.
Mürsel Turbay, yaptığı açıklamada, “28 Şubat 1997 tarihinin demokrasiye vurulmuş bir darbe olarak Türkiye’nin utanç tarihi” olduğunu belirterek, darbe sürecinin toplumsal huzuru bozucu bir takım dayatma ve uygulamalar eşliğinde hâlâ daha devam ettirilmek istendiğini vurguladı. Turbay, darbe sürecinin bittiğini söyleyebilmenin mümkün olmadığını, darbeci kurumlarla hesaplaşılması ve bu süreçle gasbedilen hakların iade edilmesi gerektiğini söyledi. Turbay, 28 Şubat’ın aradan geçen 10 yıla karşın darbecilerin ve zihniyetin varlıklarını, özellikle kamusal alan kavramıyla sosyal alanda ve üniversitelerde başörtüsü yasağı ile göstermeğe çalıştığını vurguladı.
O dönemde sivil inisiyatif adıyla bir araya getirilen beş sivil toplum kuruluşunun gücünü halktan almadığını ve alamayacağını da belirten Turbay şöyle devam etti:
“Gerek süreç öncesi ve gerekse de sonrasında milletin iradesine ipotek koyanlarla hareket eden bir kısım sivil toplum kuruluşları demokrasi, insan hak ve özgürlükleri mücadelesinde açıkça sınıfta kalmışlardır. Sivil inisiyatif adıyla bir araya gelen beş sivil toplum kuruluşunun bu süreçteki rolüyle toplum iradesinin sözcüsü olma niteliği ayaklar altına alınmış ve toplumun sivil toplum kuruluşlarına bakış ve yaklaşımını derinden yaralayarak ciddi bir imaj kaybına sebep olmuştur.”
Mürsel Turbay, halka rağmen halk adına yapılanın hiçbir demokratik ve hukuksal dayanağı ve mazaretinin olamayacağını belirterek, “28 Şubat postmodern darbesi darbecileriyle birlikte yargılanmalı ve demokrasi düşmanlarınca demokrasiyi kesintiye uğratmak isteyen darbe heveslilerine gereken demokratik ve hukukî ders verilmelidir” dedi.
|
Ahmet TERZİ
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Küresel ısınmaya küresel eylem |
Küresel ısınmaya dikkati çekmek amacıyla bugün yerel saat farkı gözetilmeksizin, 19.55-20.00 saatleri arasında dünyanın dört bir yanında enerji kaynakları kapatılacak.
Edinilen bilgiye göre, eylem, söz konusu kesintiyle meydana gelecek enerji tasarrufunun önemine değinerek yetkilileri harekete geçirmeyi amaçlıyor. Eylem planı, e-posta adreslerine gönderilerek duyuruldu.
‘’Tüm dünyada küresel ısınmaya karşı ortak bir eylem’’ başlığıyla gönderilen e-postada, eylem planı hakkında şu bilgiler verildi:
‘’1 Mart 2007 Perşembe akşamı, 19.55-20.00 saatleri arası, şalterler inecek, elektrikler kesilecek. Arabalar yol kenarına çekilecek. Yapabilen yapacak... Amaç, bütün dünyada yaşanacak bu 5 dakikalık kesintiyle meydana gelecek enerji tasarrufuyla karar mercilerinin dikkatini çekmek.’’
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Dersimiz su tasarrufu |
Konya Büyükşehir Belediyesi son dönemde ortaya çıkan kuraklık tehlikesine karşı, su tasarrufunu özendirmek için okullarda çalışma başlatıyor. Okullarda ‘su timi’ adı altında oluşturulacak öğrenci grubu, gerek okulda, gerekse dışarda su tasarrufuna dikkati çeken programlar yapacak.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, yaptığı açıklamada, Konya’nın her şeyden önce, şehirleşme tarihi 10 bin yıl öncesine dayanan su medeniyeti olduğunu belirtti.
Suyun, bozkır bitki örtüsüne sahip olan Konya Ovası’nda, başka bölgelere göre çok daha büyük anlam taşıdığını belirten Akyürek, kentte gerek tarımsal sulama, gerekse içme suyu konusunda sıkıntıyla karşılaşılması durumunda, akla bile getirilmesi istenmeyen olumsuzlukların yaşanabileceğini vurguladı.
Bu konuda, Konya Su ve Kanalizasyon İdaresi (KOSKİ) önderliğinde çalışma için harekete geçtiklerini belirten Akyürek, amaçlarının, ilköğretim okullarından başlayarak suyu ve tasarrufun önemiyle ilgili toplumu bilinçlendirmek olduğunu anlattı.
Önceki yıllarda su tasarrufuyla ilgili yerel televizyonlarda uyarıcı filmler yayınlatıp gazetelere ilanlar vererek su tasarrufunu özendirmeye çalıştıklarını ifade eden Akyürek, şunları kaydetti:’’Konya’da hem tarımsal sulamada, hem de içme suyu temininde vazgeçilmez kaynak olan yeraltı suyumuz, gün geçtikçe azalmaktadır. Bu sorunun çözümü sulama ve kullanma suyunda etkin tasarruftur. Ancak halkımızı yılların alışkanlıklarından vazgeçirip su tasarrufuna yöneltmek kolay değil. Bu nedenle sorunun köklü çözümü eğitimden geçiyor. Hem çocuklarımıza su tasarrufu alışkanlığı kazandırmak, hem de onları aktif hale geçirip, günlük hayatta temas halinde oldukları büyüklerini bilinçlendirmeleri için, okullarda ‘su timleri’ kuruyoruz.’’
ÖĞRENCİLERDEN ‘’SU TİMLERİ’’ KURULACAK
İşe, okullarda oluşturulacak eğitici kol çalışmalarıyla başlayacaklarını ifade eden Akyürek, ‘’Bu çalışma, kentimizdeki tüm okulların müfredatında yer alacak. Okullarda ‘su timi’ adı altında oluşturulacak öğrenci grubu, gerek okulda gerekse dışarda su tasarrufuna dikkati çeken programlar yapacak. Örneğin, mahallelerde bulunan tatlı su çeşmelerini dolaşıp, halkı daha az su kullanmaları konusunda uyaracak. Ya da bu konuda tiyatro gösterileri gibi sunumlar yapacak’’ diye konuştu. Akyürek, Milli Eğitim İl Müdürlüğü ile bu çalışma konusunda mutabakata vardıklarını, çalışmayı Konya’daki tüm ilköğretim okulları ve liselerde yapmak istediklerini, bu yöntemle Konya’nın ileride olası en büyük sorunlarından susuzluğa karşı önemli adım atmış olacaklarını sözlerine ekledi.
|
/ KONYA
01.03.2007
|
|
|
Doğu'da kar bekleniyor |
Doğu Anadolu Bölgesi’nde gece en düşük hava sıcaklığı, sıfırın altında 25 dereceyle Erzurum’da yaşandı.
Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, gece ölçülen en düşük hava sıcaklıkları, sıfırın altında olmak üzere Erzurum’da 25, Ardahan’da 23, Ağrı’da 19, Kars’ta 11, Iğdır ve Erzincan’da da 4 derece oldu. Kar kalınlıklarının ise Ağrı’da 25, Erzurum’da 24, Ardahan’da 9, Kars’ta 4 santimetre olduğu bildirildi. Bölgenin bugün yeni bir yağışlı hava kütlesinin etkisi altına gireceği, kar yağışının cuma günü de devam etmesinin beklendiği kaydedildi.
|
/ ERZURUM
01.03.2007
|
|
|
Antalya'da sağanak yağış |
Antalya’da etkili olan sağanak yağış, hayatı olumsuz yönde etkiledi. Antalya’da önceki gece geç saatlerde başlayan yağmur, sabah saatlerinde etkisini artırdı.
Yağışın etkisiyle cadde ve sokaklar adeta göle dönüştü. Altyapının yetersizliğinden dolayı bazı işyeri ve evler su baskın tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, etkili olan rüzgar bazı semtlerde enerji kesintisine sebep oldu. Meteoroloji yetkilileri, yağışlı havanın hafta sonuna kadar etkisini sürdüreceğini belirterek, vatandaşları uyardı.
|
/ ANTALYA
01.03.2007
|
|
|
Seçmen listeleri için son gün |
TC kimlik numarası esasına göre hazırlanan yeni sistem uyarınca, bilgilerin güncellenmesi amacıyla muhtarlıklarda askıya çıkarılan seçmen listeleri bugün saat 17.00’de askıdan indirilecek.
Seçimle ilgili çalışmalarını tamamlayan Yüksek Seçim Kurulu (YSK), teknolojinin de yardımıyla bu yıl ki seçimlerde, mükerrer oy, seçmen kaydırma gibi sorunların önüne geçmek amacıyla yeni bir sistem geliştirdi. Oluşturulan ‘’Bilgisayar Destekli Seçmen Kütüğü Sistemi (SEÇSİS)’’ ile Türkiye genelindeki 43 milyon seçmen bilgisayar ortamına kaydedildi. Seçmenler MERNİS ile eşleştirme sonucu TC kimlik numaralarına göre sisteme işlendi. Seçmen kimlik ve ikametgah bilgileri, TC kimlik numarası altında toplandı ve seçimle ilgili işlemler kimlik numarası esas alınarak yapıldı. Seçmen kayıtlarındaki düzeltmeler, yeni hazırlanan ‘’yeni kayıt ve değişiklik formu’’na yazılacak. Son yerel seçimlerde veya daha sonra yapılan seçimlerde listelere yazılmayanlar, 1 Mart 2007 itibariyle 18 yaşını dolduranlar, başka listede yazılı olmasına karşın sürekli oturmak amacıyla listenin çıkarıldığı seçim bölgesine taşınanlar, TC kimlik numarası bulunmayanlar, bilgilerinde yanlışlık ya da eksiklik olanlar, askerlikten terhis olanlardan listelerde kaydı olmayanlar bu süre içinde muhtarlıklara başvuracak. Seçim döneminde, YSK’ca belirlenecek bir tarihte güncelleştirilme amacıyla listeler tekrar askıya çıkarılacak. Seçmen bilgileri, muhtarlıkların yanı sıra YSK’nın ‘’http://www.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgi.jsp’’ internet adresinden kontrol edilebilecek.
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Ankara’da İmam Hatip Lisesine kalite ödülü |
Tevfik İleri İmam Hatip Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi, son 3 yıllık verileriyle Ankara’nın en kaliteli okulu seçildi.
Lise Müdürü Rami Özalan, Avrupa Kalite Yönetim Vakfının (EFQM) bir mükemmellik modeli oluşturduğunu, eğitim kurumlarının da bu modeli eğitime yansıtma yarışına girdiğini söyledi.
Bir okulun kalite ödülünü hak etmesi için 3 yıllık süreçte yaklaşık 400 kriteri yerine getirmesi gerektiğini anlatan Özalan, şöyle konuştu: “Bu kriterler arasında çalışanlarla yapılan faaliyetler, anne baba eğitimi, eğitimde ortaya konulan politika ve stratejiler, kantin, servis işletmeleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiler, faaliyetlerin yürütülmesi konusunda ortaya konulan süreçler, öğretmen, öğrenci ve veli memnuniyeti, fiziki şartların iyileştirilmesi yer alıyor. Ayrıca en son aşamada genel olarak bir performans değerlendirilmesi yapılıyor. Biz başkentteki özel ve resmi tüm eğitim kurumları arasında en yüksek performans puanını alarak birinci olduk.’’
Başşehirdeki bin 820 eğitim kurumunun arasından sıyrılarak kalite ödülü almanın kendilerini gururlandırdığını ifade eden Özalan, ‘’Avrupa normlarına uygun eğitim veren bir okul olduğumuz ispatlandı. Hedefimiz, eğitimde mükemmellik anlayışı içinde örnek ve önder bir okul olmaktır’’ dedi.
|
/ ANKARA
01.03.2007
|
|
|
Basında akreditasyon ayrımına son verilsin |
Antalya’da Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliği ve Konrad Adanauer Stiftung’ın katkılarıyla düzenlenen 39. Meslek İçi Eğitim Semineri sonuç bildirgesinde, basın kuruluşlarına uygulanan akreditasyon ayrımı gibi onur kırıcı yöntemlere son verilmesi istendi.
“Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki yasal engellerin kaldırılması için gereken düzenlemelerin yapılması” istenen 39. Meslek İçi Eğitim Semineri sonuç bildirgesinde özetle şu tavsiyeler sıralandı:
* Medya-ticaret-siyaset ilişkileri şeffaf hale getirilsin.
*Meslek etiğini bilen, savunan, iyi eğitilmiş, donanımlı gazetecilerin istihdamına öncelik tanınsın.
*Akreditasyon uygulaması gibi onur kırıcı yöntemlere son verilsin.
*Yerel kamu yöneticilerinden kaynaklanan halkın haber alma hakkı önündeki engelleri kaldırılsın.
*Medya kuruluşlarının, servet soruşturması gibi yöntemlerle herhangi bir güç odağı tarafından baskı yapılması önlensin.
*Gazeteciliğin bir kamusal görev olduğu gerçeğinin kamu yöneticilerince kabul edilmesi sağlansın.
*Yasalardan kaynaklanan sosyal haklarımızın önündeki engeller kaldırılsın, Basın İş Yasası’ndaki hükümler titizlikle uygulansın.
*Yerel medyanın, çok sesliliğinin önemli bir göstergesi olması gerçeğinden hareketle, valilikler aracılığıyla dağıtılan kamu ilanlarında hakkaniyete önem verilmesini ilgililerden ve yetkililerden istiyoruz. Bildiriye imza atan gazeteciler, ülkemizdeki demokrasinin gelişebilmesini ve ülkemizin çağdaşlaşmasının ancak bu yollarla mümkün olabileceğini inandıklarını dile getirdiler.
|
Müşerref AKSOY
/ ANTALYA
01.03.2007
|
|
|
Afetlere hazırlık hamlesi |
Erzurum Valiliği tarafından hazırlığına başlanan ‘’Coğrafi Bilgi Sistemi’’ ile olası afetlerden, yatırıma kadar birçok alanda güncel bilgi akışının sağlanması planlanıyor.
Erzurum Valiliği Bilgi İşlem ve Coğrafi Bilgi Sistemleri Merkezi Koordinatörü İbrahim Etem Ağbaş, yaptığı açıklamada, 200 bin dolar bütçeyle tamamlanması planlanan sistemde, yatırımcı kuruluşların bilgilendirilmesi ve internet üzerinden ilin tanıtımının da hedefler arasında yer aldığını söyledi. Ağbaş, coğrafi bilgi sistemiyle, Erzurum coğrafyasında bulunan objelerin gerçek değerleriyle ve ayrıntılarıyla birlikte, ölçülüp ildeki karar verici mekanizmalara, doğru ve güncel bilgi akışını sağlama amacını taşıdığını ifade etti. Ağbaş, arazi üzerindeki kamu kurumları, petrol istasyonu, cami, içme suyu şebekesi, depo, köprü, yol ve boru hattı gibi bulunabilecek her şeyin sistemde belirleneceğini anlattı.
|
/ ERZURUM
01.03.2007
|
|
|
İHH’den, Filistinli kadınlara kurs |
İnsani Yardım Vakfı (İHH), Filistin’de eşlerini kaybetmiş dul kadınlara yönelik “Meslek Edindirme Kursu” başlattı. Filistin topraklarında yer alan Gazze’de açılan kurs, Filistinli dul kadınlara deterjan üretimi ve biçki-dikiş üzerine eğitim veriyor.
İHH’den yapılan açıklamada, Filistin’de eşlerini kaybetmiş olan dul kadınlara, kimseye muhtaç olmadan çocuklarının geçimlerini sağlamalarına destek olmak amacıyla açılan kursların, kadınlara balık vermek yerine onlara balık tutamayı öğrettiği ifade edildi.
Açıklamada, savaşta eşlerini kaybetmiş olan dul kadınlara öncelik tanındığı ve 20 kişilik gruplar halinde, 3 aylık bir sürede verilen eğitimlere Filistinli kadınların yoğun ilgi gösterdiği belirtildi. Kurs sonunda üretilen ürünlerin pazarlanması konusunda da İHH’nin kursiyerlere yardımcı olduğu kaydedildi.
|
/ İSTANBUL
01.03.2007
|
|
|
“Yolun yarısı” geride kaldı |
Uzmanlar, hayat kalitesinin artmasına paralel orta yaş sınırının 60’a yaklaştığını ifade ediyor.
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Emin Erdal, yaptığı açıklamada, tıptaki gelişmeler, çevre şartlarının iyileşmesi, yaşam şartlarının kolaylaşması gibi birçok etkenin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ortalama hayat süresini uzattığını belirtti.
Geçmişte, hastalıklara karşı çaresizlik, ilacın bulunmaması ve hayat şartlarındaki olumsuzluklar gibi nedenlerin ömrü kısalttığını hatırlatan Erdal, ‘’Bugün tedavisi son derece basit olan hastalıklar geçmişte salgınlarla yüzlerce insanı öldürebiliyordu. Koruyucu aşı olmadığından kızamık, çocuk felci, boğmaca gibi birçok hastalık nedeniyle çocuklar bebek yaşta kaybediliyordu’’ dedi.
|
/ MERSİN
01.03.2007
|
|
|
|