Binlerce kişinin eksik ve kalitesiz malzeme kullanılan binalarda hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999’da meydana gelen Marmara depreminin ardından açılan dâvâlarda 7.5 yıl olan zamanaşımı süresi dün doldu. Böylece, “ölüme sebebiyet vermek”le suçlanan müteahhitler ve denetim görevini yapmayan yetkililer hiçbir ceza almadan kurtulurken, depreme “İlahî ikaz” diyen gazetemiz mensupları aleyhinde açılan dâvâlar mahkûmiyetle sonuçlandı.
Bugüne kadar yüzlerce dosyanın cezasız sonuçlandığı dâvâlarda, en yüksek cezaya mahkûm edilen müteahhit Veli Göçer hakkındaki karar, Yargıtay tarafından onansa bile zaman aşımı sebebiyle diğer dâvâlar için emsal oluşturamayacak. Marmara depreminin ardından açılan dâvâların büyük bölümü zaman aşımına sokuldu. Yıkılan binaların yıkıldığı tarihi değil, yapılış tarihi esas alınarak zaman aşımı süresini hesaplayan yerel mahkemeler, dosyaların ortadan kaldırılmasına karar verdi.
Yargıtay, bu kararların temyiz incelemesini yaparken kritik bir içtihada imza attı. Kararda, yıkılan binaların büyük bölümünün 15-20 yıllık olduğu, bu sebeple binaların yapılış tarihi esas alınarak zaman aşımı süresinin hesaplanması halinde, tüm dosyaların ortadan kaldırılması gerekeceği ifade edildi. Kararda, suç tarihinin, binaların yıkıldığı tarih olduğu, binaların kusurlarının depremle birlikte açığa çıktığı bildirildi. Bu sebeple dâvâların zaman aşımı süresinin 17 Ağustos 1999 tarihi esas alınarak hesaplanması gerektiği vurgulandı. Yaklaşık 20 bin vatandaşımızın ölümünün sorumlularından hesap sorulması yönündeki beklentiler önemli ölçüde karşılıksız kaldı.
Körfez depreminin sorumlularının adalet önünde bedel ödemelerini sağlamakta yetersiz kalan yargı, depremi “İlâhî ikâz” olarak yorumlayan gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular ile Yeni Asya yazarlarını mahkûm etti. Hatırlanacağı üzere Kutlular, 2 yıl 1 gün hapis cezasına mahkûm edildi ve bir süre cezaevine girdi. 17 Ağustos depreminden sonraki yazıları sebebiyle Yeni Asya yazarlarına açılan dâvâların süreçleri şöyle:
13 Ocak 2005: 17 Ağustos depreminden sonra yazdığı yazılar sebebiyle 312’den yargılanıp mahkûm edilen eski Ankara temsilcimiz ve yazarımız Cevher İlhan, bilâhare söz konusu maddede yapılan değişiklik sonucu tekrar yargılanması gerekirken, Kurban Bayramı arefesinde evi basılarak ve ailesinin gözü önünde kaba muamelelere maruz bırakılarak gözaltına alındı, ardından tutuklanıp cezaevine gönderildi, itirazımız üzerine tutuklama kararı kaldırıldı ve 28 saat cezaevinde tutulduktan sonra serbest bırakıldı.
2 Mart 2005: İlhan’ın yaşadıkları, sadece bir buçuk ay sonra Yönetim Kurulu üyemiz ve yazarımız Sami Cebeci’nin başına geldi. O da 27 saat cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi.
17 Ekim 2005: Cemil Tokpınar, deprem için yazdığı bir yazıdan dolayı mahkûm edilmişti. Kararın Yargıtay’da bozulması üzerine, Asliye Cezada görülen iade-i muhakeme neticesinde, mahkeme, yargılamaya esas teşkil eden ceza maddesinde iki kez değişiklik yapılmasına ve ilk kararı da kendisi değil, DGM vermiş olmasına rağmen, mahkûmiyette direnme kararı aldı. Sadece hapis süresini biraz indirip 7300 YTL paraya çevirdi.
15 Şubat 2006: Tokpınar’dan sonra Sami Cebeci de deprem yazısı sebebiyle Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılandı, 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı ve infaz tamamlanıncaya kadar seçme, seçilme; vakıf, dernek, sendika, şirket, parti yöneticisi ve denetçisi olma; bir meslek icra etme dahil birçok haktan mahrumiyetine karar verildi.
14 Mart 2006: Benzer bir durum, hakkındaki mahkûmiyetin 276 gününü hapiste geçirmiş olan Mehmet Kutlular’ın iade-i muhakemesinde de yaşandı. Ağır Ceza Mahkemesi, Kutlular’a evvelce verilen cezada ısrar etti. Sadece “kanunda sanık lehine yapılan iyileştirmeler” sebebiyle bu cezayı kısmen “hafifletti.”
|