Bugün (dün) SDP Genel Başkanı Filiz Koçali ve SDP Genel Başkan Yardımcısı Atilla Kaya ile birlikte, Bağcılar Adliyesi’ndeydik. Yeni Asya Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Faruk Çakır 301. maddeden ve bir de yargıyı etki altında bırakmaya ilişkin bir maddeden yargılanacaktı.
Yargılandı.
301. maddeden beraat etti. Bu beraat kararı, Hrant Dink’in öldürülmesine karşı ortaya çıkan büyük ve ortak vicdan hareketinin, tam da Faruk Çınar’ın suçlandığı maddeyi çiğneyerek, tüm yargı organına yaptığı olumlu, insani ve demokratik “etkinin” ilk sonuçlarından birisidir. 301. madde, halkın “Anayasa Mahkemesinde” iptal edilmiştir.
Ama Faruk Çakır bu “etkide” bulunma nedeniyle 6 ay hapis cezasına mahkum edildi.
Yazı İşleri Müdürü, gazete haberinde, Danıştay cinayetini işleyen katilin arkasında “Kızılelma koalisyonunun bulunduğunu” belirten yorum nedeniyle hüküm giydi.
Kimdir Faruk Çakır? O “bizden” değil. Laik formalizmin “dışladığı” biri. Bediüzzaman’ın tilmizi. Şimdi Hrant Dink’in son yolculuğunda ortaya çıkan büyük ve ortak vicdan hareketinin gereklerinden biri, Çakır’la dayanışmadır.
Yalnız vicdani bir tutum da değil. Ortada büyük bir demokrasi sorunu var. Bu bir. Ortada büyük bir diyalog sorunu var. Bu da iki.
Demokrasi sorunu açık: Anti-demokratik yasalar “Kızılelmacıları” koruyor, Kızılelmacılara karşı her kim varsa, onları da hedef tahtasına oturtuyor. İşte hükme konu olan haberde katilin arkasında Kızılelma Koalisyonu var demenin sonuçları ortada.
Yazı İşleri Müdürü Çakır, adaleti etki altında nasıl bırakıyor? Katl zanlısının suçlu ya da suçsuz olduğunı söyleyerek mi? Hayır! Adaletin zanlı olarak ele geçirdiği kişiye isnat edilen suçun arkasındaki gerçeği araştırıyor. Araştırdıktan sonra da bu gerçek, “Kızılelma Koalisyonunu” işaret ediyor diyerek sonuca varıyor. Ne cinayet aklanmış oluyor, ne de yargı katil yerine bir başka hedefe yönlendiriliyor. Bir cinayetin arkasında örneğin “internet kafelerin” olduğunu söylemek ne ise, ya da bir cinayetin arkasındaki “sosyolojik” etkenleri sıralamak ne anlama geliyorsa, Danıştay cinayetinin arkasında Kızılelma koalisyonunun var olduğunu söylemek de aynı anlama geliyor. Bu mahkeme kararıyla birlikte, şu anda Hrant Dink cinayetinin arkasında “derin devlet var” diyen tüm medya mensupları ve “hayır derin devlet değil, derin Türkiye var” diyen bütün Yazı işleri müdürleri, “o da değil, derin sosyolojik faktörler” var diye döktüren bütün köşe yazarları altışar ay mahkum olmaya adaydır.
Demokrasi ve basın özgürlüğü bahsi bu.
Diyalog sorunu ise şu: İçinde bulunduğumuz farklı dinlerin ve mezheplerin bir arada yaşadığı ummanda değil, Kemalizmin havuzunda yetiştirilmiş “kültür solculuğu” dönemi kapanıyor. Ummana açılma çağı başlıyor. Tek elden çıkma, eni boyu, kilosu birbirinin tıpkısı havuz ürünlerinin yerine, ummanın bin bir varlığı ile bir arada, diyalog içinde yaşamak, materyalistle idealist arasında, her ikisini de kendisini yenilemeye götürecek süreci başlatmak önümüzde duruyor. (...)
İşte, askeri vesayet rejimine ve Kürt sorununda çözümsüzlüğe son vermek isteyenler kim olursa olsun, ister solcu olsun, ister liberal, ister Müslüman olsun, ister laik, ister Türk olsun, Kürt olsun, Ermeni olsun, kim olursa olsun, tümünü tehdit eden mekanizma da, yasalar da, uygulamalar da aynı…Bunlara karşı birleşmek, büyük diyalog yolunda azımsanmayacak bir adım olacaktır.
Gündem, 14.2.2007
|