Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in laiklikle ilgili açıklamasına cevap Devlet Bakanı Mehmet Aydın’dan geldi. Laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 70. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, dinin toplumsal hayattaki işlevinden ziyade vicdanlarda yaşanması gerektiğini ileri süren Sezer’e karşılık Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Batı ülkelerinin bir çoğunda da dinin toplumsal hayatta önemli bir yere sahip olduğunu söyleyerek, “Din, toplumsal hayat üzerinde etkili olmadan milletçe dayanışma ve bütünleşmenin gerçekleşmesinde de etkili olamaz” dedi.
TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada hukuk ilkesi olarak laikliğin, öncelikle, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetini güvence altına aldığını ifade eden Aydın, temel hak ve hürriyetleri zedelememek, ülke ve millet bütünlüğünü bozmaya yönelmemek kaydıyla, ibadetin, dinî ayin ve törenlerin icrasının da aynı şekilde güvence altına alındığını söyledi.
Laikliğin, zorla empoze edilmeyi öngören bir kültür politikasını, ideolojik bir kültür planlamasını asla öngörmediğine dikkat çeken Aydın, “Kültürün neredeyse tamamının dinin etkisinden uzaklaştırılması laikliğe tamamen ters düşen bir anlayıştır, bir düşüncedir. Hak ve hürriyetler olmadan ve bunlara karşılık ödev ve sorumluluklar ciddiye alınmadan, bütün enginliği ve zenginliğiyle kültür olmadan maddî ve manevî boyutları içeren insan kişiliği gelişemez, olgunlaşamaz. Din, temelde, özde, bir vicdan meselesidir. Ama, din, toplumsal hayat üzerinde etkili olmadan milletçe dayanışma ve bütünleşmenin gerçekleşmesinde de etkili olamaz, etkili olması mümkün değildir” diye konuştu.
bütün enginliği ve zenginliğiyle kültür olmadan maddî ve manevî boyutları içeren insan kişiliği gelişemez, olgunlaşamaz. Din, temelde, özde, bir vicdan meselesidir. Ama, din, toplumsal hayat üzerinde etkili olmadan milletçe dayanışma ve bütünleşmenin gerçekleşmesinde de etkili olamaz, etkili olması mümkün değildir” diye konuştu.
BATIDA KİLİSENİN BÜYÜK AĞIRLIĞI VAR
Din-devlet ilişkilerini düzenlemede ülkeden ülkeye çok büyük çeşitliliklerin olduğunu, teoriyle pratik arasındaki farklılıklara dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Aydın, Batı ülkelerindeki uygulamalarla ilgili örnekler verdi: “İngiltere teoride laik değildir, devlet başkanı aynı zamanda kilisenin başkanıdır. Başbakan, Kenterbury başpiskoposunun, hiyerarşinin başında bulunan kişinin, hatta kilise üst düzeyinde bazı atamaların belirlenmesinde birinci derecede yetki sahibidir. İngiltere’de sadece kilise resmen tanınmaktadır ve meselâ, cami ve mescit gibi mekânlar hayır kurumları olarak kayda girmektedir. Buna rağmen, kabul etmek lâzım ki, pratikte, İngiltere, din ve vicdan özgürlüğünün belki de en güçlü olduğu ülkelerden biridir.
KİLİSEYE İMTİYAZ
“Almanya’da kiliseye tanınan pek çok imtiyazlar vardır. Kilise, Norveç’te, Danimarka’da, İsviçre’de, hele Polonya, Yunanistan ve İrlanda’da bugün de oldukça etkilidir ve güçlüdür. İsrail’in durumunu ise hiç açıkça zikretmeye gerek yok, dinin ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Kilise teşkilâtının, başta Amerika olmak üzere pek çok Batı ülkesinde anaokullarından başlayıp üniversitelere kadar uzanan öğretim ve eğitim kurumları, hastaneleri vardır, Öğrenci yurtları, Kızılhaç gibi yardım kuruluşlarında kilisenin büyük ağırlığı bulunmaktadır.”
SEZER NE DEMİŞTİ?
Sezer, laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 70. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda şu görüşlere yer vermişti: “Laiklik, Türkiye’nin ümmetçilikten ulusçuluğa, kulluktan yurttaşlığa, bağnazlıktan çağdaşlığa yönelişini simgeler. Laiklik, özü yönünden devletin dinsel kurallarla yapılandırılmamasını, dinsel otoriteden bağımsız bir siyasal örgütlenmenin oluşturulmasını, aklın ve bilimin devlet ve toplum yaşamında egemen kılınmasını, yurttaşların yasalar önünde eşit olmasını ve saygı görmesini öngören bir yaşam biçimidir. Dünya sorunlarına bilimsel ve akılcı yönden bakmayı öngören laiklik, dini vicdanlardaki kutsal yerinde korumakta, farklı din, düşünce ve yaklaşımların, barış, hoşgörü ve özgürlük ortamında yaşamasına olanak sunmaktadır.”
|