Tenkil ve tedipler onun ömrü içinde gerçekleşmedi mi?
(Türkiye barışını arıyor) Konferansın(ın) açış konuşmasındaki bir nokta dikkat çekiciydi. Belki de birinci derecede belirleyici faktörlerden biri olarak Kürt sorununun bu hale gelmesinde tarihsel sorumluluğu bulunan milliyetçi, merkeziyetçi, üniter, entegralist Kemalist tekparti ideolojisinin ve rejiminin baş mimarı olan siyasi liderin Kürtlere özerklik sözü verdiğini, ancak daha sonraki yönetimlerin bunu yerine getirmediği ifade edildi.
Kayıtlarda bulunduğu savlanan ve belgesi/kaynağı titizlikle yorumlanması gereken, belli bir konjonktürde (1923 İzmit Konuşması?) realpolitik pragmatizmiyle söylenmiş olabilecek (arkası gelmeyecek ya da tersi gelebilecek), örneği bol bir siyasi retoriğe mi sığınılacak? Hele bu kadar yaşamsal bir konuda? Gayri bütün söylemi ve icraatı tersi olan bir siyasi liderin (-kült kişinin) konjonktürel bir ifadesinden medet umulur mu? Bu, realpolitik midir? Pragmatizm midir? Taktik midir? Tek seçenek midir, vs.?
Kemalizmin (klasik ve aktüel), bu sorunun kök nedeni olduğu bilinmiyor mu? Yoksa, bilip de bilmemezlikten mi geliniyor? Muhatabın, sizin için ölümcül silahını elinden alıp ona doğrultma hatasının nasıl ters teptiği 27 Mayıs 1960’ta ve 12 Eylül 1980’de görülmemiş miydi? Atatürk’ün kendisi Nutuk’ta (1927) Lozan bağlamında, “Kürdistan” başlığını açıp saniye kaybetmeden “Bittabii mevzu-u bahis ettirmedim” demiyor muydu? 1925, 1930, 1937 büyük tenkilleri (C. Bayar’ın deyişiyle “Dersim’i vurduk”) ve 20 küsur küçük tedip, onun ömrü içinde gerçekleşmedi mi?
Radikal 2, 21.1.2007
|