Mısır’da doğup büyümüş son dönem düşünce ve fikir adamlarındandır. Ömrü boyunca işgalcilere karşı çıkmış ve İslâm topraklarının işgalden kurtarılması için yayın yoluyla faaliyette bulunmuştur. İngilizlere karşı yayımlattığı beyanname ile mahkemeye verilmiş ve mahkemeden beraat etmiştir. Trablusgarp ve Birinci Dünya savaşlarında Müslümanları harekete geçmeye çağırmıştır. Osmanlı ülkesinde de bulunmuş ve Bediüzzaman ile birlikte Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de hizmet görmüştür. Risâle-i Nurda kendisinden övgüyle söz edilmiştir. Kendisi de Mısır’da Bediüzzaman hakkında övgü dolu bir makale kaleme almıştır.
bdülaziz Çaviş, 1876 yılında İskenderiye’de doğdu. Fas asıllı bir aileye mensuptur. Temel eğitimini aldıktan sonra Mısır’ın dünyaca ünlü üniversitesi olan Camiü’l-Ezher’de okudu. Buradaki eğitiminden sonra Mısır hükümeti tarafından İngiltere’ye eğitim görme amacıyla gönderildi. Burada da bir süre eğitim gördükten sonra Oxford Üniversitesinde hocalık yapmaya başladı. Arapça dersleri okuttu.
Abdülaziz, bir süre İngiltere’de kaldıktan sonra Mısır’a geri döndü. Bir süre siyasete ilgi duydu. İngilizlere ve işgalcilere karşı bir politika izleyen Mustafa Kâmil’in liderliğindeki partiye girdi. Daha sonra 1910 yılında El-Hidaye adlı dergi ile birlikte yayın hayatına başladı.
Mısır’da tanınıp çeşitli faaliyetlerde bulunan Abdülaziz Çaviş, 1912 yılında Osmanlı devletinin merkezi olan İstanbul’a geldi. Burada ilmî çevrelerle yakınlık kurdu. İstanbul’da da El-Hidaye ve Hilâl-ı Osmanî adlı dergiler ile fikirlerini neşretmeye devam etti. Diğer yandan eğitim faaliyetini sürdüren camilerde ders vermeye başladı.
Abdülaziz Çaviş, Osmanlı ülkesine geldiği zaman durum pek iyi değildi. Trablusgarp topraklarına yıllardan beri göz dikmiş bulunan ve işgal için fırsat kollayan İtalya harekete geçti. Merkezden uzak ve yardım gönderilemeyen Trablusgarp’ta Osmanlı-İtalyan savaşı başladı (1912). Bu savaş sırasında Osmanlı Devleti Trablusgarp’a tatminkâr bir yardım gönderemediği gibi İtalyan işgaline de engel olamadı. Ancak, bu savaş başladıktan sonra yıllarca süren sivil ve askerî yardımların farklı bir örneği sergilendi. Vatanperver sivil ve askerî simalar, gerek dışardan ve gerekse oraya giderek İtalyan işgaline karşı halkı teşvik ve onlarla birlikte mücadele etme yoluna gittiler. Abdülaziz Çaviş de elinden geldiği kadar bu işgallere karşı çıktı.
Abdülaziz Çaviş, İngilizlerin işgali altında bulunan Mısır’da İngilizlerin aleyhinde bir beyanname hazırlayıp dağıtması üzerine mahkemeye verildi ve Mısır Hükümeti tarafından geri çağrıldı. Mısır’a geri gönderilen Abdülaziz Çaviş, beraat ettikten sonra tekrar Türkiye’ye geldi.
Bilindiği gibi 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında İngilizlerle savaşa girmişti. Bu savaştaki cephelerden birisi de Süveyş Kanalı üzerine idi. Gaye İngilizleri Mısır’dan çıkartmak idi. Bu girişimde İngilizleri yıpratmak ve onları sömürgelerinde vurmak amacı güdüldüğü gibi, Almanya’nın yükünün hafifletilmesi de söz konusu idi. Abdülaziz Çaviş, savaş sırasında bu cephenin açılmasına ve İngilizlere karşı harekete geçilmesine destek verdi. Seferin hazırlanması aşamasında yardımcı olmaya çalıştı.
Milyonlarca insanın ölümüne ve büyük kayıpların verilmesine sebep olan bu büyük savaş dört yıl sürdü. Abdülaziz Çaviş, savaş boyunca Almanya, Suriye ve Türkiye toprakları üzerinde bazı seyahatlerde bulundu. İngiliz, Fransız ve Ruslara karşı verilen savaşta başarılı olunması için fikrî alanda katkılarda bulundu. Tunuslu Salih Şerif ile birlikte bütün İslâm dünyasını kapsayan beyannameler hazırlayıp dağıtmaya çalıştı. Sömürgecilere karşı Müslümanları harekete geçmeye çağırdı. Büyük bir gayret sarf ederek esaretten kurtulmak için mücadele verdi.
Abdülaziz Çaviş, muhtelif beldelerde faaliyet göstermeye devam ederken Türkiye’ye dâvet edildi. Bediüzzaman Said Nursî’nin de üyeleri arasında bulunduğu Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de çalışmalarını sürdürdü. Burada Tel’if ve Tedkikat-ı Şer’iyye Encümenliği’nde üye olarak çalıştı. Bu vesile ile Bediüzzaman’ı tanıdı. Türkiye’de çalışmasını 1924 yılına kadar sürdürdü ve bu tarihte Mısır’a döndü.
Abdülaziz bir süre Mısır’da da hizmetlerini devam ettirdi. Önce Eğitim Bakanlığı’nda görev aldı. Bu arada kurulan “Müslüman Kardeşler” teşkilâtının kurucuları arasında yer aldı. Türkiye ile olan bağlarını devam ettiren Abdülaziz İstanbul’da tanıştığı Bediüzzaman hakkında yazılar yazdı. 1928 yılında Mısır’ın El-Ahram Gazetesi’nde övücü bir makale neşretti. Bediüzzaman’ı “Fatinü’l-Asr” olarak vasıflandırdı. Erzurum milletvekilliği yapan Salih Yeşil de Abdülaziz Çaviş için; “Mısır’ın en maruf ulemâsından olan ve garbın müteaddit lisan ve felsefesine âşina bulunan üstad-ı âzam…” ifadelerini kullanmıştır (Emirdağ Lâhikası, s. 136).
İşgallerle birlikte giderek küstahlaşan İngilizlerin Anglikan Kilisesi, cevaplandırılmak üzere Şeyhülislâmlığa mektup yazmış ve bu yazı Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiyeye havale edilmişti. Dört soru sorulmuş ve cevabın da en fazla otuz bin kelimelik olmasını isteme küstahlığında bulunmuştu. Bu sorulara karşılık İsmail Hakkı İzmirli ile Abdülaziz Çaviş birer cevap yazmış, İzmirli’nin cevabı Şeyhülislâmlık tarafından uygun bulunmuştu. Daha sonra Abdülaziz Çaviş’in cevapları Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilmişti.
Anglikan Kilisesi’nin küstah tavrını fark eden ve kasıtlı sorulan sorulara cevap verme yoluna gitmeyen Bediüzzaman İngilizlerin aleyhinde ağır bir beyanname yazarak dağıttırmıştı. Onların sorularına karşılık, “… o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurane, üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!..” (Tarihçe-i Hayat, s. 124) ifadelerine yer vermişti. Bu beyannamesinden sonra takibata uğramıştı.
Abdülaziz Çaviş, 1929 yılında Mısır’da vefat etti.
|