Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Reformlardan taviz yok

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, “AB’nin 11 Aralık kararının Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu reformları yerine getirme kararlılığında en ufak bir sarsıntıya yol açmadığını” bildirdi.

Türkiye’nin AB süreci, Dışişleri Bakanı Gül’ün başkanlığında Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinde yapılan toplantıda değerlendirildi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın da katıldığı toplantının açılışında konuşan Dışişleri Bakanı Gül, toplantıda iki önemli konuyu ele alacaklarını, bu çerçevede AB müzakere sürecini değerlendirerek, Türkiye’nin ihtiyacı olan reformlara ilişkin yol haritası çıkartmak için geniş bir istişare toplantısı yapacaklarını bildirdi. Türkiye’nin tarama sürecinin başarılı şekilde tamamlandığını ifade eden Gül, 33 faslı ele almak üzere Brüksel’e giden 66 heyetin performansının AB Komisyonu’nun dikkatini çektiğini belirtti. Gül, heyetlerin ortaya koyduğu bu performansın teknik çerçevesi içinde tutulduğu takdirde bunun müzakere sürecinin pürüzsüz şekilde yürütüleceğinin işareti olduğunu kaydetti. Bakan Gül, “bilim ve araştırma faslındaki müzakerelerin geçici olarak kapatıldığını, eğitim ve kültür faslında müzakerelerin açılması için AB ülkelerinin ortak pozisyon oluşturmalarının beklendiğini” ifade etti. İşletme ve sanayi politikaları faslında Türkiye’nin müzakere pozisyon belgesinin hazırlıklarının devam ettiğini hatırlatan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“11 Aralıkta AB’nin aldığı kararla müzakere sürecimizle hiçbir bağlantısı olmaması gereken Kıbrıs sorunu önümüze bir engel olarak çıkartılmaya çalışılmaktadır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Ama AB müzakere süreci devam etmektedir. Dolayısıyla bu sıkıntılar, kararlar ve bizim karşı açıklamalarımıza rağmen ortada gerçek olan bir şey vardır ki, o da Türkiye AB ile katılım müzakereleri yapan bir ülkedir ve bu süreç devam etmektedir.” Dışişleri Bakanı Gül, Kıbrıs sorununun çözümünün Türkiye’nin müzakere süreci ile ilgisi olmayan bambaşka bir konu olduğunu söyleyerek, açılmayacak 8 faslın da tıpkı diğerleri gibi yerleşik usuller çerçevesinde ele alınarak, teknik hazırlıklarının devam ettirileceğini bildirdi. Sürecin kararlılıkla sürdürüleceğini belirten Gül, gerekirse bu fasılları Türkiye’nin kendisinin açıp kendisinin kapayabileceğini, bu formaliteleri, hazır olduğunda AB ile “bir günde” gerçekleştirebileceklerini belirtti. 11 Aralık kararının Türkiye’nin reformlar konusundaki kararlılığında en ufak bir sarsıntıya bile yol açmadığını söyleyen Gül, temel şiarlarının reformları sadece siyasi alanda değil günlük alanda da devam ettirmek olduğunu kaydetti. Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Müzakere sürecimizi siyasi mülahazalarla yavaşlatmak, hatta durdurmak isteyen AB üyeleri sürecin her aşamasında çaba gösterebilirler. Süreci yavaşlatmak isteyenler haksız olsalar da zaman zaman bunda başarılı da olabilirler. Ama şunu unutmayalım ki aynı şekilde sürecin hızlı ve başarılı bir şekilde sürmesi için uğraşan AB ülkeleri de vardır.”

Bu sürecin her zaman inişli çıkışlı olabileceğine işaret eden Gül, bunun artık tam üyeliklerini kazanmış ülkelerin süreçlerine bakıldığında da görülebileceğini bildirdi. Gül, önemli olanın inişli dönemlerde reform ruhundan sapmayarak, AB konjonktürü olumsuz seyrettiğinde durmamak, aksine yol almak gerektiğini bildirdi.

/ ANKARA

11.01.2007


 

Herkes kendi evinin içine bakmalı

DYP İstanbul İl Başkanlığınca düzenlenen “Şehirlerde güvenlik problemleri ve çözümleri” başlıklı panelde konuşan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bengi Semerci, “ Çocuklarımızı farkında olmadan suça yönlendiriyoruz. Evimizde yanlış eğitim vererek onları suçlardan koruyamayız. Herkes kendi evinin içine bakmalı. Toplumda yaşanan asayiş sorunlarının çözümü çocukların doğru şekilde eğitilmesidir” dedi. İÜ Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Adem Sözüer cezaları arttırmanın suç sayısını azaltmadığına dikkat çekerek, “Yeni cezaevleri inşa ederek suçun önüne geçilmez” diye konuştu

Doğru Yol Partisi’nin (DYP) düzenlediği “şehir güvenliği” panelinde konuşan uzmanlar, çözüm için doğru eğitim ve adaletin şart olduğu görüşünü dile getirdiler .

DYP İstanbul İl Başkanlığı’nca Dedeman Otel'de düzenlenen “Şehirlerde Güvenlik Problemleri ve Çözümleri” başlıklı panelde, Türkiye’deki güvenlik sorunları ve çözüm teklifleri tartışıldı. Açılış konuşmasını DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın yaptığı panele Eski Emniyet Müdürü ve Bakan Necdet Menzir, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bengi Semerci, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Adem Sözüer konuşmacı olarak katıldı.

AĞAR: BİR DAHA 1960'LARI 1980'LERİ

YAŞAMAYACAĞIZ

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, açılışta yaptığı konuşmada, devlet anlayışı var olduğundan beri devletleri var eden iki temel kavramın bulunduğunu belirterek, “Bunlardan bir tanesi adelet diğeri de güvenliktir. Birbirini tamamlayan bu iki kavramın bir birinden ayrı kalabilimesi mümkün değildir” dedi.

“Özgürlüklerin güvenlik içinde sağlanması modern devletlerin en temel meselelerinden birisidir” diyen Ağar şöyle devam etti: “DYP gibi 60 yıllık bir demokrat geleneğin sahibi olan bir siyasi geleneğin en temel meselesi, özgürlüklerin güvenliğinin sağlanması, bir ölçüde de özgürlüklerin güvenlik içinde sağlanması dengesinin en iyi şekilde muhafaza edilmesini sağlamaktır. Mesele bizim açımızından sadece güvenlik temelinde alınamaz. Meselenin sosyo-ekonomik yönünü hiç ihmal etmeksizin bu meseleyi yürütüp, ama bir yandan da hukuku, yasaları tavizsiz şekilde en geniş insiyatif alanını kullanmak suretiyle uygulamaktır. Suçluluk bugünün Türkiye’sinde karşı karşıya kalınan çok ciddi bir sorun haline gelmiştir. Sorun, günlük hayatı yaşayan insanlardan öteye geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız üzerinde yükselmektedir. Türkiye, siyasi iklimini değiştirmeli. Bizim iktidarımızda sokaklar günün her saatinde insanlarımızın rahatça gezebilecekleri yerler olacaktır. Türkiye, bir daha 1960’ları, 1971’leri ve 1980’leri yaşamaycaktır.”

HERKES EVİNİN İÇİNE BAKMALI

Eski Vali ve Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu’nun yönettiği panelde, ilk sözü Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bengi Semerci aldı. Özgürlük güvenlik tartışmasının hep tartışıla geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Semerci, bu tartışmalarda önemli olanın güvenli özgürlük olduğunu vurguladı. “Çocuk sorunları bugün başlamadı” diyen Prof. Dr. Semerci, şöyle devam etti:

“Basın bir gündem belirliyor, bizler de onu tartışıyoruz. Basının yanlış bir şekilde belirlediği gündemin peşine takılarak çocuklara haksızlık ediyoruz. Çocuklarımıza yanlış modeller veriyoruz. Çocuklarımızı farkında olmadan suça yönlendiriyoruz. Evimizde yanlış eğitim vererek çocukları suçlardan koruyamayız. Herkes kendi evinin içine bakmalı. Toplumda yaşanan asayiş sorunlarının çözümü çocukların doğru şekilde eğitilmesidir.”

Çocuklar üzerinden siyaset yapılmasını da eleştiren Semerci, “Çocuk hakları ile ilgili 20 yıldır hiçbir şey yapılmadı” görüşünü dile getirdi. Semerci, suçları önlemek için akla gelen iki tedbir bulunduğunu belirterek, bunlardan birisinin yasal ve kanununi tedbirler diğerinin ise eğitim tedbirleri olduğunu vurguladı.

CEZALARI ARTTIRMAK

SUÇLULARI AZALTMIYOR

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Sözüer ise, cezaları arttırmanın suç işleyenlerin sayısını azaltmadığına dikkat çekerek şunları kaydetti;

“Cezaların arttırılması çözüm getirmedi. Cezaları arttırdık. Hemen arkasından afları çıkardık. Cezaevleri yine dolu. En son çıkarılan afta cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 70 binden 40 bine indi. Ama aradan geçen kısa süreye rağmen yine aynı sayılara ulaştı. Ortalama yıllık 5 bin kiyi ceza evlerine koyuyoruz. Cezaevlerindekilerin yarısını tutuklular oluşturuyor. Gelişmiş batı ülkelerinde cezaevlerine sadece hükümlüler koyulurken bizde tutuklular da koyuluyor. Bu konuda reforma ihtiyaç var. Yeni cezaevleri inşa ederek suçluluğun önüne geçilmez. Suç işleyen ama pişman olanların işledikleri suçlara bakılmaksızın toplumun içene dönüşünü sağlamalıyız.”

HERKES ADALET ÖNÜNDE YARGILANABİLMELİ

Türkiye’deki hukuk anlayışının devleti güçlendiren bir anlayışa dayandığını vurgulayan Doç. Dr. Adem Sözüer, “Dokunulmazlıkların kaldırılması tartışılırken bütün dokunulmazlıkların kaldırılması da tartışılmalı. Bugün bürokratların yangılanmasının önünde çok ciddi engeller var. Türkiye’de normal şekilde yargılanan tek vatandaştır. Tüm dokunulmazlıklar kaldırılarak herkes adalet önünde yargılanabilmelidir. Vatandaşı güçlendirmek devleti güçlendirmektir. Vatandaşı güçlendiren ceza politikaları oluşturmalıyız” diye konuştu.

BAKANLIKLAR ARASINDA KARMAŞA VAR

Eski Emniyet Müdürü ve Bakan Necdet Menzir ise, “Suçları sıfıra indermek mümkün değil ama aşağılara çekmek mümkün. Bunun için de irade şart. Bugün enmiyet güçlerinin moral güçleri yerinde değil. Adalet ve İçişleri bakanlıkları arasında bu konuda bir karmaşa var. Asayişten sorumlu olan İçişleri Bakanlığı’dır. Suçu önleme görevi doğrudan devletin görevidir. Savcı ve hakimin görevi değildir” diye konuştu.

Konuşmaların ardından panelistler soruları cevaplandırdı.

Mustafa GÖKMEN / İSTANBUL

11.01.2007


 

Türkiye'nin üyeliği AB'nin iç sorunu

ABD’nin Avrupa Birliği Büyükelçisi C. Boyden Gray, Türkiye-AB sürecinde ABD’nin, üye ülkeler nezdinde aktif lobi faaliyetinde bulunmadığını belirterek ‘’Bu, Avrupa Birliği’nin iç meselesidir’’ dedi.

Washington’da bir grup Avrupalı gazeteciye özel bir brifing veren Gray, Türkiye-AB sürecinde gelinen son noktaya ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, ‘’ABD’nin bu meselenin çözümünde aktif olarak yapabileceği çok fazla birşey yok’’ cevabını verdi. Gray, Türkiye’nin AB sürecinin Kıbrıs meselesine bağlanması ve AB’nin müzakere sürecini yavaşlatmasına ilişkin sorulara karşılık ABD’nin tutumunun sorulmasının ardından, ‘’Başkan George W. Bush’un da daha önce ifade ettiği gibi biz Türkiye’nin üyeliğe ulaşmasını umuyoruz. Ancak, ABD olarak aktif bir rol almıyoruz ve AB’ye üye ülkeler nezdinde lobi faaliyetinde ya da başka eylemlerde bulunmuyoruz. Çünkü bu aslında AB’nin iç meselesidir ve bunun ötesinde herhangi bir adım atmıyoruz. ABD’nin, kendi pozisyonunu ifade etmekten başka yapabileceği bir şey yok’’ dedi.

/ WASHINGTON

11.01.2007


 

Hukukun kara deliği kapansın!

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, ABD’nin terörist suçlamasıyla Guantanamo Üssü’ne insanları sevketmeye başlayışının beşinci yılı dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği MAZLUMDER İstanbul Şubesi’nin Sultanahmet Alman Çeşmesi önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında, Guantanamo Üssü’nün hukukun kara deliği olduğu vurgulanarak, üssün bir an önce kapatılması çağrısı yapıldı.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi adına basın açıklamasını okuyan Hak İhlallerini İzleme ve Önleme Komitesi üyesi Beytullah Yıldız, “Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül olaylarını bahane ederek, uluslar arası hukuka aykırı olarak; yüzlerce insanı Guantanamo Bay üssünde tutmaya devam etmektedir” dedi.

Uluslar arası hukukun, ikili anlaşmalar ve uluslar arası normların bir kenara bırakılarak oluşturulan bu durumun ‘güçlüyüm, ben yaptım oldu’ mantığıyla yapıldığını ifade eden Yıldız, “ABD’nin Afganistan’ı işgalinden sonra, El-Kaide ya da Taliban üyesi oldukları gerekçesiyle yakaladığı ve somut herhangi bir suç isnadı yapmaksızın Guantanamo’da tuttuğu ve içlerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da olan kişiler; hiçbir güvence ve haklara sahip olmadan, dünya tarihinin büyük kazanımları olan uluslar arası hukuk hiçe sayılarak, ne ile suçlandıklarını dahi bilmeden sorgulanarak, avukat veya yakınlarıyla dahi görüşme imkanı tanınmadan beş yıldır tutulmaktadır” şeklinde konuştu.

Açıklamada, Guantanamo Üssü’nde tutulanların sağlıkları hakkında tarafsız kimselerce inceleme ve açıklama yapılamadığını belirten Yıldız, üsse kapatılan kişilerin, yargılama hukukuna ilişkin tüm normlara aykırı olarak işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığına da dikkat çekti.

ABD’nin, serbest bırakılan kişiler aracılığıyla Guantanamo’da yaşananların ayrıntılarını öğrenmemizi sağlayarak da insanlığa gözdağı vermek istediğini dile getiren Yıldız, “Bu hukuksuz duruma bir an önce son verilmesi ve Guantanamo Üssü’nde tutulan her bir kişinin temel hak ve hürriyetlerden yararlanmasını, üssün açılmasında ve işletilmesinde sorumluluğu bulunanların yargılanarak cezalandırılmasını temin için tüm dünya halklarını ve yönetimlerini harekete geçmeye davet ediyoruz” dedi.

Yeni Asya / İSTANBUL

11.01.2007


 

Din dersinde Atatürkçülük

Yeni müfredata göre, ilköğretim okullarında Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi işlenirken Atatürkçülük ile ilgili konular üzerinde de durulacak. Atatürk’ün din ve vicdan ile düşünce hürriyetleri ve diğer dinlere, örf-âdetlere hoşgörülü olma, İslam dini konularındaki görüşleri açıklanacak. Laiklik esasları ve Atatürk’ün bu konudaki görüşleri örneklerle anlatılacak.

Milli Eğitim Bakanlığı, 2007-2008 eğitim-öğretim yılından itibaren ilköğretim 4-8. sınıflarında yepyeni bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi müfredatı uygulayacak. “Sevgi, Dostluk ve Kardeşlik” ünitesinin işleneceği 4. sınıfta birbirine dargın öğrenciler barıştırılacak. İşte yeni müfredattan bazı bölümler:

YAŞLILARA ZİYARET

5. sınıfta “Sevinç ve Üzüntülerimizi Paylaşalım” ünitesinde sınıf içinde yardım kampanyası düzenlenecek, huzur evi, çocuk yuvaları, çevredeki yaşlı ve hastalar ziyaret edilecek. “Vatanımızı ve Milletimizi Seviyoruz” ünitesinde şehitliklere ziyarette bulunulacak.

GRUPLARLA ABDEST

6. sınıfta “Namaz İbadeti” ünitesinde sınıf gruplara ayrılacak. Gruplar abdest, boy abdesti ve teyemmümün hangi durumlarda ve nasıl yapıldığını araştıracak ve sınıfta sunacak. Öğrencilerden, ezan dinlerken neler hissettiklerini yazmaları istenecek.

ATATÜRK ANLATILACAK

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi işlenirken Atatürkçülük ile ilgili konular üzerinde de durulacak. Atatürk’ün din ve vicdan ile düşünce hürriyetleri ve diğer dinlere, örf-adetlere hoşgörülü olma, İslam dini konularındaki görüşleri açıklanacak. Laiklik esasları ve Atatürk’ün bu konudaki görüşleri örneklerle anlatılacak.

KUR’AN’DA AKIL

7. sınıfta “Kuran’da Akıl ve Bilgi” başlıklı ünitede, akıl ve aklın fonksiyonları atasözü, deyim, özdeyiş, türkü ve şarkılardaki kullanılış biçimleri araştırılarak sınıfta sunulacak. “Kaza ve Kader” başlıklı ünitede, deyim, atasözü ve şarkı sözlerinde geçen kader ile ilgili ifadeler tartışılacak.

CD’Lİ HAC TANITIMI

“Zekat, Hac ve Kurban İbadeti” ünitesinin işleneceği 8. sınıfta öğrencilerden, hacca giden birisiyle röportaj yapmaları istenecek. Görsel ögelerden veya herhangi bir CD’den yararlanılarak hac ile ilgili mekanlar tanıtılacak, bu mekanların dinî ve tarihî anlamları üzerinde tartışılacak.

/ ANKARA

11.01.2007


 

O uçağa nasıl izin verildi?

Bağdat’ta havaalanına inişi sırasında düşen kargo uçağında bulunan Mersinli makine mühendisi Sebahattin Kesten’in kardeşi Adil Kesten, ağabeyinin ölümünden yetkilileri sorumlu tuttu.

Böyle bir uçağa izin verilmemesi gerektiğini söyleyen Kesten, öyle bir bölgeye bu tip bir uçakla insanların taşınmasını ihmalkarlık ve umursamazlık olarak değerlendirdi. 30 yolcusu ve 5 mürettebatıyla Adana Havalimanı’ndan kalkan ve Bağdat’ta havaalanına iniş yaptığı sırada piste 200 metre kala düşen Antonow tipi kargo uçağında bulunan yolculardan Sebahattin Kesten’in Mersin’de bulunan kardeşi Adil Kesten, ağabeyinin güvenli olmayan bir bölgeye güvenli olmayan bir uçakla götürülmesinde yetkililerin ihmali olduğunu ileri sürdü. Yetkililerin böyle uçaklara izin vermemesi gerektiğini söyleyen Kesten, “Demode olmuş, her 3 ayda, 5 ayda bir düşen, elektroniği olmayan veya günün koşullarına uygun olmayan bir uçağa nasıl izin verildi bunu anlamış değilim. Bu konuda kesinlikle yetkilileri suçluyorum. Güvenli olmayan bir bölgeye bu işçilerin taşınmasının neden engellenmediği konusunda sorumluluk yetkililerindir. Bu kadar ihmalkarlık, bu kadar umursamazlık hiçbir yerde yok” dedi.

Aynı zamanda Mersin Makine Mühendisleri Odası eski başkanı olan Adil Kesten, kargo uçağı ile insan taşınmasının da yanlış olduğunu belirterek, “Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böyle uçakların kullanılmadığı bir yerde buna bizim ülkemizde izin veriliyor. Biz aşiret devleti miyiz, yoksa modern bir cumhuriyet miyiz, onu da anlamak mümkün değil. ‘Bu uçak düştü mü, düşürüldü mü’ konusunda da çok emin değilim. Yani orada bir direniş ordusu var, buradan kalkıp oradaki Amerikalılar’a işçi götüren bir firma var. Ne inişi ne de kalkışı güvenli olmayan bir konuda yetkililerin buna izin vermesine ben anlam veremiyorum” diye konuştu.

/ MERSİN

11.01.2007


 

Ulaştırma Bakanlığı Irak’a teknik ekip gönderdi

Ulaştırma Bakanlığı, Türk işçilerinin bulunduğu uçağın Bağdat’ta düştüğü kaza ile ilgili incelemelerde bulunmak üzere Irak’a 3 kişilik teknik ekip gönderdi.

Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık FGenel Müdürlüğü, uçak kazaları konusunda uzmanlaşan 3 kişilik bir “kaza kırım” ekibi oluşturdu. Mehmet Sevdim, Emin Akçetin ve Özcan Başoğlu’ndan oluşan teknik ekip, Kulak İnşaat tarafından kiralanan Kırgızistan tescilli özel bir uçakla dün sabah Adana’dan Irak’a hareket etti. Aynı uçak, kazada hayatını kaybedenlerin cenazeleri ile yaralı yolcuyu da Türkiye’ye getirecek. Kaza kırım ekibi, olay yerinde ve uçağın parçaları üzerinde yapacağı incelemeler sonrasında hazırlayacağı raporu Bakanlığa sunacak.

/ ANKARA

11.01.2007


 

Kömür ocağında grizu patlaması: 1 ölü, 6 yaralı

Zonguldak-Ankara kara yolu üzerindeki Elvanpazarcık beldesinde, özel kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında 1 işçi öldü, 6 işçi yaralandı.

Cumhuriyet Mahallesi’ndeki özel kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında Cengiz Ömür hayatını kaybederken, Fatih İnce, Recep Taş, Mehmet Yılmaz, Orhan Kandemir, Savaş Kürekçi ve Ertan Akyol yaralandı. Vücutlarında birinci ve ikinci derecede yanık bulunduğu bildirilen işçilerin, kaldırıldıkları A Tıp Merkezi ile Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesinden, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildikleri kaydedildi.

Yetkililer, patlamanın sebebinin henüz belirlenemediğini, maden ocağında mahsur kalan işçinin olmadığını bildirdiler.

/ ZONGULDAK

11.01.2007


 

Güneydoğuya “proje” çağrısı

Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) Genel Müdürü Abdulmenaf Şeker, AB’nin halkların buluşması kardeş belediyecilik kullanım kılavuzunu İngilizce’den Türkçe’ye çevirdi.

Kılavuzu bölgedeki yüz belediyeye gönderdiklerini söyleyen Şeker, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki belediyelerden Avrupa Birliği’nin “Kardeş Belediyecilik Projesi” için proje hazırlamaları istedi. Kılavuzda kardeş şehirlerin çerçevesi, belediyelerin buluşmalarının nasıl sağlandığı, sürekli ilişkinin nasıl geliştirildiği ve AB Konseyi’nin meclis kararının yer aldığını belirten Şeker, “AB, gerçek ve kalıcı anlamda kardeş belediyecilik için 6 milyon avro ayırdı. Bu program 2013 yılına kadar devam edecek. Hazırlanan ve kabul edilen 20 proje ile 6 milyon avro destek alınacak. Biz de bu projelerden bölgedeki belediyeler yararlansınlar diye proje hazırlamalarını istedik” dedi.

/ DİYARBAKIR

11.01.2007


 

Aksu: Belediyeler sığınma evi yapmalı

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, töre ve namus cinayetleri ile kadın ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin tedbirler kapsamında sığınma evi bulunmayan belediyelerden ivedilikle kadın ve çocuk sığınma evleri açmasını istedi.

Valiliklere “Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Koordinasyonu” konusunda bir genelge gönderen İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesinin, temel hak ve özgürlüklerin en üst seviyede güvence altına alınması ve Türkiye’nin hak ettiği saygınlığı koruması bakımından gerekli olduğunu vurguladı.

Genelgede, kolluk birimlerine müracaat eden şiddet mağduru kadın ve çocukların işlemlerinin ruhsal durumları göz önünde bulundurularak, kadın personelin katılımıyla ve insani yaklaşım içerisinde acilen yapılması gerektiğini bildirildi.

Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, belediyeler tarafından ivedilikle kadın ve çocuk sığınma evlerinin açılması istenen genelgede, açılacak sığınma evlerinde 24 saat esasına göre görevlibulundurulacağı, özel güvenlik hizmetlerinden de faydalanılmak suretiyle gerekli güvenlik tedbirleri alınacağı bildirildi.

Töre veya namus cinayetlerinin önlenmesine yönelik olarak, illerde valilerin veya vali yardımcısının, ilçelerde kaymakamların başkanlığında kolluk kuvvetleri, mahalli idareler, sosyal hizmet birimleri, meslek kuruluşları, sağlık müdürlükleri, milli eğitim müdürlükleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla komitelerin oluşturulacağının da ifade edildiği genelgede, töre veya namus cinayetine maruz kalabileceği veya aile içi şiddete maruz kaldığını beyan edenler için her türlü koruma tedbirinin acilen alınması gerektiğini vurgulandı.

Genelgede ayrıca, töre ve namus konusunda toplumda yerleşik ön yargı veya geleneksel anlayışın değiştirilmesi amacıyla halkın konuyla ilgili farkındalığını ve duyarlılığını artıracak etkinlikler düzenleneceği belirtildi.

/ ANKARA

11.01.2007


 

Başkanlar Samandıra’da toplantı

İstanbul Anadolu Yakası Belediye Başkanları Koordinasyon toplantılarının 62.’si, Samandıra Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Samandıra Belediyesi Sosyal Tesisleri’ndeki toplantının sunuş konuşmasını Samandıra Belediye Başkanı Yusuf Büyük yaptı. Bir önceki kararların görüşülmesi, güncellenen raporların sunumu, yeni spor alanlarının ve tesislerinin inşaatı, sosyal belediyecilik, sosyal ve kültürel tesisler (Sultanbeyli-Samandıra), İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi dolayısıyla belediyelerin üstüne düşen görevler beirlendi. Bu arada ruhsatsız fırın ve iş yerlerinin görüşülüp belirlenmesi masaya yatırıldı. Dilek ve temennilerden sonra toplantıya katılan Büyük, başkanlara, öğle yemeği verdi.

/ İSTANBUL

11.01.2007


 

Eczacılar meydanda haklarını arayacak

İlaç ve eczacılık alanındaki belirsizliklerden sıkıntı yaşayan eczacılar, 14 Ocak Pazar günü Kadıköy Meydanı’nda gerçekleştirecekleri bir mitingle sorunlarına dikkat çekmeye hazırlanıyor.

İstanbul Eczacılar Odası’nın internet sitesinde de duyurusu yapılan mitingde, eczacıları ilgilendiren yasalar, ilaç depolarının satış koşulları, ilaç fiyat kararnameleri, kurumların ödemeleri aksatmaları gibi konular gündeme getirilecek.

Konuyla ilgili olarak İstanbul Eczacılar Odası’nın sitesinde eczacılara hitaben yapılan duyuruda, sektördeki belli başlı sorunlar dile getirilerek, eczacılar mesleki dayanışmaya çağırılıyor. “Bugün geldiğimiz noktada ilaç ve eczacılık alanında ciddi bir belirsizlik ve kaos ortamı yaşanmakta ve sürecin tüm faturası eczacıya çıkarılmaktadır” denilen açıklamada, eczacıların, Sosyal Güvenlik Sistemi açıklarının ve kamu ilaç harcamalarındaki artışın sorumlusu olmadığı da vurgulanıyor.

Yapılan düzenlemelerle eczanelerin ekonomik kıskacın içine alındığı ifade edilen açıklamada, “Çıkarılan her yeni yasa ve yönetmelikle hak kaybına uğramaktan bıktık. Düzenlemeler yapılırken eczacıların mevcut durumu da dikkate alınmalı ve meslek örgütlerimizin sürece katılımı sağlanmalı” deniliyor.

İstanbul-İzmir-Bursa-Erzurum-Zonguldak, Antalya-Trabzon-Mersin-Kastamonu ve Kocaeli Eczacı Odaları imzasıyla yayınlanan duyuruda Türk Eczacılar Birliği de sektörü tehdit eden uygulamalara karşı sessiz kalmakla eleştiriliyor.

Yeni Asya / İSTANBUL

11.01.2007


 

Sibirya soğukları devam ediyor

Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre; önceki gece Erzurum ve Ağrı’da en düşük hava sıcaklığı eksi 24 derece olarak ölçüldü.

Diğer bölge illerinde ise gece ölçülen en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında olmak üzere Ardahan 15, Iğdır 8, Ardahan 23, Bayburt 17 derece oldu. Sibirya üzerinden gelen yüksek basıncın etkisi altında kalan Doğu Anadolu Bölgesi’nde soğukların önümüzdeki hafta başına kadar etkisini sürdüreceği belirtildi.

/ ERZURUM

11.01.2007


 

Namaz sırasında cepler çalmayacak

Günümüzde yediden yetmişe herkesin cebine giren cep telefonlarının, camilerde namaz sırasında çalmasını önlemek amacıyla geliştirilen cihaz, birçok camide kullanılmaya başlandı.

Yurt dışından getirilen GSM Bloker olarak bilinen cihazın Konya’daki ana bayiliğini yapan bir firmanın sahibi Mustafa Ertaş, kullanımı her geçen gün daha da yaygınlaşan cep telefonlarının, cami, sinema salonları, okul, dershane ve toplantılarda gelen çağrılar sebebiyle çevreye rahatsızlık verebildiğini belirtti.

Bu sıkıntılara son vermek amacıyla yurt dışında üretilen, cep telefonlarının sinyallerini kırmaya yarayan cihazın Konya’da satışına başladıklarını ifade eden Ertaş, ‘’Kısa bir süre önce Türkiye’ye getirilen cihaz, Konya’da da camiler başta olmak üzere birçok kişiden büyük talep gördü’’ dedi.

Cihazı 550 YTL’den satışa sunduklarını belirten Ertaş, şunları kaydetti: ‘’Bugüne kadar özelikle imamlar, camilerde farklı melodilerde, oyun havaları ile Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses gibi san’atçıların arabesk türünde söylediği şarkıların çalması nedeniyle cep telefonlarından çok şikayetçilerdi. Tüm uyarı ve cep telefonlarının kapatılması yönünde duvarlara asılan yazılara rağmen cep telefonları çoğu zaman açık unutuluyordu ve cemaatle kılınan namaz sırasındaki sessizliği bu telefon müzikleri bozuyordu. Ancak getirdiğimiz bu cihaz artık benzer sıkıntıları sona erdirecek.’’

Cihazın kapsadığı 100-1200 metre kare alan içindeki tüm cep telefonlarına gelen sinyalleri engellediğini vurgulayan Ertaş, arandığında cep telefonunun kapalı olarak göründüğünü bildirdi.

/ KONYA

11.01.2007


 

112 gereksiz meşgul ediliyor

Batman 112 Acil Servis sorumlu doktoru Serkan Bayram, sabit telefonlar ve cep telefonlarıyla yapılan 112 Acil Servis aramalarının ücretsiz olduğunu, bu sebeple sürekli ilgisiz gerekçelerle arandıklarını söyledi.

Son altı ayda elli bin kez arandıklarını bildiren Bayram, “Elli bin aramadan sadece bin 174’ü amacına uygun ihbardı, diğerleri gereksiz aramalardı” dedi. Komuta merkezini en çok çocukların arayıp meşgul ettiğini belirten Bayram, yeni telefon alan kişilerin de telefonlarını kontrol etmek için 112’yi aradığını söyledi. Bazılarının ise elektrik ve su kesintilerini ya da maç sonuçlarını öğrenmek için aradıklarını ifade eden Bayram, “Her telefon bir can kurtarır. Bu nedenle vatandaşlar duyarlılık göstererek, bizi gereksiz yere aramasınlar” şeklinde konuştu.

/ BATMAN

11.01.2007


 

Kavurmadan zehirlendiler

Antalya’nın Alanya ilçesinde kavrulmuş kurban eti yiyen dört kişi zehirlenerek hastaneye kaldırıldı.

Evlerine gelen misafirlerine ikram etmek üzere Kurban Bayramı’nda kestikleri koyunun kavrulmuş etini buzdolabından çıkararak yemek yapan Sebile Aydoğan, eşi Nuri Aydoğan ve misafirleri Ayşe Güney ile Sıdıka Bostan yemekten bir süre sonra rahatsızlandı. Durumu öğrenen komşuların çağırdığı ambulansla Alanya Devlet Hastanesi’ne kaldırılan 4 kişinin kavurmadan zehirlendiği belirlendi. Kavrulmuş etin buzdolabına konulmasının büyük risk taşıdığını hatırlatan Alanya Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. İsmail Başaran, “Birçok vatandaş kurbanını kestikten sonra kavurma yapıyor ve dolaba koyuyor. Bu çok riskli bir durum. Çünkü et yeterince kavrulmamışsa çok yoğun bakteri üretir ve bu da zehirlenmelere yol açar” dedi.

/ ANTALYA

11.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004