Prof. Dr. Mehmet Altan, Türkiye’de sivil toplum kavramının anlaşılmadığına işaret ederek, “Çünkü bizde sivil toplum yok. Bizde toplumun binde yarımı örgütlü. Biz hep devletten geçiniriz. Herkes milletvekili olmak istiyor, kimse marangoz olayım, öğretmen olayım demiyor. Çünkü siyaset para dağıtıyor. Sivil toplum, siyaset olarak algılanıyor. Ancak ilgisi yok” diye konuştu.
Parlamenter Danışmanları Derneği, TBMM’de ‘’Türkiye’nin AB’ye Katılım Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşlarının ve Gönüllü Kuruluşların Rolü’’ konulu konferans düzenledi. Konferansta konuşan Prof.Dr. Altan, AB’ye uyum sürecinde her toplumun, kendi hukukunu ürettiğini söyledi. Türkiye’de, ‘’uyum süreci’’ denildiğinde bunun çok net anlaşılmadığını ifade eden Altan, Avrupa’nın, AB zannedildiğini ancak ikisinin farklı olduğunu vurguladı. Bilgi artıkça zenginliğin arttığını belirten Altan, yeni çağın en önemli unsurunun insan ve insan beyni olduğunu dile getirdi. Altan, AB’nin, insanın kutsal sayıldığı yeni bir örgütlenme modeline dönüştüğünü ifade etti.
Türkiye’de sivil toplum kavramının anlaşılmadığına işaret eden Altan, ‘’Çünkü bizde sivil toplum yok. Bizde toplumun binde yarımı örgütlü. Biz hep devletten geçiniriz. Herkes milletvekili olmak istiyor, kimse marangoz olayım, öğretmen olayım demiyor. Çünkü siyaset para dağıtıyor. Sivil toplum, siyaset olarak algılanıyor. Ancak ilgisi yok’’ diye konuştu.
Altan, devletin her şeyi kontrol altına almak istediğini, sivil toplum örgütlerinin de devletin uzantısı olduğunu söyledi. AB sürecinin iyi yönlendirilmediği, Türkiye’nin dinamiklerinin çok zayıf olduğunu kaydeden Altan, Türkiye’nin modernleşmeyi tüketimde aradığını, tüketenin ‘’modern’’, tüketmeyenin ise ‘’tutucu’’ olarak adlandırıldığını söyledi. Türkiye’de daha önce hayata geçirilmeyen pek çok yasanın AB süreci sayesinde uygulamaya konulduğunu anlatan Altan, şöyle konuştu:
‘’Buna hükümet sahip çıkmazsa ne olur? Bu hepimizin. Türkiye, padişahlık geleneğinden geliyor. Hükümet önemseyince önemseniyor, önemsemeyince önemsenmiyor. Devlete çok büyük vergi veriyoruz, karşılığını alamıyoruz. ‘Ben önemliyim’ diyen, buna sahip çıkar. Mesele AB meselesi değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi vatandaşlarına 83 yıldır yapamadığını, AB ile yaptırma meselesidir. Mesele ‘onlar, biz’ meselesi değil, AB standartlarında yaşama sürecinin hayata geçmesidir, siyasî değildir.’’
|