Limanlar meselesi AKP’yi yıpratmak için mi ortaya çıkarıldı?
Seçim yılı olduğu belli 2007’de AKP’yi yıpratmanın en kolay yolunun dış kaynak aktarımını sekteye uğratarak büyümenin zorunlu olarak aşağıya çekilmesinden ve tarım dışı işsizliğin fırlamasından geçtiği belli.
Ve işte tam da böyle bir konjonktürde AKP, nereden geldiği belli olmayan bir tavsiye ve dürtü ile limanlar konusunu geri dönüşü çok zor bir restleşme konusu haline getirerek hem Türkiye’nin AB sürecine hem de kendi ayağına kurşun sıkıyor.
Bizim limanlarımızın 1998 senesine dek Kıbrıs çıkışlı gemilere açık olduğu biliniyor.
Ve Türkiye 1998 senesine dek ne egemenliğini, ne bu nedenden milli onurunu ne de KKTC güvenliğini kaybetti.
1998 senesinde Rumlar’ın bir olumsuz tavrı nedeni ile biz de limanlarımızı 1974’ten beri ilk kez Kıbrıslı Rumlar’a kapatıyoruz.
Diplomatik olarak tanımadığımız çok küçük bir devletin limanlar ile ilgili bir olumsuz davranışına dayanarak koskoca Türkiye’nin pozisyonunu Rumlar’a göre ayarlaması zaten başlı başına bir skandal kanımca.
Bu olan bitenin 28 Şubat’ın karanlık günlerine rastlaması da ileride detayları yazılacak ayrı bir konu.
Sözün özü
Hükümet 17 Aralık 2004’ü izleyen o çok olumlu konjonktür günlerinde ek protokolü hemen imzalayıp TBMM’ye taşısa ve Gümrük Birliği sürecinin zorunlu bir teknik düzenlemesi olarak limanları açsa idi bugün gelinen noktada 2007 ekonomik beklentileri çok daha olumlu olur ve AKP cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere çok daha güvenli giderdi.
Birileri AKP’yi kanımca bilerek yanlış yönlendirdi ve bugün çok anlamsız bir risk ortamının içine hep beraber düştük.
Benim görüşüm Erdoğan’ın taammüden tuzağa düşürüldüğü yönündedir.
Star, 4.12.2006
|