|
|
|
Gül: Rumların şantajlarına boyun eğmeyiz |
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıs Rum yönetiminin, Kıbrıs meselesini BM zemininden AB zeminine çekerek Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde tek taraflı tavizler elde etmeye çalıştığını belirterek, “Bu çıkmaz bir yoldur ve Türkiye bu tür şantajlara asla boyun eğmeyecektir” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Dışişleri Bakanlığının 2007 yılı bütçesinin görüşmeleri sırasında konuşan Gül, Türkiye ile AB ilişkilerine değindi. Tarama sürecinin belirlenen takvimde hiçbir gecikme yaşamadan başarıyla tamamlandığını söyleyen Gül, müzakere sürecinin süresi ve gidişatı hakkında kesin bir öngörüde bulunmanın doğru olmayacağını belirtti. Gül, bu noktada Türkiye’nin göstereceği performans ve AB kamuoylarının genişlemeye yönelik tepkilerinin yanı sıra bazı hükümetlerin birtakım gerekçelerle izlemekte oldukları katı tutumun önem taşıyacağını belirtti.
Hükümetin, AB’ye tam üyeliği, halkın en çağdaş standartlara kavuşturulması bakımından stratejik bir hedef olarak gördüğünü vurgulayan Gül, “Çalışmalarımıza önümüzdeki dönemde de kararlılık içinde devam edeceğiz. Ancak bu kararlılığımız, Kıbrıs bağlantılı konularda hiçbir şekilde istismar edilmemize açık olmayacaktır. Bu süreçte halkımızın desteğine ihtiyaç duymaktayız” diye konuştu.
Gül, Kıbrıs sorununa da değinerek, BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde kapsamlı ve adil bir çözüm yönünde gayretlerinin kararlılıkla sürdüğünü ifade ederek, “Kıbrıs’ta, siyasi eşitliliğe ve iki kesimliliğe dayanmayan hiçbir çözüm, netice vermeyecektir. Adadaki tüm kısıtlamaların eş zamanlı olarak kaldırılması hususunda hazırlanan ve 24 Ocak 2006 tarihinde kamuoyuna açıklanan eylem planımız, bu amaca yöneliktir. Biz bu belgede yer alan önerilerimizin, çözüme olumlu yönde katkıda bulunacağına ve bölgeye istikrar getireceğine inanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Gül, Papa 16. Benedikt’in yapacağı ziyaretin, Türkiye’nin kültürlerararası diyalog kapsamında üstlendiği sorumluluklar çerçevesinde önem taşıdığını ve bu ziyaretin başarılı geçeceğine inandığını dile getirdi.
|
/ ANKARA
15.11.2006
|
|
|
Günlük suç sayısı 2191 |
Türkiye’de geçen yıl her gün ortalama 1336 suç işlenirken, bu yılın 9 ayında bu rakam 2191’e yükseldi. Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre, geçen yıl polis sorumluluk alanında meydana gelen asayiş olaylarının toplamı 487.761 iken bu yılın 9 ayında bu suçların toplamı 598.388 oldu. Geçen yıl asayiş suçlarının 197.996’sını şahsa, 289.765’ini mala karşı suçlar oluştururken, bu yılın 9 ayında şahsa karşı işlenen suç sayısı 244.119, mala karşı işlenen suç sayısı ise 354.269 oldu.
Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre, geçen yıl polis sorumluluk alanında meydana gelen şahsa ve mala karşı işlenen asayiş olaylarının toplamı 487 bin 761 iken bu yılın 9 ayında bu suçların toplamı 598 bin 388 oldu. Geçen yıl asayiş suçlarının 197 bin 996’sı şahsa, 289 bin 765’i mala karşı suçlar oluştururken, günlük ortalama suç sayısı bin 336 oldu. Bu yılın 9 ayında ise şahsa karşı işlenen suç sayısı 244 bin 119, mala karşı işlenen suç sayısı ise 354 bin 269 oldu. 9 aylık süredeki günlük ortalama suç sayısının 2 bin 191’e yükseldiği kaydedildi.
ARTAN SUÇLAR
Şahsa karşı işlenen suçlar arasında geçen yıla göre artan suçlar arasında darp ve tehdit gibi suçlar ilk sırada yer alıyor.
Geçen yıl meydana gelen darp olayı sayısı 46 bin 612 olurken, bu yılın dokuz ayında bu rakam 54 bin 862’e yükseldi. İhmal ve kazaen yaralama sayısı geçen yıl 5 bin 168 iken bu yılın 9 ayında 8 bin 387’e, kız, kadın, erkek kaçırma sayısı 5 bin 220’den 5 bin 376’ya, rehin alma sayısı 33’den 39’a, tehdit sayısı 10 bin 809’dan 21 bin 204’e, aile fertlerine kötü muamele sayısı 9 bin 901’den 12 bin 784’e, hakaret ve sövme 4 bin 600’da 8 bin 777’e, müstehcen hareketler bin 802’den 2 bin 402, kolluk kuvvetlerine darp, hakaret, saldırı 7 bin 37’den 7 bin 141’e, 6136 sayılı kanuna muhalefet 10 bin 667’den 13 bin 874’e, intihara teşebbüs 12 bin 94’den 14 bin 78’e yükseldi. Şahsa karşı işlenen tasnif dışı suçların ise 34 bin 436’dan 48 bin 92’e yükseldiği belirtildi.
MALA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR
Mala karşı işlenen suçlar arasında ev ve otodan hırsızlıkla, kapkaçtaki artış dikkat çekiyor.
Geçen yıl evden hırsızlık suçu 53 bin 932 olurken, bu yılın 9 ayında bu rakam 67 bin 70’a, bankadan hırsızlık suçu 158’den 170’e, otodan hırsızlık suçu da 39 bin 705’den 53 bin 20’e yükseldi. Geçen yıl işlenen kapkaç suçu 7 bin 168 olurken bu yıl bu rakam 9 bin 668’e, yankesicilik suçu 18 bin 556’dan 21 bin 402’e yükseldi. İş yerinde gasp sayısı da 290’dan 332’e çıkarken, zorla çek senet imzalatmak ve tahsil etmek suçu 188’den 224’e yükseldi.
Kasten yangın çıkarma suçu bin 524’den bin 722’e, ihmallen yangın çıkarma suçu 3 bin 253’de 4 bin 435’e, dolandırıcılık suçu 7 bin 528’den 9 bin 547’e, emniyeti suistimal suçu 5 bin 162’den 6 bin 393, suç malı satın almak satmak ve saklama suçu 510’dan 768’e, mala zarar vermek suçu 14 bin 156’dan 29 bin 481’e, mesken masuniyeti aleyhinden suçlar 2 bin 93’den 2 bin 422’e, hükümet emrine muhalefet suçu 2 bin 804’den 2 bin 469’a yükseldi. Mala karşı işlenen tasnif dışı suç sayısı da 10 bin 715’den 20 bin 384’e çıktı.
MALî SUÇLAR DA ARTTI
Bu arada malî suçlardaki artış da dikkat çekici bulundu. Geçen yıl 11 bin 882 mali suç işlenirken, bu yılın 9 dokuz ayında bu rakam 12 bin 951’e yükseldi. Yurt genelinde polis sorumluluk alanında geçen yıl kıymetli evrakta sahtekârlık suçu sayısı 2 bin 584 olurken bu yılın ilk 9 ayında bu rakam 2 bin 786’a yükseldi. Kalpazanlık suçu 2 bin 248’den 3 bin 702’e, kıymetli taş ve maden kaçakçılığı sayısı 12’den 42’ye, tekel kaçakçılığı 526’dan 570’e, dolandırıcılık bin 94’den bin 361’e, karşılıksız çek 155’den 295’e, döviz kaçakçılığı 11’den 18’e yükseldi.
Geçen yıl meydana gelen narkotik suç sayısı 6 bin 635 olurken, bu yılın 9 ayında meydana gelen narkotik suç sayısı 7 bin 341 oldu.
ORGANİZE SUÇLAR
Geçen yıl bin 574 organize suç meydana gelirken, bu yılın 9 ayında meydana gelen organize suç sayısı bin 306’ya düştü. Organize suçlar arasında geçen yıla göre toplu kaçakçılık ve nükleer madde kaçakçılığı suçlarında artış gözlendi. Geçen yıl 54 toplu kaçakçılık suçu meydana gelirken bu yılın 9 ayında bu rakam 67’e, nükleer madde kaçakçılığı 3’den 4’e yükseldi.
|
/ ERZURUM
15.11.2006
|
|
|
28 Şubat konsepti iflâs etmiştir |
Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği (TİYEMDER) Genel Başkanı Selahaddin Yazıcı, suç işleme oranlarının geçen yıldan bu yana büyük bir artış göstermesinin dini eğitim eksikliğiyle ilgili olduğuna değindi.
Selahaddin Yazıcı, şunları kaydetti:
“Bunu görmemek için insanların gözlerinin kör, kalplerinin kapalı, vicdanlarının susmuş olması lâzım. Gençlerimizin din eğitiminden mahrum kalmasını da getiren 28 Şubat konsepti iflâs konumuna gelmiştir. Hiç kimsenin bu konseptte inat etmemesi gerekiyor. Suçların önüne geçebilmek için insanların daha çok inançlı olması, Allah korkusu içinde olması gerekiyor. Bu ülkenin İslâm kardeşliğinden başka çimentosu da yok. Artık bunu farketmeyenler, bu toplumla ve inançlarıyla inatlaşanlardır.” İçki, kumar, fuhuş, zararlı maddelerle ilgili suç sektörlerinin büyük paraların döndüğü sektörler olmalarının yanında İslâm’ın yasakladığı, Allah’ın haram kıldığı unsurların teşvik edilmesinden kaynaklandığını hatırlatan Yazıcı, “Türkiye’de bu sektörler tarafından kullanılanlar var. Din eğitimine ve ülkemiz insanının en büyük motivasyon kaynağı olan islam’a engel olanlar farkında olarak veya olmayarak bunlara alet olmaktadır” diye konuştu.
EĞİTİMİN ÖNEMİ BÜYÜK
Psikiyatr Dr. Mustafa Ulusoy da, aylık Gençyaklaşım dergisinde yayınlanan röportajında eğitimin önemine dikkati çekerek, öğretmenlerin hayatla ilgili güzel şeyler anlatması gerektiğini belirtmişti. Ulusoy, “Doğruluk, dürüstlük, ahlak, samimiyetin yanında bir yaratıcı var ve bizi seviyor anlatımlarına şu zor dünyada çocukların ve gençlerin çok ihtiyacı var ve onlar için çok güven verici” demişti.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
15.11.2006
|
|
|
Medyada şiddete isyan |
Medyada sıkça yer almaya başlayan şiddet ve cinsel içerikli haberler İletişim Fakültelerinin Dekanlarını da isyan ettirdi. İletişim Fakülteleri Dekanları Yürütme Kurulu Başkanı ve Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar medyadaki kötü gidişin durdurulması gerektiğini söyledi.
Kitle iletişim araçlarının asıl görevinin kamuoyunu bilgilendirmek olduğuna ifade eden Prof. Dr. Korkmaz Alemdar, “Bu gerçek evrensel olarak kabul gördüğü için çağdaş demokrasilerde kitle iletişim araçları saygı görürler ve bu konumlarına uygun sorumluluk taşımaları beklenir” dedi.
HABERCİLER
SORUMLU DEĞİL SORUNLU
Türkiye’de medya sahipleri ve yöneticilerinin toplumsal sorumluluklarını gözardı etme eğilimlerinin giderek güçlendiğine dikkat çeken Alemdar, “Bazı yayın organlarında habercilik unutulmuş gibidir. Türk halkını yakından ilgilendiren pek çok önemli sorun, gazetelerden ve haber bültenlerinden dışlanmıştır. Toplumun geleceğini belirleyen uluslararası gelişmeler konusunda bile doğru, güvenilir ve bilgilendirici haber alınması neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Basmakalıp, yüzeysel ve duygulara seslenen bir habercilik anlayışı geleceğimizi tehlikeye sokar nitelik almaktadır. Kitle iletişim araçlarımız haber adı altında, plaj manzaralarını, ünlülerin özel yaşam görüntülerini magazin programlarından ana haber bültenlerine taşımaktadırlar. Çığırtkanlık inanılmaz boyutlara ulaşmış, haber sunma üslupları değişmiş, sürekli tekrar edilen sahnelerin yer aldığı, suç, şiddet ve cinselliğin sömürüldüğü bir habercilik üslûbu geliştirilmiştir. Sorumlu haberciliğin yerini sorunlu habercilik almıştır” şeklinde değerlendirdi.
Halkın bilgilendirilmesi gereken yurttaşlar değil, sadece müşteri/tüketici olarak algılanmakta olduğunu belirten Alemdar, tiraj ve izlenme oranı kaygısının gerçek, doğru, tarafsız haber verme anlayışını ortadan kaldırdığını söyledi.
DÜZEYSİZLİK ÖN PLANDA
Alemdar açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Habercilik kurallarının ve meslek ilkelerinin gözardı edilmesi iletişim mesleğine duyulan güveni ve saygıyı yok edecek boyutlara ulaşmaktadır. Bu durum iletişim alanında yetiştirilmeye çalışılan yeni kuşakları da olumsuz yönde etkilemektedir. İletişim mesleğinin iyi yetişmiş, bilgi ve beceri düzeyi yüksek insanlar tarafından değil, bilgisizliği, düzeysizliği ön planda tutan anlayışla yürütüldüğü yargısına kapılmaktadırlar. Bu gençlerin yetişmesini tehlikeye atan bir durumdur. “İletişim Fakültelerinin Dekanları bu durumdan son derece üzüntülüdür. Türk halkının doğru, eksiksiz, çabuk ve tarafsız olarak bilgilendirilmesi için nitelikli habercilerin yetiştirilmesine çalışan insanlar olarak, kitle iletişim araçlarını sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Bu çağrımız mesleğe yeni başlamış bir iletişimciden, en deneyimli gazeteciye kadar herkesedir. Habercilik kurallarına ve meslek ilkelerine gösterilecek saygı, demokrasiye saygı demektir.”
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
15.11.2006
|
|
|
Arınç'tan Fransa'ya: Siz de arşivlerinizi açın |
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Fransa Parlamentosuna, “Siz de bizim gibi arşivlerinizi açın. Geçmişte yönettiğiniz ülkelerde neler yaptığınızı tüm dünyaya gösterin. Bakalım bizim gibi tüm halklara, dinlere, ırklara barış ve huzur mu vermişsiniz, yoksa başka bir şey mi yapmışsınız” diye seslendi.
TBMM Şeref Holünde, Osmanlı arşivlerinin tutulmaya başlanmasının 160. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen ve Osmanlı arşiv belgelerinin yer aldığı “Gökkubbe Altında Birlikte Yaşamak” sergisi açıldı. Arınç, serginin açılışında yaptığı konuşmada, bu belgelerin, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan gayrimüslim ve diğer azınlıkların özgürlüklerine Osmanlı yönetiminin bakışını gösterdiğini belirtti. “Bizim tarihimizde değil soykırımlar, katliamlar; o çağda tüm dünyanın görmediği bir özgürlük ve hoşgörü vardır, adalet vardır” diyen Arınç, geçen hafta Cezayir’e yaptığı resmi ziyarete işaret ederek, Cezayir’de de buna benzer bir sergi gezdiğini; sergide Fransa’nın Cezayir’i işgal ettiği yıllarda yaptığı katliamların ne derece korkunç olduğunu gördüğünü anlattı. Arınç, "Şimdi Ermeni soykırımıyla ilgili yasalar çıkartan Fransa Parlamentosuna sesleniyorum: Siz de bizim gibi arşivlerinizi açın. Geçmişte yönettiğiniz ülkelerde neler yaptığınızı tüm dünyaya gösterin. Bakalım bizim gibi tüm halklara, dinlere, ırklara barış ve huzur mu vermişsiniz, yoksa başka bir şey mi yapmışsınız" dedi.
TBMM’de gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, Meclise bir kişinin silahla girmesi, kendisi giremiyorsa bu silahı bir milletvekilinin parlamentoya sokmasının kınanacak ve etik dışı bir davranış olduğunu söyledi. Arınç, ‘’Hesap veren bir insanım, hiç bir sözün altında kalmam. Her şeyin de cevabını alnının ortasına yapıştıracak kadar söylerim’’ dedi. İçtüzük kurallarının uygulanması için gerekli tedbirleri aldıklarını dile getiren Arınç, ziyaretçi sayısının bazı günler 8 bine kadar çıktığını söyledi. Bülent Arınç, ‘’Kim olursa olsun TBMM’ye silahlı giremez’ dedi.
|
/ ANKARA
15.11.2006
|
|
|
Askıya alma yok |
Fransa’nın AB işlerinden sorumlu bakanı Catherine Colonna, hiçbir üye ülkenin, Kıbrıs konusunda olumsuz bir sonuç halinde Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinin askıya alınmasından yana olmadığını ve böyle bir teklif getirmediğini belirtti.
AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarını bir araya getiren AB Konsey toplantısı sonunda, Kıbrıs dosyası çerçevesinde Türkiye’ye karşı katı tavır yandaşı olan üye ülkelerin tamamının geri adım attığı, AB’nin “son derece temkinli” davranmaya yöneldiği belirlendi.
Konsey, Aralık ortasında yapılacak AB zirvesi hazırlıklarını sürdürürken, yürütme organı olan Komisyon’un Kıbrıs sorununa ilişkin görüş ve tekliflerini gecikmeden aktarılmasını istedi. AB Dönem Başkanı Finlandiya, taraflar arasında uzlaşma arayışlarını sürdürdüğünü, az süre kaldığını, bu süreçte üye ülke temsilcilerinin “gereksiz ve aceleci” açıklamalar yapmamaları gerektiğini belirtti. Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja, Konsey sonunda düzenlediği basın toplantısında, Aralık zirvesinin “Türkiye konusuna odaklanmaması gereği” üzerinde durdu ve zirveden önce durumun netleşmesi için çaba harcadıklarını bildirdi. Tuomioja, kısa süreçte başarılı bir sonuca ulaşma şansı bulunduğunu savunarak, tüm AB üyesi ülkelerin ve Kıbrıs’taki tarafların Finlandiya’nın çabalarına destek verdiklerini anlattı.
Son dönemde Ankara’ya karşı “tehditkar mesajlar” vermeye özen gösteren Fransa’nın AB işlerinden sorumlu bakanı Catherine Colonna, Türkiye’nin alan ve limanlarını Kıbrıslı Rumlara açmaması halinde AB’ye katılım müzakerelerinde sorunlar yaşanabileceğini söylerken, hiçbir üye ülkenin, olumsuz bir sonuç halinde Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinin askıya alınmasından yana olmadığını ve böyle bir öneri getirmediğini belirtti.
Finlandiya’nın olumlu bir sonuç elde etme şansını “yüzde 50’nin altında” gören Fransız Bakan, bu noktaya varılmadan bir tavır belirlenebileceği üzerinde durdu.
İspanyol Bakan Alberto Navarro, Ankara’ya tam destek verirken, Türkiye’nin Avrupalı bir müttefik olduğunu, Ortadoğu’da ve küresel alanda önemli rol oynadığını hatırlattı. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Konsey toplantısı sırasında AB bakanlarını bilgilendirdiğini, henüz tavır belirlemek için yeterli veri ve kesin bir tarih bulunmadığını ifade ederken, Finlandiya’nın girişimlerini, bir kez daha “son şans” olarak nitelendirdi. AB kaynakları, Konsey toplantısında katılımcıların, 14-15 Aralık tarihinde yapılacak AB zirvesine kadar Türkiye’nin tavır değiştireceğini düşünmediklerini, AB’nin tavrını belirlemeye çalıştıklarını, uzlaşma olmadığını, hiç kimsenin Ankara ile kriz istemediğini, Türk tarafından tavır değişikliği olmaması halinde katılım müzakerelerinin askıya alınmasından yana açık tavır koyan olmadığını belirtiyor. Bazı AB ülkeleri ise gümrük birliği içerikli müzakerelerin askıya alınmasından söz ediyor.
|
/ BRÜKSEL
15.11.2006
|
|
|
‘Askı’ felâket olur |
Belçika Dışişleri Bakanı Karel De Gucht, Türkiye’nin AB‘ye katılım müzakerelerinde bir ‘’kesinti’’ yaşanmasının ‘’felaket’’ olacağını söyledi.
AB Konseyi çerçevesinde çeşitli değerlendirmelerde bulunan De Gucht, AB’nin genişleme sürecinin Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerle kısıtlı görülemeyeceğini, Türkiye’nin katılımının bu ülkelerle mukayese dahi edilemeyeceğini belirterek, ‘’Türkiye’nin katılımı ile gerçekleşecek olan genişleme jeostratejik bir genişlemedir. Küresel alanda bir rol üstlenmek iradesinde olan AB, Ortadoğu’daki gelişmeleri, İslam dünyasında aşırı kesimlerin tırmanışını iyi görmelidir’’ dedi. Türkiye’ye yeni kriterler getirilmemesi gereği üzerinde de duran Karel De Gucht, Ankara’ya karşı ‘’farklı bir yaklaşım’’ gereğinden söz etti. De Gucht, son dönemde Ankara’ya resmi ziyarette bulunduğunu, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda tavır değiştirmek niyetinde gözükmediğini, TBMM’de bu doğrultuda bir çoğunluk bulunmadığını söylerken, ‘’felaket doğuracak bir kesintiyi önlemek için’’ başta Kıbrıslı Rumlar olmak üzere herkesin ‘’yumuşak tavır’’ izlemesi gerektiğini ifade etti.
|
/ BRÜKSEL
15.11.2006
|
|
|
Hükümet samimiyetini göstersin |
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, ‘’Hükümet, demokrasi konusundaki söyleminde samîmî ise yapması gereken şey, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen 301. maddeyi kaldırmaktır’’ dedi.
Tombul ve Soğancı, yaptıkları ortak yazılı açıklamada, TCK’nın 301. maddesinin, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyici bir içeriğe sahip olması dolayısıyla çokça eleştirildiği ifade edildi. Hükümetin son dönemde bu maddenin yeniden düzenlenmesi konusunda çabalar içine girdiği ve çeşitli emek, meslek ve kitle örgütlerini de bu sürece dahil etmeye çalıştığı dile getirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
‘’Düşünce ve ifade özgürlüğünü engellemeye yönelik yasaların varlığı, demokratikleşme sürecine vurulmuş darbelerdir. Bu nedenle Türkiye’nin gerçek anlamda demokratik bir hukuk devleti olabilmesi için düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde engel olan maddeler üzerinde bazı düzenlemeler yapılması ya da başka maddelerin içine konulması bir çözüm olamaz. Eğer hükümet, demokrasi konusundaki söyleminde samimi ise yapması gereken şey, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen 301. maddeyi kaldırmaktır. Ancak bütünlüklü bir çözüm, toplumu 12 Eylül hukukunun cenderesinden kurtaracak adımların atılmasından geçmektedir. Bizler, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması mücadelesine dün olduğu gibi bugün de kararlılıkla devam edeceğiz.’’
|
/ ANKARA
15.11.2006
|
|
|
Mağden'e 288 beraati |
Hakkında “hakaret" ve "adlî yargılamayı etkilemeye teşebbüs" iddialarıyla açılan iki dâvâdan beraat eden Perihan Mağden, “8 yıl süren bir dâvâyla ilgili yazı yazmak 'adlî yargılamayı etkilemek' olarak adlandırılıyor. 288, 301 kadar tehlikeli bir madde" dedi.
Gazeteci-yazar Perihan Mağden, Sancta Maria Kilisesi Rahibi Andrea Santaro’nun öldürülmesi olayının sanığı ‘’O. A. ile babasına hakaret ettiği’’ iddiasıyla yargılandığı dâvâ ile ‘’Pınar Selek Kimdir?’’ başlıklı yazısında ‘’adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’’ suçunu işlediği gerekçesiyle yargılandığı 2 ayrı davada beraat etti. Mağden, duruşmalar sonrası İstanbul Adalet Sarayı önünde basın mensuplarına yaptığı açıklamada, şunları söyledi: ‘’(Pınar Selek Kimdir?) başlıklı yazım yüzünden 288. maddeden yargılanıyordum. O çok sorunlu bir madde. 301 kadar başımızı ağrıtacak bir madde. Çünkü devam eden bir mahkemeyle ilgili yazı yazdığınız anda yargıyı etkilemeye teşebbüsten yargılanabiliyorsunuz. Oysa Türkiye’de hukuk süreci çok tıkalı. Bir dava 8 yıl sürüyor. Bir köşe yazarının Pınar Selek’in davası kadar adaletsizliğe dayalı bir dâvâ üzerine yazı yazmamasının imkanı yok. Yazmak benim görevimin bir parçası. İki davadan da beraat ettim. Çok çok mutluyum.’’
Bu arada, Mağden’in davaları sebebiyle İstanbul Adalet Sarayı ve çevresinde geniş güvenlik tedbirleri alındı.
|
/ İSTANBUL
15.11.2006
|
|
|
Başkale’de 1 er şehit |
Van’ın Başkale ilçesinde İran sınırından Türkiye’ye geçmek isteyen silahlı grup ile çıkan çatışmada 1 er şehit oldu.
Edinilen bilgiye göre, İran sınırında bulunan Esenyamaç köyü Sualtı mevkisinde devriye görevi yapan 3. Hudut Piyade Tabur Komutanlığı timleri, İran sınırından Türkiye’ye girmek isteyen silâhlı gruba engel olmak istedi. Çıkan çatışmada, Piyade Er Bekir Cömert ağır yaralanarak Van Askerî Hastahanesine kaldırıldı. Cömert, burada yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Cömert’in cenazesi, 6. Hudut Alay Komutanlığı’nda düzenlenen törenin ardından uçakla İstanbul’a gönderilecek.
|
/ VAN
15.11.2006
|
|
|
‘El Kaide’ ve ‘Küre’de 15 tahliye |
Terör örgütü El Kaide’nin Türkiye yapılanması içinde faaliyet gösterdikleri, İstanbul’da 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerindeki bombalı saldırılara karıştıkları öne sürülen 73 sanıkla birlikte yargılanan Suriye uyruklu Louai Sakka’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görülen duruşmada, 14 sanığın ise tahlisine karar verildi. Kamuoyunda ‘’Sauna Çetesi’’ olarak bilinen, aralarında eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır ile sanatçı İbrahim Tatlıses’in de bulunduğu 18 sanığın yargılanmasına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Dâvânın dünkü duruşmasında, tutuklu sanıklardan, bir dönem sanatçı İbrahim Tatlıses’in korumalığını yaptığı iddia edilen Bekir Gökhan Kazancı tahliye edildi.
|
/ İSTANBUL
15.11.2006
|
|
|
İstanbul, 2010 yılı Avrupa’nın kültür başşehri seçildi |
İstanbul’un “2010 Avrupa Başkenti” seçildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “İstanbul olarak bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz organizasyonlarla dünyaya damgamızı vurduk, bu konuda da iz bırakacağız” dedi.
İstanbul’un “2010 Avrupa Başkenti” seçilmesi nedeniyle Beyoğlu Atlas pasajı’nda bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Vali Muammer Güler ile İstanbul 2010 Girişim Grubu adına Danışma Kurulu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış ve Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu’nun yanı sıra, çok sayıda vatandaş da katıldı.
Toplantıda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, sonuçtan çok mutlu olduğunu belirterek, “Bu sonuçtan dolayı bahtiyarım, bu mahalli ve merkezi yönetim ile birlikte sivil insiyatifin birlikte aldığı bir başarıdır” diye konuştu.
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da sivil toplum kuruluşları ile birlikte İstanbul’u dünyaya tanıtma ve başarılı organizasyonlara ev sahipliği yapma görevini üstlendiklerini ifade ederek, “Düzenlediğimiz toplantılar ve uluslararası kongrelerle dünyaya damgamızı vurduk, bu konuda da iz bırakacağız” dedi. Sonucun önemli bir zafer olduğunu vurgulayan AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış ise, “Bir belediye başkanının şiir okudu diye hapse girdiği günlerden bu günlere gelmek çok güzel” dedi.
2010 Girişim Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu da İstanbul’un oybirliği ile Kültür Başkenti olduğunun altını çizdi. Basın toplantısının ardından, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tarafından katkılarından Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile Vali Muammer Güler’e teşekkür plaketi takdim edildi.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
15.11.2006
|
|
|
İstanbul, Avrupa Bölgesel Meclisine üye oldu |
İstanbul, 30 ülkeden 255 bölgenin ve 12 uluslararası örgütün üye olduğu Avrupa Bölgesel Meclisi’ne (AER) kabulu edildi.
İstanbul’un üyeliği, İstanbul İl Genel Meclis Üyesi Ömür Kahraman Aybar’ın verdiği önerge ile geçtiğimiz hafta AER’nin İspanya’nın Mayorka şehrinde yapılan Genel Kurul Toplantısı’nda karar verildi. Toplantıda İstanbul’u temsil eden Aybar, yaptığı açıklamada, İstanbul’un üyelik başvuruşunun 7 Eylül 2006’da yapıldığını ve 8 Kasımda yapılan ilk Genel Kurul’da oy birliğiyle kabul edildiğini söyledi.
Aybar, Avrupa’nın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan AER’ye üyeliğin, 2010 yılı Avrupa Kültür başşehri olan İstanbul’un AB yolunda tanıtımına büyük katkı sağlayacağını ifade ederek, 1985 yılında kurulan AER’nin, AB fonlarının kullanılmasında yol göstericiliğinin yanı sıra Avrupa Birliği ile vatandaşlar arasında demokrasinin pekişmesi konusunda bir köprü kuruluş olduğunu kaydetti.
|
/ İSTANBUL
15.11.2006
|
|
|
Depremde erken tahmin umudu |
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berk Üstündağ başkanlığında yürütülen, ‘’Kayaç Gerginlik İzleme Yöntemi ile Deprem Tahmini Projesi’’ kapsamında elde edilen verilerle 5 büyüklüğünün üzerindeki depremlerin 12-24 saat öncesinde yüzde 75 oranında kestirilebildiği bildirildi.
Proje Yürütücüsü Berk Üstündağ, yaptığı açıklamada, halen pilot olarak yürütülen projenin ‘’bilimsel mutfağı’’nda, Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda bilimadamının bulunduğunu, birçok disiplinden kişilerin de projeye katkı sağladıklarını söyledi.
Proje kapsamında kurulan 18 istasyondan 11’inin halen veri gönderdiğini anlatan Üstündağ, 5 yıldır devam eden projede son 3 yılda pozitif gelişmeler yaşandığını vurguladı. Üstündağ, çalışmada, büyüklüğü 5’in üzerindeki depremlerin 12-24 saat zaman diliminde kestirilebildiğine dikkati çekti. Depreme bağlı alınan öncül işaretçilerin depremin erken uyarısında fiilen kullanılabilir duruma gelmesi için istasyon sayısının artırılması ve geçmişe yönelik verilerin çok daha fazla olması gerektiğine işaret etti.
|
/ BURSA
15.11.2006
|
|
|
‘Kadavra bağışı’ sıkıntısı |
Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Gümüşburun, kadavra konusunda yaşanan sıkıntıyı Türkiye’de sadece birkaç üniversitenin çözebildiğini söyledi.
Gümüşburun, yaptığı açıklamada, tıp fakültelerinde kadavra üzerinde eğitim verilmesi gerektiğini, ancak Türkiye’de birçok üniversitenin tıp öğrencilerine maket üzerinde eğitim vermek durumunda kaldığını belirtti.
Kadavra konusunda yaşanan sıkıntının sadece birkaç üniversitede çözümlendiğini, bu sorunun diğer üniversitelerde kısa süre içinde çözümlenebileceğini sanmadığını ifade eden Gümüşburun, üniversitelerde kadavra bağışının yanı sıra, kadavranın muhafaza edileceği fiziki şartlar ile bakımını yapacak personel sıkıntısının da bulunduğunu bildirdi.
|
/ GAZİANTEP
15.11.2006
|
|
|
Bilinçsiz ilâç kullanımı ciddî risk |
Bilinçsiz ilâç kullanımının, önemli sağlık sorunlarına sebep olabileceği bildirildi.
Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Çelik, yaptığı açıklamada, ilâç kullanımının mutlaka doktor kontrolünde yapılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Çelik, bilinçsiz ilaç kullanımının gribal enfeksiyonlarda yoğun olduğunu belirtti. Hava sıcaklığının ani değiştiği bu mevsimde soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonların daha sık görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Çelik, basit soğuk algınlığı gibi durumlarda hastaların genellikle ilk başvurdukları yerin evlerindeki ecza dolapları olduğunu bildirdi.
Tanı konulmadan ilâç içilmesinin doğru olmadığını ifade eden Prof. Dr. Çelik, ‘’Hekim hastanın şikayetlerini dinler, tanı koyar ona göre ilâç verir. Tanı konulmadan ilaç almak hiç bir zaman doğru değil. Basit bir aspirin bile bazı kişilerde ciddî alerjik reaksiyonlar yapabilir’’ dedi. Evdeki ecza dolabında biriken ilâçların bilinçsizce tüketilmemesini isteyen Prof. Dr. Çelik, ilâçların hekim tavsiyesi ile kullanma talimatına uygun olarak kullanılması gerektiğini söyledi.
|
/ SAMSUN
15.11.2006
|
|
|
Lösemi tedâvisinde aile yalnız değil |
Son günlerde bir televizyon dizisiyle gündeme gelen ve sadece ilâç gideri 50 bin YTL’yi bulan lösemi (kan kanseri) tedavisinde ailenin artık çaresiz bırakılmadığı bildirildi.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Onkolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Tanyeli, yaptığı açıklamada, lösemi hastası çocuklar ve ailelerinin yaşadığı sıkıntının bir TV dizisi ile gözler önüne serildiğini kaydetti. Tanyeli, bu tür kitle iletişim araçlarının desteğiyle son yıllarda sağlık alanında yapılan iyileştirmelerin hasta çocuk ve ailesi lehine geliştiğini bildirdi. Tanyeli, şunları söyledi: “Hasta herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşu kapsamındaysa zaten sigortası tedavi giderlerini karşılıyor. Sosyal güvencesi olmayanların giderlerini ise devlet yeşil kart sistemiyle ödüyor. Şu anda tedavisini yaptıramayan hastamız yok. Örneğin, sağlık kuruluşlarına gelen hastaların maddî durumu yeşil kart alma koşulunu taşıyorsa, bağlı oldukları kaymakamlığa bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na yönlendiriliyor. Vakıf aracılığıyla yeşil kart alan hastalardan tek kuruş ücret talep edilmiyor. İlâçlarından, yatak parasına ve kullanılan tüm malzemelere kadar giderleri devlet karşılıyor.’’
|
/ ADANA
15.11.2006
|
|
|
|