Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinde “tren kazası” kavramı çok kullanılır oldu. Bu, istenmeyen bir şekilde görüşmelerin askıya alınması anlamına geliyor.
Hem Avrupa’da hem Türkiye’de tren kazasını isteyenlerin kimler olduğu belli. Aslında iki tarafta da ağırlık merkez sağdadır. Batı’nın sağında hem dinsel unsur hem de yabancı düşmanlığı ağırlık taşıyor.
Türkiye’de ise “korku” sadece radikal sağ ve merkez sağda değil, kendisine sol adını veren siyasi partilerde de başgösterdi.
Bunun nedeni bellidir. Demokratik kurumların yerleştiği, iç gerilimleri azaltan demokratik aşamalardan geçilen bir ortamda “onlar”ın varlık nedenleri ortadan kalkacaktır.
***
Her iki tarafta da tren kazası bekleyenler, son dönemde Kıbrıs sorununu çok ağırlıklı bir şekilde ortaya çıkardılar ve sorun çevresinde bir kaza olması için uğraşıyorlar.
Buna karşılık, Batı basınının hemen bütün ağırlıklı yayın organlarında bir tren kazası olmaması için yapılan uyarıları dikkate almak yerinde olacaktır.
Orta Doğu’ya daha bütünsel olarak bakan yorumcular Türkiye’nin burada sıkışıp kalması yerine Avrupa Birliği’nin güçlü bir üyesi olmasının sadece Türkiye için değil Avrupa için de büyük önem taşıdığını vurguluyor.
O bakış içerisinde birkaç unsur açıkça söyleniyor.
Bunlardan biri şudur: Türkiye gibi büyük bir ülkenin Orta Doğu’daki kazanın içine girmesinin bölgedeki sorunları iyice çözümsüz hale getireceği görülmüştür.
Avrupa Birliği içinde din farkı dolayısıyla Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanların sesleri de son zamanlarda epeyce kesilmiştir. Çünkü halkı Müslüman olan bir ülkenin AB içinde yer almasının anlamının, getireceği kazanımların farkında olanlar görüşlerini daha açık ve güçlü olarak anlatıyor.
***
Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenler ülkemizin ekonomik potansiyelini daha iyi görüyor. Bütün sıkıntılarına rağmen, özellikle AB üyeliği yolunda ilerleme sürdükçe Türk ekonomisinin çok daha hızlı gelişeceği açıktır.
Bu tablonun bütününü görenler bir tren kazasının hem Türkiye’nin hem Avrupa’nın geleceği açısından çok ağır maliyetler getireceğinin farkındadır. Bunun, Türkiye’nin içinde de daha açık görülebilmesi isteniyorsa önümüzdeki günlerde açıklanacak olan “İlerleme Raporu” olumsuzluklarla tıkanmamalıdır.
Türkiye’nin “her şeye rağmen” sağladığı ilerleme bellidir. İlerlemenin devam etmesi için, Türkiye’yi AB’de görmek isteyen Batılılara da önemli görevler düşüyor. Onlar da temeldeki bütün olumlu görüşlerine rağmen, bu saatten sonra atlarla arabanın yerini değiştirmemek durumundadır.
Vatan, 4.11.2006
|