Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Yurtdışında kayıp miras avı

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, yurtdışına kaçırılan tarihî eserlerin iadesiyle ilgili çalışmaların hızla devam ettiğini ve Türkiye’ye ait eserlerin bulunduğu bazı ülkeler hakkında dâvâ açmaya hazırlandıklarını söyledi. Avrupalıların tarihe olan merakı ve değişik sebeplerden dolayı Türkiye’deki tarihi eserlerin değişik yollarla yurtdışına kaçırıldığını kaydeden Bakan Koç, “En büyük sıkıntımız, eserin bize ait olduğunu bilmemize rağmen kayıtlarının tutulmaması yüzünden dâvâ açamamamızdır” dedi.

Koç, memleketi Aydın’da yaptığı açıklamada. “Ülkemizin doğal güzelliklerinin yanında bir bütün olarak kabul etmemiz gereken ve kültürel kimliğimizi oluşturan, milli, tarihi kültür varlıklarımızın ait oldukları yerde korunması, tahribinin önlenmesi ve iyileştirilmesi, tarihsel süreç içinde yerlerinin belirlenerek değerlendirilebilmesi amacıyla Bakanlığımızca mevcut imkanlar çerçevesinde yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak, Avrupa insanının kendi medeniyetlerini arama ve eskiyi öğrenme isteği, 19. yüzyıl başlarında Akdeniz ülkelerindeki eski eserlerin, talep sonucuAvrupa ve ABD’ye taşınmasına sebep olmuştur. O dönemde eserlerin yurt dışına çıkışının yasaklanmasına ilişkin Asar-ı Atika Nizamnameleri düzelenmiş, ancak bu arada pek çok eserimiz yurtdışına çıkarılmıştır” şeklinde konuştu.

Türkiye’den kaçak kazılar ve değişik yollarla yurtdışına kaçırılan eserlerin iadesi için çalıntı ilanı verip bize ait olduğunu ispatlamamız gerektiğini ifade eden Bakan Atilla Koç, envanter bilgisine sahip olamadığımız için taleplerin sonuçsuz kaldığını belirtti.

Kaçırılan eserlerin 1970 UNESCO Sözleşmesi veya Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi ile talep edildiğini ifade eden Koç, “Bu çerçevede şu anda İtalya’da bulunan Lidya Yazıtı’nın ülkemize iadesi amacıyla İtalya’da açılan dâvâ sürmekte, alt yarısı Antalya Müzesi’nde üst yarısı ABD’de bulunan Herakles Heykeli’nin iadesi amacıyla çalışmalar devam etmekte ve gerekirse dâvâ açılması düşünülmektedir.

Bu kapsamda İzmir Agora ören yeri deposundan 2004 yılında çalınan erkek heykeline ait baş, Münih’te açık arttırmaya sunulurken ele geçirilmiş, Balıkesir ili Marmara ilçesi Saraylar Beldesi Açıkhava Müzesi’nden 2001 yılında çalınan imparator heykelinin başı Münih’in kuzeyinde 2005 yılında bulunmuş, İzmit Kocaeli Müzesi Müdürlüğü fuar alanından 2002 yılında çalınan heykel başı da 2004 yılında yine Münih’te ele geçirilmiş olup, eserlerin ülkemize iadesi için gerekli girişimler yapılmıştır” ifadelerine yer verdi.

Bakan Koç açıklamasının devamında son yıllarda uluslar arası gümrük kapılarında yakalanan eserlerin Türkiye kökenli olup olmadığının sorulduğunu da ifade ederek, “Bu yolla Avusturya A-13 otoyolunda 2005 yılında yapılan gümrük kontrolünde bir otobüste ele geçirilen ve Innsbruck Gümrüğünde muhafaza edilen 316 parça tarihî eserin ülkemize ait olduğu tesbit edilmiştir. Bulgaristan’dan çıkan Bulgar plakalı bir otobüste 2004 yılında Sırbistan ve Karadağ’ın Batrovci sınır kapısında ele geçirilen ve Almanya’nın Bermen şehrinde ele geçirilen eserlerin Anadolu kökenli oldukları belirlenmiş, bu eserlerin ülkemize iadesi için çalışmalar devam etmektedir” sözlerine yer verdi.

30.09.2006


 

Karagöz Evinde tahliye tartışması

Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA) Bursa Şube Genel Sekreteri Uğur Çelikkol, Karagöz Evi’nin birçok turistin seyahat kitabında ziyaret edilmesi gereken bir mekân olduğunu söyledi. UNIMA Yönetim Kurulu adına Uğur Çelikkol, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 8 Eylül’de UNIMA Bursa Şubesi’nin Karagöz Evi’nden tahliye edilmesi için yolladığı tebligatı değerlendirmek üzere basın toplantısı düzenledi.

UNIMA’nın Birleşmiş Milletler’in (BM) bir kuruluşu olan UNESCO tarafından kurulduğunu ve 63 ülkede milli merkezinin bulunduğunu söyleyen Çelikkol, “UNIMA Türkiye Millî Merkezi, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle 1991 yılında kurulmuştur. Burada, bu san'atı araştıran, tanıtan, icra eden ve yeni san'atçıların yetişmesini sağlayan insanlar vardır. Karagöz’ün Bursalı olmasından ve arkadaşlarımızın 1988-1997 yılları arasındaki yoğun çalışmalarından dolayı Bursa’ya bu şubeyi kopararak aldık. Bu, Bursa için bir şereftir. Türkiye’de sadece Bursa’da şubesi vardır, dünyada da örneği çok azdır” dedi.

UNIMA Bursa Şubesi’nin 9 yıldır Karagöz Evi’nde faaliyet gösterdiğini açıklayan Çelikkol, “Karagöz Evi, herkese açık ve her katkıyı kabul eden mütevazî insanların yönetiminde bir san'at atölyesidir. Çünkü burada aynı zamanda deriden gölge oyunu figürleri yapılmakta, ustalar tarafından eğitimi verilmektedir. Burada hiçbir şey yapılmıyor değildir. Burada, bu san'atın yaşatılması için çok şey yapılmaktadır.” diye konuştu.

30.09.2006


 

Nefesleriyle san’at yapıyorlar

Kayseri’de bir alış veriş merkezinde bulunan el yapımı cam süs eşyaları standı, halktan yoğun ilgi görüyor.Cam üfleme san'atı ile uğraşan Veysel Gümüş, kendi yaptığı cam türü hediyelik eşyalara gösterilen ilgiden memnun olduğunu söyledi. Kayseri’de bu tür bir serginin ilk defa düzenlendiğini belirten Gümüş, “Nefesimle cama verdiğim şekiller Kayseri insanını adeta büyüledi.

Ben buraya hiçbir maddî çıkar için gelmedim. Cam üfleme san'atının tehlikede olmasına rağmen Kayseri’de gördüğüm bu yoğun ilgi beni çok sevindirdi. Tek başıma yapmış olduğum bu eserlerime hayran kalan Kayserililer, Camların erime derecelerinin kaç olduğu ve camların tarihçesi gibi bir çok soru soruyor. Kayserililerin cam konusundaki merakı benim buraya boşuna gelmediğimi desteklemektedir” dedi.

Türkiye’de bu mesleği tanıtacak insanın yok denecek kadar az olması sebebiyle san'atın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu kaydeden Gümüş, “Cam üfleme san'atı bakımından Türkiye’de sadece 4 ustanın bulunması, mesleğin tanıtılmasını da zorlaştırıyor. Yurt dışında bu san'ata merak oldukça iyi. Almanya’nın Sturtgart şehrinde bulunan atölyemde ilgi oldukça yoğun. Hatta Avrupalılar, benim yapmış olduğum cam üfleme san'atını öğrenmek için para bile veriyorlar. Ama Türkiye’de bu tam tersine işlemektedir. Biz parasız bu san'atı öğretecek bir eleman bile bulamıyoruz. Ayrıca camların yurt dışından getirilmesi ve yapılmasının maliyetli olmasından dolayı cam üfleme san'atı yok oluyor” diye konuştu.

30.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004