Psikolog Ceyda Subaşı, yaptığı açıklamada, Ramazan ayının bu yıl sonbahara denk geldiğini, bu sebeple kişilerde zaman kavramının oturmasının zaman alacağını belirterek, Ramazan ayının ilk günlerinde değişken ruh haline, isteksizliğe ve depresyona karşı tedbir almak gerektiğini söyledi.
Ramazan’da oruç tutmanın hayatının zorluklarıyla birleştiğinde kişi üzerinde baskı veya stres meydana getirebileceğini ifade eden Subaşı, “Oysa din ve inançlar kişiyi baskılamak yerine doğru şekilde bakıldığında rahatlamasına yardımcı olacaktır. Birçok psikolojik rahatsızlığın aşılması olumlu inanç ve güven duygusuyla daha kolay gerçekleşmektedir. Olaylara bakış açımızı değiştirmek, üzerimizdeki baskıyı azaltacaktır. Her insanın güven ve inanmaya ihtiyacı vardır” dedi.
Birçok dinin temelinde de ibadet, dua etmek veya oruç tutmak gibi değişebilen eylemlerin aslında bireyin kendi içinde bir yolculuk olduğunu ifade eden Subaşı, şöyle devam etti:
“Yaşantınızın son dönemlerini, hayattan beklentilerinizi, üzüntülerinizi, içinizde bastırdığınız her şeyin içinizi dinlediğiniz anlarda su yüzüne çıktığını gözlemleyebilirsiniz. İnsanın kendi kendiyle kaldığı anlarda da gelişir bu durum. Dua edilen zamanlar, oruç gibi bir görevin yerine getirilmesi, kişinin güven duygusunu destekleyen Allah inancı, hepsi bir araya geldiğinde Ramazan ayı içsel bir terapi olarak da değerlendirilebilir kişi tarafından. Orucun faydaları sadece bedenimizle ilgili değildir. Onun ruhumuzda ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkileri ve bu ibadetten oruçlunun duyduğu iç huzuru, pek çok manevi rahatsızlığı tedavi ederek kişiye güçlü bir moral kazandırır.”
Oruç tutanlarda sinir sisteminin tam bir rahatlama içinde olduğunu vurgulayan Subaşı, “Bir ibadeti yerine getirme mutluluğu gerginliklerin, huzursuzlukların hemen hemen tümünü yok eder. Günümüzün en önemli iç sorunlarından olan stresler böylece büyük ölçüde kalkar” diye konuştu.
|